Bilmiyorum sana daha iyi davranabilirim
Ondan daha iyiShawn Mendes _ Treat You Better
⭐
Deniz elindeki telefona bakıp öfkesini yatıştırmaya çalıştı. Umut'u aramadan önce kendini olabildiğince sakinleştirmesi gerekiyordu. Ege'nin o gece kendisine söylediklerinden sonra ona karşı fazlasıyla öfke dolmuştu. Şimdi bir de üstüne Toprak'ın geçmişini hatırlaması Deniz'i daha da duygusallaştırmıştı. O yüzden daha sakin olmalıydı. Onunla konuşması gerekiyordu. Bahriyeli'yi bu işe karıştırmaması gerekiyordu. Bahriyeli'nin, Deniz'in Faça ile olan geçmişini bilmesi, onu öldürmesi demekti. Bu da Deniz'i ona borçlu yapardı ve Ege'nin başına gelenlerden sonra Bahriyeli dayısı da olsa -her ne kadar Deniz bu gerçeğe inanamasa da- ona borçlu kalmak istemiyordu. Telefonu elinde belki de kırkıncı defa çevirdikten sonra sonunda biraz olsun sakinleşmişti. Derin bir nefes alıp numarayı çevirdi ve kulağına götürdü. Umut onu çok bekletmeden telefonu açtı.
"Deniz!" dedi sıcacık bir sesle. Onun tatlı sesinin kendisini etkilemesine izin vermedi Deniz.
"Konuşmamız lazım." dedi Deniz buz gibi bir sesle.
"Ooo... Bu ses tonunu hiç sevmedim." dedi hafif tedirgin bir sesle.
"Akşam. Yemek. Sekizde. Golden." dedi Deniz ve ardından telefonu kapattı. Deniz hemen yukarı çıkıp üstünü değiştirdi. Hızla montunu ve kaskını alıp dışarı fırladı. Toprak'ın bıraktığı motosikleti alıp yola koyuldu. Boş yolda yağ gibi kayarken öfkesi sonunda biraz olsun yatışmıştı.
Deniz Golden'a ulaştığında saat 20.05'ti. İçeri girdiğinde Umut'u masalardan birinde otururken gördü. Hemen başını iki yana salladı. Umut değil o, Gölge, dedi kendine. Gölge Ataman. Başını kaldırdı ve sırtını dikleştirdi. Ardından Gölge'nin masasına emin adımlarla ilerledi. Gölge geldiğini görünce ayağa fırladı. Deniz'e sarılıp öpmek için uzandığında Deniz kendini hızla geri çekti. Gölge şaşkınlıkla ona baktı.
"Deniz?" dedi hafif endişeli bir sesle.
"Oturalım mı?" dedi Deniz buz gibi bir sesle. Sonrasında onun cevabını beklemeden oturdu. Gölge onun bu soğuk tavrı karşısında bir süre şokla olduğu yerde kaldı. Ardından kendini toplayıp Deniz'in karşısına oturdu. Bir süre aralarında gergin ve huzursuz edici bir sessizlik oldu.
"Deniz neler oluyor?" dedi endişeli bir sesle. Deniz'in soğukluğu anlaşılan onu fazlasıyla tedirgin etmişti.
"Bilemiyorum. Ben de bunu sana sormak için geldim. Bana neler olduğunu anlatır mısın, Gölge?" dedi Deniz adını vurgulayarak. Deniz'in 'Gölge' demesiyle irkildi.
"Deniz endişelenmeye başlıyorum. Neler oluyor?" dedi gözlerinde korku parlarken. Deniz konuşmak için ağzını açmışken garson geldi ve geri sustu. Siparişlerini verdiler ama Deniz tekrar bölünmemek için yemekler gelene kadar konuşmadı. Sonunda yemekler gelince Deniz o kadar açtı ki midesine birkaç lokma indirmeden bir şey diyemedi. Sonunda biraz olsun kendine geldiğinde daha hiçbir lokma yememiş endişeyle kendisini izleyen Gölge'yi gördü. Çatalını masaya bırakıp ona döndü.
"Bana anlatman gereken bazı şeyler olduğunu düşünüyorum." dedi Deniz ses tonunu sakin tutmaya çalışarak.
"Bu da ne demek oluyor?" dedi şüpheli bir sesle.
"Bana Ege ile olan pazarlığından bahsetmek ister misin?" dedi öfkeyle sıkılmış dişlerinin arasından. Gözleri şaşkınlıktan yuvalarından fırlarken donmuş gibi Deniz'in karşısında kıpırtısızdı. Ağzını açtı ama konuşamadan geri kapattı. Bu işlemi sonunda konuşma kabiliyeti olduğunu hatırlayana kadar birkaç kez tekrarladı. Sonunda konuşmayı başardığında Deniz'in de sabrı tükenmek üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mystery / ThrillerSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...