13.Bölümü tekrar okumanız Bruno'nun kim olduğunu anlamanız için yeterli olacaktır.
Bir kaç gün sonra...
Walter uzun zamandır Bruno'nun yanına uğramamıştı hemen kütüphanenin yoluna koyuldu.
"Açılırmısım Bekçi Kapı"
Kapı ağır ağır açılmıştı etrafına bakındı Çenkow ve Bruno tavanda bir masada oturuyorlardı , yanlarına gitti.
"Bak sen , bayağı iyi anlaşmışa benziyorsunuz" dedi gülerek.
Çenkow sandalyede yavaşça döndü ve
"Walter günlerdir nerdesin ? "
Dedi kızgın bir şekilde.
"Çenkow günlerdir başıma gelenleri bir bilsen bana bu söylediklerini hak etmediğimi anlardın"
"Her neyse Walter"
Bruno lafa atlamıştı "Walter ! Sana bir sürprizimiz var"
Artık odalarımız yan yana"
"Bu harika ! Buna çok sevindim Bruno"
"Walter bana sürekli küçük bir çocukmuşum gibi davranmaktan vazgeçermisin"
"Olur , madem sana küçük bir çocuk gibi davranmayacağım o zaman artık seni gözetlememe gerek yok sanırım"
"Walter ben seni gözetleyebilirim ama sen beni gözetleyemezsin.
Ben GugelDrive'da yaşadım kendi kendimi fazlasıyla koruyabilirim"
Bu konuşmalar olurken Çenkow çoktan gitmişti , Walter bunun farkında bile değildi.
"Bruno Çenkow nerede ? "
"Son bir kayıt işlemim kalmıştı onun için gitti sanırım"
"Hadi o zaman bizde Olivia ve diğerlerini bulalım"
Bahçeye çıktıklarında Olivia , Adney ve Srina koltuk şeklindeki ağaçlarda oturmuş eski günlerden konuşuyorlardı.
"Hatırlıyormusun Olivia Adney yaşlı Clark'ın gübre kuyusuna düştüğünde onu kurtaralım diye bizde aşağı düşmüştük"
Kahkahalar yükseliyordu aralarında , bu üçünün arasında bir bağ vardı Walter'ı da korkutan buydu , Olivia'nın ondan kopması.
Tam yanlarına gelecekken bir söz Olivia'nın yüz ifadesini değiştirmişti
Adney "Olivia sanırım Ludwig seçilmiş işlemleri tamamlanınca buraya gelecekmiş"
Walter herşeyi anlamıştı Bruno'yu tam tersi yöne çevirmiş şatoya dönüyorlardı
"Gel dostum"
"Walter ne oldu ? "
"Birşey olmadı dostum hadi gidelim bugün erkenden uyumak istiyorum"***
Tık tık tık !
"Gell !"
Gelen Bruno'ydu.
"Günaydın Walter" diyip Walter'ın yatağının üstüne atladı.
"Günaydın dostum bugün nasılsın ?"
"Harika , kahvaltıya ne zaman ineriz ?"
"Birazdan"
Walter kalktı ve camı açtı bir an için Demetrius Ormanında ki ağaçların kıpırdadığını sanmıştı. Tam arkasını dönecekken bir ağacın dahakıpırdadığını gördü , bu sefer emindi ağaç kıpırdamıştı , bir anda ormandan gelen güzel bir koku odanın içine dolmaya başladı.
Walter'ın başı dönüyordu.
"Walter iyi misin ? "
"Çık buradan Bruno" dediği gibi yere yığılmıştı.
"Walter !! "
Bruno Walter'ın yanına gitmiş onu ayıltmaya çalışırken aynı koku onunda burnuna gelmişti , başı dönmeye başladı ve aniden yere yığıldı.
İlk ayılan Walter olmuştu , hava kararmıştı , Bruno'yu dirseğiyle itmesiyle o da bir anda uyandı.
"Walter o da neydi öyle ? "
"Bilmiyorum dostum"
Koridorda hiçbir ses yoktu , aninden avize sağa sola sallandı ve ışıklar gidip geldi.
Bir anda ışıklar kesildi.
Bruno Walter'ın elini sımsıkı sıkıyordu.
"Korkuyorum Walter"
"Sakin ol Bruno sadece bir arızadır"
Burası sihirli bir yerdi Walter bu gibi şeylerin burada yalnızca bir aksilik olduğunda olacağını biliyordu.
"Şatoda mı ? Hiç sanmıyorum Walter"
Bu tezi Bruno'da mantıklı bulmamıştı.
"Koridordan bir anda ayak sesleri gelmeye başladı , git gide yaklaşıyordu sanki odaya doğru gelen iki kişi vardı.
Bir anda cam tık tıklandı Bruno'nun korkusu dahada artmıştı.
Walter ayağa kalkıp camı açtı , camın önünde devasa büyüklükte bir ağaç vardı.
İyide bu ağacın ne işi vardı burada.
Ağaç bir anda hareketlendi ve arkasını döndü.
Walter'ın ayağı takılmış yere düşmüştü.
"Sakın cama yaklaşma Bruno yanıma gel"
Ayak sesleri dahada yaklaşmıştı.
Ağaç yavaşça cama yaklaşıp "Gelin buraya çabuk fazla zamanımız yok"
Walter teredütte düşmüştü kapıyı açıp dışarı çıkmayı düşündü.
"Kapıyı açıp dışarı çıkarsan daha kötü şeyler olacak Walter emin olabilirsin çabuk atlayın fazla zamanınız kalmadı"
Ayak sesleri durmuştu kapının arkasında birileri vardı ve kapıyı yavaşça açıyorlardı.
Walter ve Bruno bir çırpıda camdan atlamıştı , Ağaç onları havada yakalamış camın altına gizlenmişti.
İçeriye giren şeyler birbirleriyle kavga ediyordu.
"Önce sen gir"
"Hayır sen"
"Girsene işde" diyip iteklemişti sesi kalın olan diğerini.
Konuşurken arada bir domuz sesi çıkartıyorlardı.
Bir tanesinin balta sesi geldi ardı ardına yatağa saplıyordu.
"Sanırım artık ölmüştür , hahaha"
"Olamaz ! kaçmış , salak elimizden kaçırmışız ! Hepsi senin yüzündem salak şey"
Ağaç bir anda elini odaya soktu ve ikisinide eline aldığı gibi kafalarını ezip ormanın içine fırlattı.
"Adi Honklar"
Walter ve Bruno olanları şaşkınlık içinde izliyordu , Bruno ağacın kalın sesinden dahi korkuyordu.
Havada ay benzeri ama gökyüzünü neredeyse tamamıyla kaplayan bir şey vardı ve geceyi aydınlatıyordu.
Ağaç şatoya tekrar yaslandı sağına soluna baktı ve olağan hızıyla Demetrius Ormanına koşmaya başladı.
Bir adımı Walter'ın elli adım büyüklüğündeydi ve güm güm sesler çıkartıyordu , avizenin neden öyle sallandığı şimdi anlaşılmıştı.
Ağaç normal ağaçların içine karışınca eğilip kamufle olmaya başladı.
Walter ve Bruno'yuda başının üstündeki dalların üstüne koymuş sessizce ilerliyorlardı.
Ağacın tepesindeki dalcıklar Walter ve Bruno'nun yüzünü çiziyor ve canlarının acımasına neden oluyordu.
Bruno ara sıra dalcıklardan kurtulmaya çalışıyor ve dengesini kaybederek düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyordu.
"Walter Honklar ve Saraydan Kovulmuşlar bir isyan çıkardı , başlarında bir At Adamın olduğunu düşünüyoruz.
Nedenini bilmesekte karanlık şeyler olacağını düşünüyorum Walter şimdilik sizi güvenli bir yere götüreceğim"
Ağaç büyük bir cam ağacına tutundu , ardından uzun koni şeklindeki kafasını ileri çıkarttı ve sağa sola bakındı bunu yaparken Walter ve Bruno tamamen meydanda kalmış olası tehlikelere karşı savunmasız durma düşmüşlerdi.
En sonunda büyükçe bir kayanın üstüne çıkıp orada zaman geçirmeye başladılar , sabah olmadan hiçbir şey yapamazlardı , bu saatlerde orman pek tekin değildi.
"Medal Mord , o buna nasıl izin verebildi ? "
Ağaç uzun süre cevap vermeden öylece ormanın içine bakıyordu.
Ağaç o kadar büyüktüki Walter sesini duyurmak için büyük çabalar harcadığından cevap alamadığı sorusunu yinelemeye gerek duymadı.
"Medal Mord yok o gitti"
"Nereye ?" Sorusuna cevap alınca irkilmişti fakat hiç beklemeden don bir sual yöneltti ağaca.
Bruno haraketlenmeye başlamıştı gözleri bir şahin gibi ormanın içinde dolaşıyor , avını gözden kaçırmışçasın durmadan sağa sola dönüyordu " Walter ağaçların arasından küçük gölgeler geçiyor , göremiyor musunuz ?"
Ağaç bir anda yerinden kalktı , dışarıdan oldukça ağrı bir kalkış gibi görünüyordu fakat büyüklüğüne oranla oldukça aceleci bir kalkış olmuştu.
"Hayır ! Kalkın buradan çabuk"
Ağaç Walter ve Olivia'yı eliyle vurduğu gibi uzaklara fırlatmıştı.
Walter o kadar yükselmiştiki buradan şatoyu görebiliyordu.
Ağaçların aradından yüzlerce Honk çıkmış ağaca baltalarını saplıyor kimide kanca atıp onu yere düşürmeye çalışıyordu.
Ağaç büyük elini yumruk yapmış sağa sola vuruyoru.
Ağacın toprağı devasa büyüklüğündeki yumruğuyla dövüşü yüz bin kişilik bir odunun düzenli yürüşünde çıkardığı ses gibi diyarda yankılanıyordu.
Ağaç her vurduğunda en az on Honk toprakla bir bütün haline gelip gözden kayboluyordu fakat bu yeterli değildi , Honklar yüzer yüzer ormandan çıkıp ağaca kancalarını saplıyorlardı.
Bir keresinde bilge bir adam Honklar bir üremeye başldığında bir anda bir dişiden en az yüz Honk doğar demişti.
Hatta , diyarın dahi yok saydığı yerlerde , şatodan fersahlarca uzaklarda yaşıyan , sihirden , büyüden haberi olmayan insanların inancına göre diyarın sonu Honklar'ın fışkıran bir pınar gibi toprağın altından çıkmasıyla gelecekmiş.
Walter uzaklardan hiçte yabancı gelmeyen bir çığlık duydu , ardından yüzlercesi.
Koca Ağızlar diye mırıldandı kendi kendine.
Bir anda ağaçların arasından çıkan KocaAğızlar Ağaca püskürttükleri asitli salyalarıyla ağacı eritmeye başlamışlardı.
Ağacın eriyen dizi yere düşmesine neden oluyor , boyu kısalan ağacın tepesine Honklar akın akın biniyorlardı , ölüyordu , son gücüyle düşmemek için elini toprağa dayadı ve dirseğine isabet eden son bir salyayla yüzü sertçe zemine çarptı.
Honklar yavaşça gözlerini oymaya giderken o son bakışlarını Walter ve Bruno'ya atmıştı gözlerini kapadı ardından acı dolu bir gürleme ve artık nefes almıyordu.
Honklardan biri "Kahpe Koruyucu buralara kaç fersah öteden geldi kim bilir" diyip üstüne tükürmüştü.
Walter tam cezasını verecektiki Bruno'nun çığlığı durdurdu onu.
Bruno'dan dahi daha kısa boyda olan Honk Bruno'nun boğazına baltayı dayamış pis pis sırıtıyordu.
Çocuklar buraya gelin , bakın burda ne var !! , hahaha !! "
İki Honk anında oraya gelmiş bir kurt misali avının etrafını sarmıştı bile.
"Demek Koruyucu yalnız değilmiş onlarıda onun yanına koyun "
Honk'lar Walter ve Bruno'yu sürükleye sürükleye ağacın yanına kadar götürdüker.
Anca bu kadarını yapabilirlerdi zaten , bir tanesi Bruno'yu kaldırsa bile önünü göremeyecekti.
Walter'ın yanına Bruno uzunluğunda bir Honk yaklaştı , bu kumandanları olmalıydı.
Diğerlerine kıyasla büyük ve heybetliydi.
Dudakları ve burnuna halkalar geçirilmiş vücudu toprak benzeri bir şeyle boyanmıştı.
Walter'la aralarında bir yumruk kadar mesafe kalacak şekilde göz göze geldiler.
Kesik bir dudağı, biri diğerinden yarı yarıya oranla küçük gözü oldukça iğrenç gözüküyordu.
Elini Walter'ın teninde gezdirdi.
"Çok yumuşak teniniz var"
Kumandan Walter'ı süzüyordu.
"Teniniz kadar canınız da değerli öyle değil mi?" Yanıt beklemeyen bir soruydu bu.
"İnsan derisinin değeri paha biçilmez özellikle de seninki gibi özel bir deriyse.
Senin derini yüzmemem için hiç bir sebebim yok çocuk , bir sebep hariç , özgürlük"
Walter zorlada olsa Honk'un göz bebeklerine bakmayı başarabiliyordu ve ağzından özgürlük kelimesi çıktığında Honk'un göz bebeklerinin nasıl da büyüyüp küçüldüğünü farketmemiş değildi.
Honk'un göz bebekleri hâla Walter'ın göz bebeklerine bakıyordu.
"Küçük çocuğu öldürün"
Emri gözlerini Walter'dan hiç ayırmadan vermişti , Walter'ın ne tepki vereceğini bekliyor gibiydi.
Walter daha fazla sakinliğini koruyamıyordu.
Gücü her yerinde hissetmeye başlamıştı.
Honk , gözlerini hala , Walter'ın göz bebeklerine sabitlemiş haldeydi ve bir anda kokutucu kahkahalar atmaya başladı.
Kahkaha lar kesildiğinde nefret dolu bir şekilde tekrar Walter'a yaklaştı.
"Gözlerindeki gücü ve sihri görebiliyorum çocuk , çok güçlüsün , ama hala bir çocuksun.
Sen nesin biliyormusun çocuk bir karıncasın , belki kendi büyüklüğünün kırkt katı kadar büyük şeyleri taşıyabilecek kadar güçlüsün ama bir sıçana dahi yem olursun ki bu diyarda sıçanlara dahi yer yok çocuk , diyarda oyunları aslanlar ve kurtlar oynar çocuk burada sana yer yok.
Sen yalnızca yüz yıllardır beklenen özel bir gişisin , evet , belki iki asır öncesine kadar ortaya çıksaydın çok güçlü sayılabilirdin.
Ama diyar iki asırda kimsenin tahmin edemeyeceği kadar çok değişti çocuk anlıyormusun , kaderin seyri saptı ve artık burada yerin yok.
Diyar şatonun etrafından ibaret değil çocuk ve dışarıda tahmin edemeyeceğin kadar korkunç şeyler var.
Ben yalnızca bir sıçanım"
Diyip o korkunç kahkahasını yeniden atmıştı.
Walter suskunluğunu bozup bir ejderha gibi ağzından alevlerini kusmak istiyordu fakat duydukları karşısında donup kalmıştı.
O yüzyıllardır beklenen kişiydi ve artık bir karıncadan farkı olmadığını söylüyorlardı.
Kumandan bir anda bağırmaya başladı.
"Gözünde yavaş yavaş parlayan sihri görebiliyorum çocuk !" Kesik kesik kahkahalar atıyordu.
"Ama şimdi yapacak hiç birşeyin yok , bakalım şimdi ne yapacaksın" elindeki mora çalan küçük bıçağı Walter'ın karnına saplamıştı Honk.
Walter acıyla bağırdı Bruno korkulu gözlerle olanları izliyordu.
Bıçağın mor damarlarımda bir şeyler geziniyordu ve kumandanın göz bebekleri beyaz bir ışıkla parlıyordu.
Kumandan o korku çığlıklarını atıyor , Walter acıyla bağırıyor , Honklar baltalarını birbirine vurarak tüm ormanı inletiyorlardı.
Çok sürmedi bıçağın mor damarları yine eski haline dönmeye başladı.
Kumandan yere düşer gibi oldu bıçağı çoktan Walter'ın karnından çekmişti.
Anında iki Honk kuöandanı destek oldu fakat kumandan onları eliyle itti ve Walter'a hiç bakmadan Honk ordusunun arasına karıştı. Giderken son bir talimat vermişti.
"Küçük çocuğu Koruyucu'nun yanında öldürün"
Dört tane Honk Bruno'yu saçından sürükleyerek Koruyucu'nun yanına götürüyordu.
"Fazla uzun sürmeyecek çocuk gözünü kapatacaksın ve bir daha açamayacaksın"
Diye keyifle söylendi.
Walter karnından sırtına kadar açılan deliği unutmuş bağırıp çağırıyordu.
"Hayır ! Bruno , durun ! Size durun diyorum !"
Sesi ucu bucağı görülmeyen ordunun balta seslerinden duyulmuyordu bile.
Bruno'yu ağacın üstüne yatırdılar.
Bruno çaresizce hıçkırıklara boğuluyordu , Walter diye bağırıyor fakat sesini duyuramıyordu.
Bir an için tüm balta sesleri durdu yalnızca tek bir baltanın şarkısı çaldı etrafta.
Walter gözünü açıp kapadığında Bruno'nun soğuk gözleri hala acıyla bakıyordu ona , tek farkı gözler artık gövdesinin üstünde değildi.
Medal Mord'a söz vemişti , onun sorumluluğu Walter'a aitti , fakat şimdi cansız gözleri Walter'a delici bakışlar atıyordu.
O kadar keskin bakışlardı ki Walter'ın ruhu parçalanıyordu ve artık içinde sihrin zerresi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamstrio Anahtarı(4 Dişi Şeytan)
Fantasy5 Kitaptan Oluşan Bir Seridir. 1.Kitap(4 Dişi Şeytan) Yüzyıllar önce başlayan karanlık savaşın kalıntılarını ve kaybettirdiklerini kimsenin görmezden geldiği bir zamanda herşey toz pembeyken özel yüzüğün yerini bulmasıyla unutulan gerçekler tekrar h...