"Ölmek yetmez, yaşayıp uğruna acı çekmen gerek."
Bölüm Şarkısı: Kat Dahlia - I Think I'm in Love
Sessizlik. Kulaklarımızı sağır edercesine odada yankılanan ağır sessizlik. Bir süredir bu sessizliğin hakimiyeti altındaydık. Önümden geçerek Alper'in oturduğu sandalyenin koluna konan minik uğur böceğine odaklandım. Kırmızı kanatları üzerine ilginç bir düzenle yerleştirilmiş siyah beneklere kilitlendi bakışlarım. Onu odada bulunan kimse fark etmemişti, benden başka. Gözlerim ağır ağır pencerelere kayarken açık olup olmadıklarını kontrol ettim. Kapalıydı. Minik uğur böceğinin girebileceği bir açıklık aradım ama yoktu. Üstelik ölü toprağı serilmiş kadar kasvetli bu odaya girdiği için onun adına birazda üzülmüştüm.
Atay ile acil kapısında yaptığımız konuşmadan sonra tekrar hiç konuşmamıştık. Bunu kasıtlı olarak yapmamıştık. Sadece benim sözlerimin ardından verecek bir cevabı kalmamıştı. Bu yüzden o susmuştu, o sustuğu için bende susmuştum.
Soykan'ı merak ettiği için acilde bulunan hemşireleri pansuman esnasında acele etmeleri konusunda azarlayıp durmuştu. Bu durumdan sıkılan hemşirelerde kısa süre sonra bizi başlarından savmıştı. Ne denebilir ki haklı olduklarını biliyordum. Doğruca yukarı gelerek Alper ve Atay'ın ailesiyle birlikte bekleme odasında tıkılı kalmıştık. Hiçbirimiz konuşmuyorduk, tek yaptığımız beklemekti. Yaklaşık bir saat önce yaptıkları açıklamaya göre Soykan'ın ameliyatı başarılı geçmişti. Kurşunu saplandığı yerden çıkarmış ve zarar gören organlarını kurtarmışlardı. Yinede uyanmadığını ve bu yüzden riskin hala devam ettiğini söylemişlerdi.
Pencerelerden üzerimize düşen sabah güneşine aldırmayarak gözlerimi kapadım. Diğer insanların dünyasında sabah olmuş olabilirdi ama ben henüz yatmamıştım bile. Hayatım boyunca yaşadığım en kötü ikinci gecemi geçirirken ilkinde Deniz'i kaybettiğimi hatırlayarak tekrar gözlerimi açtım. Saçma düşünceler beynimi ele geçirmiş gibiydi. Gözlerimi kapattığım an zihnime doluşuyorlardı.
Asya'ya gecenin kör vaktinde ulaşarak ailemin onlarda kaldığımı sandığını haber etmiştim. Benim için oldukça endişeli gelen sesine aldırmadan olanları sonra açıklayacağımı söyleyip kapatmıştım. Bu yüzden birde onların benim için endişelenmesini istememiştim. Eskiden ailemden hiçbir şeyi saklamaz, zerre yalan söylemezdim. Birde şu olanlara bak. Onlardan sürekli birşeyler gizliyor, söylediğim şeylerinde birçoğunda yalana başvurmak zorunda kalıyordum.
Gözlerim tekrar sandalyenin kolundan havalanan uğur böceğine kaydı. Bir süre sonra uğur böceği kapalı kapının eşiğine konarken onu sadece benim izlemediğimi anladım. Atay'da o güzelliği fark etmişti. Şimdi onunda yüzünde yumuşak bir ifade vardı. İkimizin gözleride aynı noktayı keserken herşey bir anda oldu. Kapının hızlıca açılmasıyla birlikte eşiğe henüz konmuş uğur böceği havalanmaya dahi fırsat bulamamıştı. Bir an onu kurtarmak istediğimi fark ederek yerimde doğrulurken içeriye adımını atan hemşirenin ayakları altında un ufak olan uğur böceğine baktım. Onun çoktan ezildiğini fark eden Atay'ın gözleri bana kayarken bende gözlerimi hemşirenin dikildiği kapı eşiğinden ayırarak ona baktım. Gözlerinde gördüğüm şey hüzündü. Ve onunda benim gözlerimde aynısını gördüğünü biliyordum.
"Soykan Gençer'in ailesi siz misiniz?"
Atay'ın annesi hızlıca onaylarken bizde bakışlarımızı az önce tüm büyüyü bozan hemşireye çevirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YALAN
ChickLitNe ben ayırmıştım gözlerimi ondan. Ne de o. Şu an için aklımdan geçen tek düşünce gözlerine baktığım bu insanın bana ne yaptığıydı. Kendimi bilmesem ona aşık olmaya başladığımı düşünürdüm. Gerçi kendimi biliyordum ama bilmediğim şey aşktı. Olsam da...