Bölüm 2- Kardeşlik

71 9 14
                                    

    Herkesin kardeşe ihtiyacı vardır. Arkadaş satar çünkü. Eninde sonunda senden daha iyi birini bulur ve gider. Her ne kadar 'çok sevsek de' geçicidir çoğu arkadaşlık. Mira, annesi ve Burak öldürüldükten sonra ağabeyleriyle büyümüştü. Bir erkek gibi yetiştirilmişti. Bu yüzden gerçek sevgi nedir, bilemedi.
     Küçükken şımarık bir çocuk hiç olmadı o. Sadece bazen ağlardı. Annesi öldükten sonra ne zaman ağlasa Funda'dan tokat yedi. Babası durumu anlamasın diye Funda sürekli içiriyordu adama.
     Hayatı, toz pembe başlamıştı. Griye dönmüştü, siyaha gidiyordu.
----------

   "Şimdi seni arayan kim?" dedi karşı komşu Selma abla.
    "Funda aradı beni." dedim sinirli bir sesle. Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Bugün Mustafa, Fuat ve babam, babamın bankada bulunan bütün parasını çekmeye gidiyorlardı. Kızlar da dünün şokunu atlatamamışlardı.
     "Bak kızım, sen bu Funda'yı falan hiç işe karıştırma. Babanla gör ne sorununuz varsa. Tamam, Funda da yapmıştır bir hata. Ama herkes de sütten çıkmış ak kaşık değil ki yavrum. O da sevmiş demekki babanı. Sen affet. Bak affedersen, hayatından silersen her şey güzel olur, inan bana. Ama zarar vermeyin kadına, sonuçta büyüğünüz yani."

   Selma abla neden böyle konuşuyordu biliyorum. Annem kardeşlerimi o gece onun evine bırakmıştı. O, o zamanlar 11 yaşındaydı. Burak'la çok güzel bir hikayeleri vardır..
Hemen kapıya koştu Selma. Yeni komşular gelecekti bugün. Kadınla adamı görmüştü. Neşe ve aşk dolu insanlardı, sonra 5-6 yaşlarında, pembe elbisesinin pahalı olduğu belli bir kız çocuğu girdi içeri. Ve sonra da bir sürü erkek çocuğu. İki tanesi aynıydı. Selma hiç görmemişti böyle bir şey. Keşke benim de olsa, diye düşündü. Annesine sormalıydı, belki de vardır, dedi kendi kendine. Ve ileride kapüşonlu ceketi, son model mp5 çaları, uzun saçları olan bir çocuk göründü. Çocuk erkek kardeşlerinden birine seslendi. Sanırım 'Tunç' dedi. İkizlerden biri döndü baktı, bütün çocuklar içeri girdi. Ben kapıda bekliyordum. Annem elime kolonya tutuşturmuştu herkese ikram ediyordum. Tunç , çocuğun yanına geldi. Kardeşinin yanına eğilip, 'Bunu anneme götürür müsün?' dedi sevgiyle. İşte o anda tutulmuştu bu kızın yüreği uzun saçlı çocuğa.
      'Merhaba, ben Burak. Kolonya istemiyorum. Ayrıca biraz açım, içeride yiyecek var mı?' Çocuk bu yaşına rağmen takır takır istediklerini söyleyebilen kendine güvenen bir çocuktu. Selma arkasından bakakaldı.
     'Iıı, tabii ben sana tost yapayım. Bu arada ben Selma.'
    Burak eğilip kızın elini öptü. Selma kendini izlediği peri masallarındaki prensesler gibi hissetmişti.  Hemen iki dilim ekmek aldı ve Burak'la birlikte tost hazırlamaya başladı. Sonra oturup diğer çocuklarla birlikte çizgi film izlediler. Bir süre sonra Burak sıkıldı. Selma ona evi gezdirdi. Sonra Burak piyanonun başına geçti ve çalmaya başladı.
     'Sen çalabiliyor musun, Selma?'
    'Evet.'
    'Ben de.'
Burak o ince parmaklarıyla 'Say Something'i çalmaya başladı.
Seni takip edebileceğim herhangi bir yerde
Bir şey söyle senden vazgeçeceğim
Ben tek olacağım, eğer sen de istersen
Ve ben, çok küçük hissediyorum,
Kafamda sona ermişti,
Hiçbir şey bilmiyordum.

Selma, her dakika onu özledi. Karşı komşusuydu artık, sevdiği çocuk. Ona açılamadı. Fakat bir gün, Burak kapısını çaldı. Ona son kez 'Say Something'i çaldı. Bir buçuk sene olmuştu tanışalı, hala unutmamıştı. Selma onların taşınacağını zannetti. Ve Selma'ya şarkıyı çalmayı öğretti. Bıraktığında, hala düzgün çalamıyordu.

   Selma bir gece sonra geç bir saatte uyandı. Kabus görmüştü. Ne zaman korkarsa onu koruyacağını söylemişti bu şarkının. Selma hemen piyanonun başına geçti. Çalmaya başladı. Teker teker bütün notaları kusursuzca çalıyordu.

Hiçbir şey bilmiyordum-

  Silah patlamıştı yan evde. Hıçkırıklara boğuldu Selma. Hemen ayağa kalktı. Kapıyı açacakken sanki Burak'ı gördü piyanonun başında. Yine aynı kusursuz ses..
Ve ben, çok küçük hissediyorum!
Diye bağırırken Selma, camdan dışarıya baktı. Bir kadın, elinde Burak'ın cesedi.. Camdan aşağıya sallandırıyor. O günden sonra, o kadını bulmaya yemin etti.
      Onun hikayesi de böyle başladı.

-----------

  "Ee tamam da, neden hala o kadını savunuyorsunuz? Ben olsam parçalamıştım o kadını!" dedi Büşra. Haklıydı, yapardı.
  "Affetmeyi öğreneceksiniz. Yaşınız daha çok kü-"
"APTAL KADIN! Benim yaşım küçük falan değil! Senden çok daha zeki ve hayat dolu bir insanım! Affede affede ciğerin çürümüş!"

    'Burak affederdi' diyemedi Selma, sadece başını salladı. Oysa kimse bilmiyordu içindeki öldürme arzusunu.
Derin bir nefes aldı, gökyüzüne doğru baktı pencereden. "Eve gitmeliyim kızlar." dedi. O gün, Burak'ın ölümünün 9.yılıydı. Ve her sene olduğu gibi, gece, odasından Say Something melodisi eksik olmadı. Yine hıçkıra hıçkıra ağladı çok küçüğüm diyerek! 21 yaşına girmişti. Kimliğinde hangi gün yazdığı önemli değildi, onun için o gün yeniden doğmuştu, o kadını öldürmek için. Ve yine o gün yatağa uzandığında pencereye baktı. Ama bu sefer sakince uyumadı. Hızla ayağa kalktı. Pantolon giydi, aşağıya inmeye başladı. Kafasındaki Burak, onu aşağıya çağırıyordu. Kadının cesedi salladığı yeri bir tek o görmüştü. Belki de hala oradaydı. Elleriyle kazmaya başladı toprağı. Bütün gücüyle 'Çok küçük hissediyorum!' diye bağırırken, hem de kumun içindeki taşlar elini acıtıyor, kum taneleri tırnaklarına doluyordu.
      Ve işte o kapüşonlu ceket. Selma onu eline aldı. Gözlerini kapattı. Topraklı olmasına veya kanın üstünde kurumasına aldırmadan giydi o ceketi. Yerdeki kemiklere bakarken, 'Sevmişim.' diye düşündü. Ve bu sevgi kaç sene geçerse geçsin değişmeyecek. Senden başkasını sevemem, dedi. Arkasında Fuat'ı gördü. Fuat sevgilisiyle konuşmak için inmişti apartmanın altına.
   "O, Burak'ın ceketi mi?" Fuat gözleri dolarak sormuştu. Cevabı biliyordu çünkü. Küçükken doğum günü hediyesi olarak almıştı.
    "Evet, ama lütfen alma onu benden."
    Fuat, telefonu sevgilisinin yüzüne kapatıp, Selma'ya sıkıca sarıldı. "Özlüyorum." dedi Selma. "Ben de." "Benimle iş birliği yapar mısın? O kadını kızlardan önce bulalım, öldürelim."
   Fuat her ne kadar böyle şeylerden korksa da, canı yanmıştı, incinmişti. Başını salladı.

     Fuat'ın hikayesi böyle başladı, Selma'nınki böyle bitti.

-----

Fuat, Selma'yı odasına kadar geçirdi. Sonra Selma su almak için mutfağa gittiğinde bir kişi olduğunu farketti içeride.
    "Kimsiniz?!"
    "Hah, beni mi işbirliğiyle öldüreceksin?"
Evet. Kanlı canlı karşısında duruyordu, o güzelliğine ölünen kadın Funda Arma..
    "Bir insan kardeşini öldürebilir mi?"

 Kardeşler Birbirlerini Korurlar! (KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin