Kalbin neredeyse evin oradadır derler
Ama benim kalbim vahi ve özgürPassenger _ Home
⭐
Deniz geçen günlerde Ege'nin affetmemek konusunda ne kadar ciddi olduğunu anlamıştı. Ege, Deniz'e tam bir buz dağı gbi davranıyordu. Deniz onun bu tavrı sebebiyle sinirden patlamak üzereydi. Ege geçen bir hafta boyunca olabildiğince az kelime ile iletişim kurmuş, olabildiğince uzak durmayı tercih etmişti. Birlikte geçirdikleri tek zaman aralığı uyudukları zamanlardı. Ege, Deniz'in yanına sadece gece geliyordu. Ona sarılmıyordu. Deniz o yatağa girdiği ana kadar uyumayıp Ege yattığı gibi ona bir koalanın ağacına sarıldığı gibi sarılıyordu.
Ege bu zamanlarda Deniz'i itmiyordu ama kollarını ona sarmıyordu da. Deniz'in hormonlarının yükseldiği zamanlar olması sebebiyle Ege'nin bu tavrı Deniz'i çok yaralıyordu. Beynindeki küçük bir virüs artık Ege'nin kendisini sevmediğini fısıldıyordu. Deniz'in içindeki mutluluk kotalı internet gibi olmuştu, bitmesin diye az az kullanıyordu. Ama son zamanlarda bu sevgisizlik Deniz'i iyice zorlanmaya başlamıştı. Bunun en büyük sebebi Ege'nin artık geceleri daha da geç geliyor olmasıydı. Deniz uyuduktan sonra gelip uyanmadan gidiyordu. Deniz'in mutluluk seviyesi gittikçe azalırken beynindeki o kötücül virüsün sesi yükseliyordu. Deniz'den taraf olan tek kişi Ata Bey'di ama o da İzmir'e geri dönmüştü. Kardeşi Mavi de hâlâ kendisiyle konuşmuyordu. Bunların üstüne de 29 Şubat'a iki gün kalmışken Deniz hâlâ Ege'ye her ne kadar onun bildiğini biliyor olsa da hamile olduğunu kend, ağzıyla söylememişti.
Evde kalmak artık Deniz'in katlanamadığı bir boğuculuğa eriştiğinde Deniz dışarı çıkmaya karar verdi. Hava çok soğuk değildi. Gece'yi ağzında tasmasıyla kenndisine koşarken gördüğünde istemsiz gülümsedi. Gece'nin ayak ucuna bıraktığı tasmayı boynuna geçirip ucundan tuttu. İkisi evden çıkıp sahile doğru yürümeye başladılar.
Sahile vardıklarında Gece birkaç kendi cinsinden dostunu bulunca Deniz'i sahil kenarındaki banklarda bir başına bıraktı. Deniz arada onlara arada adaşına bakıyordu. Derin nefesler çekmekten ciğerleri patlayacaktı az daha ama umursadığı söylenemezdi. En azından bu sayede yaşadığını hissedebiliyordu.
"Bu kadar mı yani?" dedi dibinde bir ses. Deniz kafasını çevirdiğinde annesinin hayalinin yanı başında oturduğunu gördü. Kendi kendine acıyla güldü.
"Hadi anne! Sen de öfkeni kus! Alıştım artık zaten!" dedi Deniz sinirle bağırarak. Çevredeki insanlar şaşkın bakışlarını bir anlığına Deniz'e çevirdiler. Deniz onları görmezden geldi.
"Sakin ol, tatlım. Henüz yeni gelmişken Bakırköy'e geçiş yapmak istemezsin, değil mi?" dedi annesi tatlı tatlı gülümseyerek. Deniz omuz silkip gözlerini denize çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Misterio / SuspensoSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...