Geçmişe dair bölümlerimiz tamamlandı. Artık güncelden devam ediyoruz.
Not: Medyaya düşen bir ben miyim?! 🤤⭐
Deniz elindeki telefondan adrese bir daha baktı. Sonrasında da kafasını kaldırıp tedirgin bir şekilde gözlerini etrafta gezdirdi. Eski ve terk edilmiş kundura fabrikası eski filmlerden kalma bir korku filmi sahnesi gibiydi. Deniz'in olmak istediği en son yerdi. Eski fabrikanın yürüyüş yolu fazlasıyla sessiz ve açık alanı kaplıyordu. Deniz'in fabrikanın yarısı kırılmış camlarının arkasında Faça'nın bir sürü adamının olduğunu biliyordu. Yanlış bir hareketi her şeyi altüst edebilidi. Deniz derin bir nefes alıp duruşunu düzeltti. Üstünde dokuz bıçak bir muşta ve dolu bir Glock vardı. Ayrıca Faça ne kadar kendisine kızgın olursa olsun, Deniz onun zarar vermeyeceğine inanıyordu. Olabildiğince sessiz ve temkinli adımlarla yavaşça yürümeye başladı.
Adımlarını ilerletirken yan taraftan gelen tıkırtılarla dikkatini oraya çevirdi. Kısa süreli bir duraksamanın ardından yürümeye devam ettiğinde ışık sızan bir yer gördü. Adımları yavaşça oraya doğru kaydı. İçeriden cılız bir ışık sızıyordu. İçeri girmek konusunda tereddüt etse de yapacak bir şey yoktu. Eğer Toprak söz konusu olmasaydı Deniz kendini bu kadar açık etmek zorunda kalmazdı. Deniz derin bir nefes aldı ve bir duvara iyice sindim. Bıçakları çantasından çıkarıp ayaklarındaki botların kemerlerine, montunun ve pantolonunun ceplerine soktu. Silahı beline sıkıştırdı ve muştayı da iç cebine tıktı. Cephanesini saklama işlemini tamamladıktan sonra doğruldu. Güç toplamak için elini karnına götürdü.
"Son bir savaş bebeğim. Son bir savaş için yardım et bana. Sıkı tutun. Elveda demek zor olacak." dedi Deniz hızlı bir nefes üfleyerek. Ardından ellerini dikkatli bir şekilde montun ceplerine sokup cılız ışığı takip etti. Kapıların ardından girdiğinde ilk hissettiği kokuydu. Ağır bir koku vardı geniş alanda ama garip bir şekilde hoş bir kokuydu. Fazlasıyla bir meyveyi andıran bir kokuydu. Kendisini bir meyve bahçesinde gibi hissetmişti. Kokunun verdiği tatlı hisle yüzüne küçük bir gülümsemenin yerleşmesine engel olamadı. Gülümsemesi büyürken ilk defa aşerdiğini fark etti. Yoğun koku ona şeftali kokusunu hatırlatmıştı ve Deniz'in canı şeftali çekti. Kafasını eğip güldü. Gülüşü geniş depoda yankılandı. Bu gülüş odanın karanlık tarafında kalan adama ulaştı.
"Seni güldürebildiğime sevindim, kelebeğim." dedi Faça karanlıktan ışığın vurduğu yere doğru ilerleyerek. Gömleğinin önü açık bir şekilde Deniz'in önünde dikildi. ÜStünde kan lekeleri vardı ve Deniz kanın ona ait olmadığını biliyordu. İkisi de sessiz bir şekilde birbirlerine baktılar. Faça'nın bakışları Deniz'in yüzünde gezdi. Ardından elini kaldırıp parmak uçlarını bakışlarının değdiği yüzünde dolaştı. Deniz ifadesiz bir şekilde yüzüne baktı sadece. Faça'nın yüzüne ufak bir gülümseme yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mystery / ThrillerSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...