Walter ağır ağır gözlerini açmaya çalışıyordu fakat vücudu o kadar güçsüzdü ki parmaklarını dahi kıpırdatamıyordu.
Bir süre sonra gözleri kendiliğinden açıldı fakat hala herşey bulanıktı , kollarından destek alarak doğrulmaya çalıştı ama başaramadı , sanki birşey üstüne zalimce binmiş ölmesi için geri sayıyor gibiydi.
Ölümü hissediyordu , bedeni bir ölünün bedeni kadar soğuk ve bir taş kadar sertti.
Yavaş yavaş kendine gelmeye başladığında camın açık olduğunu gördü , yerinden yavaşça doğruldu ve camı kapattı.
Tam arkasına döndüğü sırada her şeyi bir bir hatırlamaya başladı , tam ağlayacaktı ki yerde yatan Bruno'yu görünce bunu ertelemeye karar verdi.
Dizlerini acıtacak bir hızda yere attı kendini , Bruno'nun kafasını kaldırdı "Bruno , Bruno iyi misin ? Bruno ! "
Bruno herhangi bir tepki vermemişti , onunda vücudu bir ölününki gibi soğuktu.
Koridordan gelen ayak sesleri duydu ve aniden kapı açıldı içeri Medal Mord ve bir kaç şato yetkilisi girdi.
Yerde yatan Bruno'yu gördüklerinde soğuk kanlı davranan tek kişi Medal Mord'du , diğer yetkililerin hepsi kendi aralarında fısıldaşmaya başladı.
Medal Mord "Froyyy !" diye bağırmıştı yorgun sesiyle.
Medal Mordu'un yorgun sesi tüm şatoda yankılandı ve aniden yanlarında üstüne paçavralar geçirilmiş bir genç belirdi.
Froy yaşını hiç belli etmiyordu belki on yaşında bir çocuk belkide yırmili yaşlarında bir gençti.
Kırmızı ve yuvarlak bir burnu , korkunç bir gülümsemesi vardı , yüzüde burnu gibi yuvarlaktı ve sürekli gülümsüyordu.
Froy yavaşça eğildi ve Walter'ın kucağından Bruno'yu aldığı gibi yeniden kayboldu.İçeri bir anda Rehberist Mayıs'ta giriverdi ve Walter'ı o halde yerde görünce hemen yanına oturup onu sakinleştirmeye çalıştı.
"Tamam çocuğum sakin ol , iyi olacaksın , güvendesin"
Güvende olmak Walter'ın umrunda olan son şeydi.
O asıl Bruno için telaşlanıyordu , aniden başına bir sancı girdi ve herşey bulanıklaştı.
"Walter !"
Mayıs'ın sesinde endişe vardı.
Walter başka kimsenin sesini duymuyordu.
"Walter , kendine gel , Walter !"***
Boğuluyordu , yumuşacık kuş tüyünden yapılmış yastığa gömülmüş ve nefes almakta zorlanır bir halde uyandı.
Biraz daha uyusa kim bilir belkide bu ölümcül derecede yumuşak olan yastık yüzünden ölecekti.
Burayı tanıyordu , Medal Mord'un odasıydı burası.
Her yeri kitaplıklarla kaplı , ve uzun koridoru olan bir odaydı.
O koridorun uzunluğu cehennem gibiydi , yürümekle bitmiyordu , Medal Mord ona ejderhasını verdiğinde oradan geçmek zorunda kalmıştı.
Aniden koridordan çıkan Medal Mord'un sesi Walter'ı korkutmuştu.
Medal Mord uzun sakallarının arasından gülümsedi ve "Yastığı nasıl buldun Walter , onlardan bir düzine var daha yeni getirttim istersen sana bir tanesini hediye edebilirim"
Walter yalnızca gülümsemekle yetindi.
Yumuşak yataktan indi , Medal Mord yeni aldığı kedisiyle ilgileniyordu.
"Medal Mord , size her şeyi anlatmalıyım efendim"
Medal Mord'un arkası dönük olmasın rağmen gülümsediği belli oluyordu.
"Anlatacaksın Walter , bu yüzden burdasın , otur "
Eliyle süslü koltuğu işaret ediyordu , Walter koltuğa oturduğu anda içinde kayboldu.
"Artık hazır mısın Walter , yani olanları anlatmak için"
"Evet" dedi sakince , tam söze başlayacaktı ki Medal Mord girdi araya.
"Gelebilirsiniz"
Bir anda odaya en az on kişi girmişti.
Bunların içinde öğretmenler , Saray yetkilileri ve Gugel Dağından gelen bir kaç yüksek makam sahibi kişiler vardı.
On kişiden yalnızca Bayan Melart , Bay Mondre , Rehberist Mayıs , Sinyor Alessandro , Ackly , Bably ve Bayan Melart'ın en iyi arkadaşı Bay Krisman'ı tanıyordu.
Birini şatoda sürekli görmesine rağmen ismini bilmiyordu.
Walter söze başladı , herşeyi o kadar ayrıntılı anlatıyordu ki kendisi bile bu kadar şeyi nasıl hatırladığına şaşırıyordu ara sıra.
Medal Mord Walter'ın anlattıklarından sonra biraz sessiz kalmış , Bayan Melart Walter'ın olayı anlattığı sırada sürekli dudaklarını ısırıp korku dolu gözlerle bakmış , Ackly'se hiç bir tepki göstermemiş öylece bakıyordu.
Odadaki korku dolu sessizliği Şişman Dorne bozmuştu "Medal Mord bu olanları Asiller'e iletemelimiyiz efendim"
Asiller , bu kelimeyi duymak dahi Walter'ı ürpertiyordu zira o iki adama olanı hayatı boyunca unutamayacaktı.
Üstelik bu olayı kimseye anlatmamış kendisine saklamıştı.
"Şimdilik hayır" dedi yorgun sesiyle Medal Mord."Mor Duman bir hayli ilerledi dostlarım , şeytanlar artık daha geniş topraklara uzanabiliyor.Bu beklediğimiz bir saldırıydı ama bu şekilde olacağı tahmin edilemezdi.
Şeytanlar çok akıllı ve her yolu kullanmaktan çekinmiyorlar.Karanlık günler çok yakın dostlarım."
"Peki çocuk ne olacak Medal Mord , ruhu çalınmış"
Ruhu çalınmış , ruhu çalınmış , ruhu çalınmış , ruhu çalınmış , ruhu çalınmış.
Walter'ın kulağında binlerce kez yankı yapmıştı bu söz.
"Bayan Melart , şu an sırası değil.
Bu konular daha sonra konuşulabilir"
Bayan Melart mahçup bir şekilde hatasını kabul etmişti , içeride Walter'ın olduğunu umutmuş olmalıydı.
Araya Medal Mord girdi.
"Hayır dostlarım , Walter'ın bu yaşananları bilmeye hakkı var , Walter'ın seçilmiş kişi olmasının bir nedeni var lütfen bunu unutmayın.
Şimdi bizi Walter'la yalnız bırakabilir misiniz"
Hepsi teker teker yerinden kalktı ve Medal Mord'u selamlayıp dışarı çıktılar.
"Sinyor , sizden istediğim şeyi hazırladınız mı ?"
"Evet efendim hazır"
"Teşekkürler Sinyor"
Sinyor Alessandro reverans yaptı ve kapıyı yavaşça kapayarak dışarı çıktı.
Medal Mord masasının altında ki çekmeceyi açtı ve bir kuş tüyü çıkartıp masanın üzerine koydu.
"Bana bunu havalandırabilir misin Walter ?"
Elini kaldırdı...
Yüzük parlamıyordu...
"Ne oluyor Medal Mord"
"Tahmin ettiğim gibi Walter.
Honk'lar savaş esnasında düşmanının güçünü çalabilecekleri silahlar üretebilirler.
Ama bunu bir rüya aracılığıyla yapmaları imkansız bir şey...
Bir Honk çaldığı gücü yalnızca ölmesi durumunda geri verebilir.
Ama Bruno'nun ruhunun çalınması"
ruhunun çalınması , ruhunun çalınması , ruhunum çalınması...
Yine yankı yapmıştı kulağında bu sözler.
Bruno'ya sahip çıkamadığı için kendine çok kızıyordu ama elinden bir şey gelmeyeceği de açıktı.
Daha kendini koruyamamışken onu nasıl koruyabilirdiki , belkide kumandan doğru söylüyordu , o yalnızca bir karıncaydı.
"İşte bu tek bir şeyi gösteriyor Walter Bir Rüya Hırsızı."
Walter anlamamıştı Rüya Hırsızı da neyin nesiydi.
"Rüya Hırsızı nedir ?"
"Walter şatoda bir hain olmalı , senin odana girip o Rüya Hırsızı'nı birinin koyması gerkir...
Ama kim...
Bundan sonra daha temkinli davranmanı istiyorum senden Walter.
Odanda herhangi bir tuhaflık sezersen bana bildirmelisin"
"A-anladım efendim.
Peki Bruno ne olacak.
Onu yeniden görebilecek miyim ?"
Medal Mord uzun bir iç çekti.
"Sanırım onunda çözümü ilk problemimizin çözümüyle aynı Walter.
Şimdi git ve Sinyor Alessandro'yu bul.
Şimdilik bu kadar yeterli."
"Peki Efendim"
Walter koltuktan kalktı ve koridora çıktı.
Derin bir nefes aldı , uzun zamandır bu kadar çaresiz hissetmemişti doğrusu.
Sinyo Alessandro'nun yanına gitmeliydi ama nasıl , odasının nerede olduğunu dahi bilmiyordu.
Karşıdan ona doğru gülümseyerek gelen Mayıs'ı gördü.
"Walter ! Nasılsın çocuğum" dedi gülümseyerek "Umarım daha iyisindir"
"İyiyim Bayan Mayıs , teşekkür ederim"
Rehberist Mayıs eğildi ve Walter'ın yanağına bir öpücük kondurdu."iyi olduğuna çok sevindim Walter , yaşadıklarını. herkesin atlatabileceği türden şeyler olmadığı çok açık , çok güçlüsün Walter seninle gurur duyuyorum"
Walter uzun süre ne diyeceğini bilemedem öylece durmuştu.
"Mayıs Sinyor'un odasına nasıl gidebilirim"
Sinyor'un artık bir odası yok Waltet , derslerini arka bahçede ki oturak ağaçların arkasında kalan küçük alanda veriyor"
"Teşekkürler Mayıs , sonra görüşürüz"
Mayıs'ın tatlı gülümsemesi tekrar belirdi ve eteğini hafifçe kaldırarak uzaklaştı.
Walter Mayıs'ın tam bir leydi olduğunu düşündü ardından hızlı adımlarla arka bahçeye çıktı.
Sinyor elindeki baltaları bir o ağaca bir bu ağaçta fırlatıp duruyordu.
Walter'ı görünce gülümsedi "Gel Walter" aksanı konuşmasına yansıyordu ama Walter bunun farkına ilk defa şimdi varmıştı.
"Walter mistik santları sevdiğin kadar şovalyeliği , atı , kılıcı da severmisin"
Walter küçüklüğünde izlediği bir şovalye çizgi filminin etkisinde kalarak babasına ileri geri giden bir at , bir kalkan ve bir kılıç aldırmıştı.
Ama bu küçük Walter'ın tutkusuydu , şimdi böyle şeylere hiç merakı olmamasına rağmen "Evet , severim"dedi gülümseyerek.
"Bu hiç olmadı evlat , eğer sevmem deseydin seni kılıç dersleriyle boğacaktım"
Dedi kaşlarını kaldırarak ve bir kahkaha attı.
Zorakide olsa Walter'da gülmüştü.
"Takip et beni Walter ve sana hiç görmediğin şeyleri göstereyim"
Koskoca açıklığın ortasına doğru yürüyordu Sinyor.
Her yer çimenlikti , çimenliğin etrafını çeviren ağaçlar alanı bir arena gibi yapmıştı.
Sinyor Saray'ın güçlü ve uzun surlarına doğru yaklaştı ardımdan elini uzun çimenlerin arasına soktu ve bir ipi çekmeye başladı.
Sinyor ipi çektikçe kocaman bir kapak açıldı.
"Hadi Walter" dedi ve açılan kapaktan içeri girdi.
Walter yaklaştı , kapak kocaman bir mahsene açılıyordu.
Merdivenlerden indikçe siyah taş duvarlarda ki meşaleler teker teker yandı ve ortalık aydınlandı.
"Evet Walter , burayı bilen ikinci kişisin.
Umarım ikinci olduğun için gücenmedin çünkü birinci benim"
Walter gözlerine inanamıyordu.
Mahzen o kadar büyüktü ki ucu bucağı gözükmüyordu.
İçeride bir orduya yetecek kadar kılıç ve kalkan vardı.
"Burası sadece kılıç ve kalkandan ibaret değil evlat , ilk insanların kullandığı mistik savaş aletlerinide bulabilirsin burada"
Walter sahiden büyülenmişti hiç bu kadar silahı bir arada görmemekle beraber , Sinyorun dediği gibi hiç görmediği savaş aletleride vardı burada.
"Sinyor burası harika...
Ama bir şeye anlam veremiyorum efendim ilk insanlar neden bu kadar ilkel aletlerle savaşmayı tercih ederler ki , yüzükler.
Onlarla savaşmak daha akıllıca değil mi ?"
Sinyor ellerini arkasına bağlamış bir şekilde Walter'a yaklaştı.
Gülümsüyordu "İlk insanlar yüzükleri savaşa alet etmeyecek kadar bilgeydiler Walter.
Çünkü biliyorlardı ki yüzükler yalnızca büyük savaşta kullanılmalıydı."
Tez canlılıkla arkasını döndü ve rafların arasında kayboldu.
"Şimdi sıra senin silahında evlat !
Seçim şansını sana bırakmadım ama bunu seveceksin!"
Diye bağırıyordu uzun rafların arasından.
Bir anda Walter'ın arkasında belirdi , raflar o kadar iç içe geçmiştiki labirent halini almıştı.
Sinyor bir koridordan girip başka bir koridordan çıkmıştı.
Elinde dikdörtgen bir kutu tutuyordu , kutunun dışında altın işlemeler vardı.
Dorian'ın Kalemi yazıyordu üstünde.
"Sinyor , bu nedir ?"
Sinyor gülerek "Bir kalem" diye cevap verdi.
Kutunun kapağını açtı "Saf altından"
Kutunun içinde saf altından yapılmış diyarın en ince ve kırılgan kalemi duruyordu.
Walter kalemi kutunun içinden aldı.
"Dikkat et evlat çok kırlıgan bir şeydir , biraz daha nazik davranmalısın"
Walter kalemi inceliyordu , ucunu eline sürttü , yazmıyordu.
"Evlat Dorian'ın kemikleri sızlıyor , ver şunu" dedi kızarak ve ince kalemi Walter'ın elinden çekti.
Kalemi tuhaf bir şekilde tuttu ve elini yukarı-aşağı yaptığında kalemin ucundan göz alıcı beyaz ışığıyla bir yıldırım fırlayıp siyah taş duvarda küçük bir göçük oluşturdu.
Pas tutmuş kılıçlar etrafa dağılmıştı.
"İçinde bir parça tanrının yıldırımı var Walter , bir parçacık" dedi Sinyor kaleme hayran hayran bakarak "İnan bu kadarı bile koca bir dağı yerle bir edebilir , tabi doğru kullanmayı bilirsen.
Bunu burada incelememeliyiz , hadi yukarı çıkalım"
Taş merdivenlerden çıkarken meşalelerde teker teker sönmeye başladı.
"Sinyor , o da neydi öyle.
Yanlış görmediysem kalemin ucundan bir yıldırım çıktı efendim"
"Yanlış görmedin oğlum , o şey bir yıldırımdı ve çok tehlikeli.
Medal Mord güvenmediği kimseye Dorian'ın Kalemini vermez.
Yanlış ellere geçmemeli"
Sonunda Walter'ın arena olarak tanımladığı alana çıkmışlardı.
Sinyor kalemi tekrar sımsıkı havaya doğrulttu elini yukarı aşağı yaptı ve bembeyaz bir yıldırım bulutların arasında kayboldu.
"Sıra sende Walter , yapabileceğine inanmalısın"
Sinyor kalemi Walter'a verdi.
"Çok ağır Sinyor , beklediğimden daha ağır"
Elini göğe kaldırdı kalemi sert bir hareketle yukarı aşağı yaptı ve yıldırım tekrar bulutların arasında kayboldu.
"Çok çabuk öğreniyorsun Walter"
"Sinyor !" Gelen Rehberist Mayıs'tı telaşı yüzünden okunuyordu.
Merdivenleri hızlı hızlı indi.
"Sinyor , Medal Mord herkesi acil toplantıya çağırıyor.
Siyah Liman'daki dostlarımdan kötü haberler geliyor kulaklarıma , korkarım süreç başladı."
Sinyor hiç beklemeden Saraya doğru koştu ardından Spiritus Taşıyıcı'da kayboldular.
Walter ne yapması gerektiğini biliyordu ama Medal Mord daha önce Kartalgöz sayesinde onları dinlediğini anlamıştı yine anlayabilir miydi ? En azından denemesi gerekiyordu.
Spiritus Taşıyıcıya girdi ve odasının bulunduğu koridordaydı.
Kapısı belirdi duvarda , içeri girdi yastığını kaldırdı ve Kartalgözü alıp koridora çıktı.
Toplantı Medal Mordun odasında olmalı diye düşünürken bir duyuru yayınlandı.
"Tüm Saray sakinleri herkes yaptığı işi bıraksın ve toplantı salonuna gelsin çok önemli bir açıklama yapılacaktır" bu Medal Mord'un sesiydi.
Saray'ın duvarlarında yüzlerce köstebek dolaşıyor gibiydi herkes zemin kata iniyordu saniyeler içinde toplantı salonu ağzına kadar dolmuştu.
Medal Mord hiç beklemeden kürsüsüne çıkıp elindeki tokmağı masasına vurdu ve sonunda sessizlik sağlanmıştı.
"Bugün sizlere iyi haberler veremeyeceğim malesef.Diyarın dört bir yanından saldırı haberleri geliyor.Mor duman artık ilerleyebileceği en hızlı şekilde ilerlemeye başlamış.
Siyah Liman , ÜçOcakVadisi , YeşilBahçe , BüyükKale gibi birçok insana misafirlik yapan şehir ve köylerden ölüm haberleri gelmeye başladı.Karanlık günler bizi bekliyor.Bu haberleri vermek benim için ne kadar zor olsada sizin bu günlerin önemini anlamanız için hayati önem taşıyor çünkü bu günlerde hiç olmadığınız kadar irade sahibi olmanız gerekli.
Bana gelen tahminlere göre mor dumanın birkaç gün içinde Saraya ulaşacağı söylendi.
Mor dumanın diyarda ulaşamayacağı nadir yerlerden biri Gugel Dağı.
Yarın kahvaltıdan sonra tüm Akademi öğrencilerini Dağa götürmek için ön bahçeye bir tren gelecek.
Gugel Dağı'yla gerekli görüşmeler yapıldı birçok Akademinin Öğrencileri şu an dağa sığınmış durumda bu alınması gereken bir önlemdir."
Medal Mord'un kürsüden inmesiyle tüm öğrenciler gürültülü bir şekilde toplantı salonunu boşaltmaya başladı.
Walter kalabalığı yararak Medal Morda ulaşmaya çalışıyordu "Medal Mord ! "
Medal Mord Walter'ı duymamıştı ve saniyeler içinde gözden kayboluvermişti.
Öğrenciler içinde en konuşulan konu onlarında Sarayı savunmaya hakları olduğuydu.
Herkes evini terk ediyor gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamstrio Anahtarı(4 Dişi Şeytan)
Fantasy5 Kitaptan Oluşan Bir Seridir. 1.Kitap(4 Dişi Şeytan) Yüzyıllar önce başlayan karanlık savaşın kalıntılarını ve kaybettirdiklerini kimsenin görmezden geldiği bir zamanda herşey toz pembeyken özel yüzüğün yerini bulmasıyla unutulan gerçekler tekrar h...