Cennete hiç gitmeyeceğim
Çünkü nasıl gidildiğini bilmiyorumLP _ Lost On You
⭐
Deniz derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı ama mümkün gözükmüyordu. Heyecan ve gerginlikten ölmek üzereydi. En ufak bir denge kaybında Ege'ye çarpabilirdi. Böylelikle de tüm kurduğu planlar suya düşecekti. Buradan bir an önce kurtulmalıydı. Çünkü Ege onu burada bulduktan sonra bir daha ne olursa olsun onu bırakmayacaktı. Deniz kendiyle kendisini kaybedercesine tartışırken masanın üstünde başka bir tartışma vardı.
"Senin burada ne işin var?" dedi Ege bastırmaya çalıştığı bir öfkeyle.
"Nerede yemek yiyeceğimi sana mı soracağım?" dedi Gölge oldukça sakin bir sesle.
"Nedense beni takip ediyormuşsun hissi veriyor. Açığımı mı yakalamaya çalışıyorsun? Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?" dedi Ege öfkeyle. Deniz endişeyle dudağını kemirdi. Kavga etmeleri en son istediği şeydi. Deniz elini Gölge'nin bacağına koydu. Sadece onun duyabileceği bir sesle,
"Lütfen..." diyebildi yalvararak. Kavga etmelerini istemiyordu. Gölge kısa bir anlığına elini Deniz'in elinin üstüne koydu. Daha sonrasında Ege'ye oldukça sakin bir sesle,
"Gördüğün gibi burada yemek yiyorum. Yalnız da değilim. Bunu önündeki tabaktan anlayabilirsin. Seni takip falan etmiyorum." dedi. Deniz bir daha onun bacağını sıktı. Sorunlarını çözmek için iyi bir fırsattı.
"Artık nefret etmediğini söyle, lütfen." dedi yalvaran bir sesle. Deniz, Gölge'nin derin bir iç çektiğini duydu. Elini bir daha onun elinin üstüne koydu. Gölge onun elini avucunun içine aldı.
"Üstelik artık pek de nefret ettiğim söylenemez." dedi Gölge pes ederek. Masaya derin bir sessizlik çöktü. Deniz masanın üstünde neler olduğunu öğrenmek için ölüyordu. Bir süre sonra Ege'nin sesi duyuldu.
"Ah, Deniz..." dedi iç çekerek. Bir anlığına Deniz'in tüyleri diken diken oldu. Daha sonrasında Deniz'in derinden hissettiği acılı bir sesle,
"Beni daha kaç kere kurtaracaksın?" diyerek devam etti. Anlık bir duraksamadan sonra tekrar konuştu. "Biliyorum, sana o dedi değil mi? Senden bizi affetmeni istedi. Sen de ona körkütük aşık olduğundan bu fikre atladın." dedi acılı bir alaycılıkla.
"Sen..." dedi Gölge ama Ege onu susturdu.
"Ne söyleyeceksin? Yalan olduğunu mu? Saçmalık! Eğer Deniz için beni ya da diğerlerini affedeceksen, affetme Umut! Zorla değil, isteyerek affetmen gerekiyor." dedi aynı acıyla ve ardından sandalyenin itilme sesi geldi. Ege kalkmak üzere olmalıydı. Ama Gölge'nin kelimeleriyle durdu.
"Deniz'i seviyor olabilirim. Ama sırf o istedi diye sizi affetmiyorum. O sadece gözlerimi açtı. Nefret ve intikam hırsıyla gözlerimin önüne çekilmiş olan perdeyi çekti. Eğer sizi affediyorsam sebebi Deniz ama Deniz için değil. Sonunda bu nefreti taşımaktan yoruldum. Sevgiye ihtiyacım var. Dostlara ihtiyacım var. Daha fazla yalnız kalmak istemiyorum." dedi hüzün dolu bir sesle. Deniz ağzını hızla kapatıp hıçkırığını bastırdı. Eli istemsiz masanın altından Ege'ye uzandı ama benden önce başka biri Deniz'i durdurdu. Daha küçük biri... Henüz dünyaya adım atmamış biri... Midesi acıyla kasılırken bu sefer acı çığlığını bastırmak için kapattı ağzını. Zorlukla na-efes alıyordu. Çok acıyordu. Bu normal bir bulantı kasılması değildi. Ters giden bir şey vardı. Deniz hemen çantadan telefonu çıkardı. Toprak'ın numarasını zor çevirdi. Bezgin bir sesle açtığı telefona,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mistério / SuspenseSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...