Düşünüp duruyorum, düşünüp duruyorum
Neden parmaklarımı üstünden çekemiyorum?Beyonce & Jay-Z _ Drunk In Love
⭐
Ege yavaşça tuttuğu nefesi bıraktı. Yine sıkıcı bir günü geride bırakmıştı. Son toplantıda biterken onu boğan boynundaki kravatı hafifçe çekip gevşetti. Sorun kravat değildi aslında. Çünkü kravatı gevşettiği halde hâlâ nefes alamıyordu. Sorun Deniz'in hâlâ olmayışıydı. Toplantı odasındaki insanlara soğuk olduğundan emin olduğu bir gülümseme atıp odasına yöneldi. Ofis kapısını açtığında onun masası yirmi üç gün önce bıraktığı gibi duruyordu. Masaya gidip 'Ege Bey' yazan sarı kağıdı okşadı. İlk gün hâlâ dün gibi aklındaydı. O vücudunu saran gri elbiseyle karşısında oturup o çokbilmiş ağzından çıkan kelimeler Ege'nin kulaklarında çınlıyordu. Boğulmaktan kurtulmayı umduğu derin bir nefes alıp kaçarcasına odasına girdi. En büyük hatayı da yapmış oldu. Çünkü onu en son bu odada görmüştü. Elleri yüzünü kapadı. Ardından hırsla saçlarına yapıştı. Kravatı hızla boynundan çözüp yere attı. Öfke tırmanıyordu hızla içinde. İçindeki tüm canavarlar serbestti. Ege'nin onları tutmaya gücü yoktu Deniz yokken.
"Direncin bu kadarmış, Ege Arslan." dedi kendiyle dalga geçercesine oldukça alaycı bir sesle. Ardından masayı iki eliyle kavrayıp yere devirdi. Masa büyük bir gürültü ile yerle buluştu. Ama bu onu kesmeyecek kadar küçük bir tepkiydi. Öfkeli bir haykırışla masanın üstündekileri yere savurdu. Odadaki boydan boya cama doğru gitti. Kendisini kontrol altına alamıyordu. Hızla cama ardı ardına yumruklar indirmeye başladı. Camdaki kan izleri bile onu durdurmaya yetmedi. O kadar öfke doluydu ki acısını bile hissedemiyordu.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi tanıdık öfkeli bir ses. Ege cevap vermedi ve camı yumruklamaya devam etti. Ta ki sesin sahibi yanına gelip bileğini kavrayana kadar... Umut, Ege'yi bileğinden çekip odaya doğru ittirdikten sonra suratına sıkı bir yumruk attı.
"Eğer illa canın dayak istiyorsa bunu seve seve yaparım." dedi Umut alaycı bir gülümsemeyle. Ceketini çıkarıp hala sağlam duran koltuğun üstüne bıraktı. Ege dudağından sızan kanı elinin tersiyle silerken sırıttı.
"Canım ölmek istiyor. Bunu yapabilir misin?" dedi aynı alayla. Umut'un yüzündeki alaycı sırıtış silindi.
"İnan bana, Ege Arslan! Bunu yapmak isterdim. Ama birine verilmiş bir sözüm var ve onu tutmalıyım." dedi ciddi bir sesle. Ege içi acıyarak,
"Ona söz verdin, değil mi? Yüzüne bakıp da anlamamak için salak olmam gerek." dedi soğuk bir kahkahayla. Umut'a bakmadan odanın kapısına ilerledi. Eli kapı kolunda duraksadı. Arkasını dönmeden,
"Verilen sözleri tutmakla yorma kendini. Söz verdiğin kişi de iyi bir söz tutan olmayabilir." dedi duygusuz bir sesle ve cevap beklemeden çıktı. Onun masasına bakmadan hızla kendini ofisin ve de şirketin dışına attı.
***
Boş bardağı gürültülü bir şekilde masaya bıraktı. Boş evde bu küçük gürültü uzun süre yankılandı. Eli şişeye gitti ama sonuç hüsrandı, çünkü üçüncü şişe de bitmişti. Ege görüşü bulanıklaşırken 'Sanırım ilk defa sarhoşluğa bu kadar yakınım,' diye düşündü. Beyni fazlasıyla bulanmıştı. Zorlukla oturduğu koltuktan doğrulduğunda oluşan anlık baş dönmesi de sarhoşluk sınırında dolaştığının kanıtıydı. Ona rağmen antreden gelen tıkırtıyı duyacak kadar da ayıktı. Yalpalayarak sesin geldiği yere ilerledi. Salondan çıkıp da antreye gelince kafasını kaldırdı ve onu şoke eden gözlerle karşılaştı. Karşısındakinin de aynı şaşkınlıkla bakıyor oluşunu fark ettiğinde kendisini konuşmaya zorladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mystery / ThrillerSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...