(Beni affetmekte diretenlere yapmak istediğim üstteki klipte geçmektedir. :D)
Deniz'in diğer herkesin de affını alma planı pek yolunda gitmiyordu. Zira hiçbirinin affetmenin en büyük erdem olduğu hakkında bir fükri yok gibiydi. En azından Deniz'in vardığı sonuç buydu. Hepsinden teker teker özür dilemişti. Hatta Ege de bu konuda iyi bir destekçi olmuştu ama arkadaşları biraz daha Deniz'i süründürmek konusunda hemfikir gibiydiler. Ege'nin son kozu bebeğin cinsiyetini ilan edip bebek sayesinde affedilmesini sağlamaktı ama bunun için biraz daha beklemeleri gerekiyordu. Çünkü cinsiyet tam da kesin sayılmazdı. Ama yine de Deniz, Ege'yle arasını yeni düzelttiği v tek kalesi de o olduğu için bu fikrine bir şey demeden kabul etti. Bu sebeple şu an bunu açıklayacakları akşam yemeği için yaptıkları alışverişten dönüyorlardı.
"Beni yıprattılar resmen!" dedi Deniz evden içeri girerken. Ege de arkasından içeri girdi. Ege barışmanın ardından Deniz'in kendi yanına taşınması konusundaki baskılarını arttırmıştı ama Deniz bir süre daha evinde kalmak istiyordu. Ege her ne kadar başta itiraz etse de Deniz'in fikrinin değiştirmediğini görünce vazgeçmişti.
"Sadece naza çekiyorlar, Deniz. Bu kadarına hakları var, biliyorsun bebeğim." dedi hafif iğneleyici bir sesle.
"Ama hamile olan benim!" dedi Deniz oflayarak. Ege güldü.
"Evet, sensin!" dedi Deniz'i taklit ederek. Deniz sinirle omzuna bir tane vurdu. Ege gülerek elindeki torbaları kaldırıp kendine siper etti.
"Hey! Torbalara dikkat et! Plan yatar yoksa!" dedi yalandan bir endişeyle.
"Sen kötü bir yalancısın, Ege Arslan!" dedi Deni gülmek istese de yüzünü ciddi tutarak.
"Ne var? Yemek iyi bir fikir değil mi? Şimdi, beni bırak da yemeği yapmaya başlayalım." dedi mutfağa yönelerek.
"Başlayalım? Sen değil ben yapacağım!" dedi Deniz kaşlarını çatarak onun peşinden mutfağa girerken.
"Bebeğim, lütfen, fazla ayakta durmaman gerekiyor. Her ne kadar tüm işi ben yapmak istesem de izin vermeyeceğini biliyorum. Merak etme, sadece doğrama ve masa hazırlama işlerini yapacağım. Gerisini sen yapacaksın." dedi Deniz'e tatlı tatlı gülümseyerek. Deniz onun haklı olduğunu biliyordu. Bu yüzden onu onaylar biçimde başını salladı. O sebzeleri doğrarken iç çekerek Ege'yi izledi. Ara ara izlenildiğinin farkında olan Ege gülümsüyordu. Onu ne kadar öyle izlediği konusunda Deniz'in bir fikri yoktu.
"Biz ne zaman evleneceğiz?" dedi Ege bir anda önündeki havuçlardan başını kaldırmadan. Cümlesiyle Deniz bir anlığına dondu. O kadar çok adapte olmuştu ki bu hayata, evlilik sanki çoktan yapılmış gibi geliyordu.
"Bu soruyu benim sormam gerekmiyor mu?" dedi işi şakaya vurma çabasıyla.
"Evet, sen sormayınca ben sordum." dedi kafasını kaldırmadan işine devam ederken. Havadan sudan konuşuyorlarmış gibi bir tavırla konuşuyordu.
"Aslında henüz bir futbol topuna dönmemişken evlenelim istiyorum. Ama sen ne dersin, bilemem." dedi Deniz omuz silkerek. Ege kafasını kaldırıp ona baktı.
"Deniz, bugün evlenelim de, ben seninle şu dakika evlenirim. Bunu sormana gerek bile yok." dedi kocaman ışıltılı bir gülümsemeyle. Deniz cevap olarak güldü.
"Her neyse, bu konuyu konuşmayı yemekten sonraya bırakıyorum. Doğrama işleri tamam. İçeri masayı hazırlamaya gidiyorum. Kendini çok yormadan yemeklerini yapabilirsin." dedi ve Deniz'in yanağına tatlı bir öpücük kondurup içeri gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mistério / SuspenseSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...