Bölüm 13- Geç Kalmak

15 3 0
                                    

  Tunç'un ağzından:

  Babamın elinden kurtulmuştum. Şimdi herkesi tek tek kontrol etmek lazımdı. Akın'ı aradım.

  -Akın?
  -Oh be !
  -Neye seviniyorsun?!
  -Yaşıyorsun abim.
  -Hehe evet.. Mira nerede?
  -Burak'ın yanındaymış.
  -Güvende olduğundan emin misin?
  -E..eve..evet.
-Sana emin misin diye sordum!
-Evet eminim.

Telefonu yüzüne kapattım. Kaybedecek zamanım yoktu. Belki de çoktan zaman benden birilerini alıp götürmüştü.. Belki de götürülecek kimse kalmamıştı.

****
Mira'nın ağzından:

"Kızım.. Kızım uyan. Mira'm? Uyan bebeğim. Minik kızım."

Her gün bu sesleri duyardım. Her gün..  Bugün uyandığımda ise yeniden ağlamaklı uyanmıştım. Tıpkı annem öldükten sonra bu sesler kesildiğini farkettiğimde ağlamaklı uyandığım gibi.
    Ama bu sefer soğuk mermerin üstünde yatıyordum. Yumuşak yatak, soğuk mermer. Annemin tatlı sesi, demir kapının ikide bir çarpması.. İçeriye birileri girip çıkıyor ama kim olduğunu anlayamıyordum. Gözlerimi açmaya zorladım..
    Hafifçe gözlerimi araladığımda karşıma çıkan kişi, bana sinsi gülümsemeler atıyor ve 'şimdi bittin sen' tarzı bakıyordu. Bu Cevdet'ti. Hayatımıza nerden girdiğini bilmediğim, neden burda olduğunu hiçbir zaman anlayamadığım Cevdet. Delice korktuğum ama aynı zamanda kafa tuttuğum Cevdet. Bütün bu olay onun başının altından mı çıkmıştı?
    "Şimdi," dedi, yutkundu. "Bu ekrandan," dedi yanındaki bilgisayar ekranını göstererek. "Tunç'un ölümünü izleyeceksin." Ben itiraz dolu çığlıklar atarken o beni susturdu ve konuşmaya devam etti. "Sonra da en güçlünüzü öldürecek gücün bende olduğunu görecek kadar yaşayacaksın ve ailenin son yaşayan kardeşi olup benimle evleneceksin."
     Ne! Hangisine şaşırmalıydım? Neye ağlamalıydım? Evlenecek olmama mı, son kardeş olduğuma mı? 
     "Ben şimdi diğerleriyle konuşup Tunç'u öldürmeleri için talimat vereceğim. Sen de üzüntünle ağlayabilirsin, kahrolabilirsin veya her ne yapıyorsan."

  Odadan çıktı. Burak'ın, Azra'nın, Yiğit'in öldüğünü düşünmek.. Tunç'u kurtaramamak...
   Kafamı mermere vurmaya başladım. Ölmek istiyordum. Görmek istemiyordum. Kafamı daha sert vurdum başım dönmeye başladı. Evet. Sanırım artık yaşayan bir canlı değildim, sanırım artık ölebilirdim. Son bir defa Tunç'u görmek istedim. O anda ekranda uyuşmuş Tunç'u gördüm. Her şeyin farkında gibiydi. O da bana bakıyordu.
    O anda Tunç'un odasında Cevdet girdi. Aynı binada mıydık?? Belki de hala kurtulma şansım vardı? Hem ben kurtulamasam bile, Tunç yaşamak zorundaydı. Hayat bunu yapardı. Değil mi?

     Cevdet'in sesini duydum. "Bak bu kız, benim gelecekteki karım. Onu bana veriyor musun abisi??" Tunç uyuşuk uyuşuk başını evet anlamında salladı. Şok olmuştum.
      "SESLİ DUYMAK İSTİYORUM YOKSA KIZ ÖLÜR." Sesi tüm odada yankılanmıştı. "Evet, evlenebilirsiniz." dedi Tunç. O anda sert bir yumruk yedi karnına. "Senden izin almama gerek yoktu. Zaten kayınpederim Özcan bana onu verdi."
      Tunç'un yüzünde hiçbir mimik göremiyordum. Biz, bitmiştik.

--------------

  Tunç'un ağzından:

Bana yaptıkları aşı benim midemi bulandırıyordu.          

    Mira'nın iki üç dakika sonra ölecek olduğunu bilmek, elbette onun Cevdet'le evlenmesine izin verdiriyordu bana.. Yoksa asla.

  Karnıma attığı yumruk, her şeyin başlangıcı demekti.. Kurtulsam bile, Mira'nın farketmediği, odanın kenarlarında duvara sıkıştırılmış tabancalar vardı. Hiç farketmeden öldürebilirlerdi onu. Ama ben kıyamazdım. Ben aileme kıyamazdım. Dünyanın en başarısız insanı bendim. Kimseyi koruyamamıştım. Bu kasların hiçbir önemi yoktu. Mustafa bile en azından sevdiği kadınla beraber ölmüştü. Sahi, Lara gerçekten ölmüş müydü? Mira bu konu hakkında tek kelime etmemişti. 
     "Cevdet." dedim. O anda Mira'nın bana baktığını farkettim. "Lara nerede?"
     "Şşşt.. Seni meraklı çocuk. Lara emin ellerde."
      "Peki ya Gülsüm?"
      "Arıyoruz hala."
      "Büşra?"
   Bunu derken sesimin titremesine engel olamamıştım. Özür dilerim... Aslında hep onu sevip, sevmediğimi söylediğim için özür dilerim.
    "Ah dur fotoğrafını göstereyim."
  Telefonunu çıkardı Cevdet. "Şuan düğün yapıyorlar. İki tane silahlı adamım da içerde. İstediğim zaman, bum, bum!" Son saniye kafam yerine geliyor gibi olmuştu. En azından ona bunu borçluydum. "Büşra'ya zarar veremezsin." Gülümsedi. "Beni bilirsin Tunç.." Gülümsemesi bir anda bin kat arttı. Telefona doğru, 'Vurun!' komutu verdi.
     "DUR!" Cevdet bana baktı, "Mira mı Büşra mı? Çabuk karar ver!" O anda ağzımdan çıkıverdi, "Büşra."
     Mira'nın çığlıklarını duydum. O tabancalardan çıkan kurşun onun bütün gövdesini kana bulamıştı. Ne yapmıştım ben?!

************

Gülsüm'ün ağzından:

  Çığlığından tanımıştım onu. Birileri Mira'ya zarar veriyordu. Hemen ekibi toplayıp güvenlik kameralarını ele geçirdiğimiz binaya yolladım. Evet, bir özel güvenlik timinde müdür olmuştum.

   'Umarım her şey düzene girer.'

  Elime silahımı alıp ben de son giden aracın ön koltuğuna oturdum.

   'Umarım geç kalmamışımdır.'

**********

 Kardeşler Birbirlerini Korurlar! (KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin