13-İçgüdü

4.7K 410 195
                                    

*medya-Nini

"Hayır Minseok, almadım yanıma çok bir şey. Kaçıyorum diyorum sana."

Minseok onun Japonya'ya gittiğine hala inanamıyordu ama en azından kendisi için bir valiz hazırlamaya ikna etmeliydi. Öyle de yaptı. Birkaç küfürlü cümleden sonra Jongin telefonu kapatıp ufak bir valize kıyafetlerini koymuş, bilgisayarını sırt çantasına atıp çıkmıştı evden. Kyungsoo ile yaptığı kavgayı ailesi öğrendiği an biterdi çünkü.

Kyungsoo ona sakince soruyu sorduktan sonra bir anda delirmiş gibi etrafa saldırıp her şeyi kırıp dökmüştü. Jongin yere dağılan kitapların ve kırık camların üstüne basarak çıktı odadan. Sürekli akan gözyaşlarını koluna silip bir taksi çevirdi ve havaalanına gitti. Sehun'un onu kabul edeceğinden şüphesi yoktu. Üzüldüğü şey, Kyungsoo'nun kalbini kırmak ve Chanyeol'ü unutmak zorunda olmaktı. Tekrar Kore'ye dönmesinin imkânı yok gibiydi.

Son anda binecek uçak bulduğunda hayatının tamamen değiştiğinin o da farkındaydı. Ne var ki gerçek aşkı gittiği ülkede bulacağından habersizdi.

*flashback end*

"Yani inanamıyorum sana Jongin. O kadar insanın ve kedinin içinden gidip Chanyeol'e mi aşık oldun?"

Jongin kemirdiği yulaflı bisküviyi tabağa bıraktı ve gözlerini Sehun'a dikti.

"Bu seçebileceğim bir şey değildi. Bari sen yargılama hyung!"

"Elbette yargılayacağım, adam evli! Üstelik bebekliğinden beri sanki babanmış gibi ilgileniyor seninle. Bu çok tuhaf Jongin. Ne yapmayı düşünüyorsun?"

Kedi çocuk omzunu silkti bıkkınca.

"Hiçbir şey. Kore'ye dönemem artık. Biliyorsun üniversiteye başlıyorum bu sene. Kore'de değil burada okullara bakacağım. Babamlar şu an kızgın ama elbette beni affedeceklerdir. Onlarla konuşacağım, izin vermelerini umuyorum sadece."

Sehun onun haline biraz üzülmüştü aslında. Daha çocuk sayılabilecek bir yaşta böyle zor bir durum yaşamak çok ağır olmalıydı. Uzanıp masanın üzerindeki esmer zarif eli tuttu. Kendi eli Jongin'in ellerinin yanında ne kadar da beyaz kalıyordu.

"Eğer gerçekten burada kalmak istiyorsan, ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım sana. Önce babanlarla konuşalım, okul işini kalacak yer işini ben hallederim."

Jongin ellerinin üstündeki soğuk elleri kavradı büyük bir minnetle.

"Teşekkür ederim hyung. İyi ki varsın!"

****

O günün üzerinden tam 1 ay geçmişti. Sehun ve Jongin hem aynı evde hem aynı odada kalıyor ve oldukça iyi anlaşıyorlardı.

Sabah Sehun otele gidiyor, Jongin ise kahvaltı sofrasını toplayıp kalem ve defterlerini alarak kütüphaneye gidiyordu. Ailesinden ve arkadaşlarından uzak olmak onu kitap okumaya itmişti. Eskisinden daha çok okuyup düşünüyor, notlar alıyor ve kendince bir şeyler karalıyordu. Hem böylece Japoncası da oldukça ilerlemişti. Kütüphaneden çıkınca ya bir kafeye gidip bir şeyler içiyor ya da sinemaya gidiyordu. Daha sonra eve dönüp Sehun gelene kadar kendince halıda yuvarlanıp kedileşiyordu.

Sıcaktan kuyruğundaki tüyleri evin her yerine döküyordu mesela. Sehun başta bunun geçici bir şey olduğunu ve Jongin'in elinden bir şey gelmediğini düşündüğü için ses etmemişti. Ama hiç de düşündüğü gibi değildi. Jongin evin bazı yerlerine -duvarlar ve hantal mobilyalardı bunlar- tüylerini bırakıp sürtünüyordu. Bu biraz utanç verici olduğu için Jongin'e soramayıp Baekhyun'u arayan Sehun bunun kedi çocuğun her zamanki davranışları olduğunu öğrenmişti.

Hello Kitty//SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin