⭐
Deniz ertesi gün çok zor uyandı. Sırtındaki sızıyı görmezden gelip yataktan doğruldu. Dışarıdan gelen bağırış sesleri biraz olsun kendini toparlamasını sağladı. Sessiz adımlarla oda kapısına ilerledi. Kapalı kapıyı hafifçe araladı. Bir şey göremeyince sessiz adımlarla odasından çıkıp seslerin geldiği yere doğru ilerledi. Deponun ortasındaki kargaşayı görünce durdu. Şaşkın bakışlarla baktı. Faça bir adamı öldüresiye dövüyordu. İki kişi adamı sıkıca tutmuştu. Faça da resmen adamın ağzını burnunu dağıtıyordu. Bu Deniz'in buraya geldiğinden beri ilk defa gördüğü bir şeydi. Faça biraz olsun durakladığında,
"Demek adamın öldüğü için kızgınsın! Buraya da bana hesap sormaya geldin, öyle mi?!" dedi oldukça sakin bir sesle. Bu ses tonu Deniz'i korkuttu çünkü hiçbir duygu ifadesi yoktu. Öfke, nefret yoktu. Hatta Faça'nın yüzündeki her zamanki alaycı ifade de yoktu. Öylesine buz gibi bir sesti. Deniz ses çıkarmadan onları izledi. Ama beyninde bir yerde çok az çıkan sesiyle vicdanı konuştu.
'Birini öldürdün.'
Deniz bir an durup bunun nasıl hissettirdiğini düşündü ama hiçbir şey hissedemiyordu. Ne bir üzüntü, ne bir dehşet, ne nefret, ne de olumu bir duygu vardı. Sanki olanları kalbi tam kavrayamamış gibiydi. Bu yüzden de herhangi bir duygu belirtisi göstermemişti. Adamın konuşmasıyla iç hesaplaşmasını bölüp tekrar gözlerini ortadaki dört adama odakladı.
"Kız bu kadar önemli mi yani? Kıymetlin mi gerçekten?" dedi adam yüzü gözü kan içindeyken gülerek. Faça gerilip bir yumruk daha indirdi adamın yüzüne. Adam yere yıkıldı. Korumalar adamı bıraktılar ve adam boylu boyunca yere uzandı. Faça eğilip adamın yerdeki kafasını kandırdı.
"Şimdi kulağını aç ve beni iyi dinle. O kız kıymetlim falan değil. O benim altın yumurtlayan kazım. Onun dövüşlerinden ne kadar kazandığımı biliyor musun? Ve benimle sidik yarışına girmeye kalkışan bir pezevenk beni alt etmeye geliyor ve benim değerli kazımı öldürmeye çalışıyor. Sence ben buna izin verir miyim?" dedi soğuk bir gülümsemeyle. Deniz bir anlığına dondu. Kendisi de ona iyi kazandırdığının farkındaydı. Ama sadece para kaynağı olarak görülmediğini sanıyordu. Anlaşılan bir gece öncesindeki o şefkat ve yardımsever tavırlar bir oyundu. Sadece altın yumurtlayan kazının daha mutlu ve verimli olması içindi. Deniz hemen odasına geri döndü. Yatağına oturup başını ellerinin arasına aldı. Bir süre içindeki öfkeyi yatıştırmaya çalıştı. Sonunda sakinleşmeyi başardığında ellerini çekip kafasını kaldırdı.
"Kazın da altın yumurtlama konusunda tercih yapma zamanı geldi." dedi alaycı bir gülümsemeyle.
Gece olup da çemberden uğultular yükselmeye başladığında Deniz odasından çıktı. İfadesiz bir yüzle çembere doğru yürüdü. Deniz'in geldiğini görenler hemen kenara çekildi. Deniz bu hareket karşısında gülmemek için kendini zor tuttu. Ondan korkuyorlardı. Çemberin ortasına geldiğinde karşısında bir kas yığını dikiliyordu. Deniz kendini adama odaklamadan önce gözleri Faça'yı aradı ve her zamanki gibi tırabzanlara yaslanmış bir şekilde durduğunu gördü. Hafifçe bir selam verip alaycı bir şekilde sırıttı. Faça'nın kaşları bu hareketle çatıldı. Deniz'in ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı. Deniz ardından bakışlarını rakibine çevirdi.
"Hayvanları sever misin?" diye sordu Deniz adama tatlı bir gülümsemeyle. Adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Ne?!" dedi anlamayarak.
"Bir soru sordum." dedi Deniz omuz silkerek.
"Severim." dedi adam kafasını yana eğip Deniz'i inceleyerek. Deniz adamın tedirginliğini hissedebiliyordu. Deniz ellerini arkada birleştirerek biraz olsun adamın tedirginliğini aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mystery / ThrillerSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...