UYUMAMIŞSINIZDIR İNŞALLAH
********
Baekhyun salonda geniş koltuklardan birine yatmış elindeki tabletten haberleri okuyor, bir yandan da bacağına yatmış olan kedi çocuğun saçlarını okşuyordu. Oğlunun yakın zamanda başka bir eve taşınacak olması içini yakıyorsa da sanki ölene dek ondan ayrı kalacakmış gibi davranmaktan vazgeçmeyi deniyordu son zamanlarda.
Yumuşak tutamların arasında bir görünüp bir kaybolan elini durdurdu, işaret parmağı ince kedi kulağının arkasını kaşıyordu. Jongin keyifle mırıldanarak göğsüne bastırdığı battaniyeyi kafasına kadar çekip yanağına sürttü. Miyavlamamak için zor tutuyordu kendisini.
"Baban çok üzülüyor."
Esmer olan aniden Baekhyun'un söylediği şeyle gözlerini açtı. Şimdi onun da göğüs kafesini sıkan bir şeyler vardı.
"Biliyorum. Ama yapabilecek bir şeyim yok."
"Seni tamamen kaybetmekten korkuyor sanırım."
Jongin babasına biraz daha yanaşıp gözlerini kapattı.
"Beni asla kaybetmeyeceksiniz. Neden bunu düşünüp duruyorsunuz baba? Sehun beni sizden almıyor veya ben kendimi tamamen ona bırakmıyorum. Sadece birbirimizin hayatına girdik. Eskiden onunla ilişkiniz nasılsa şimdi de aynı kalsa?"
"Seninle arasına giren duvarı yıkar. Ama sanırım hala Sehun'u pataklamak istiyor."
"Tamamen çocukluk ediyor. Sence onunla konuşmamın bir faydası olur mu?"
"Bilmiyorum. Denemek kulağa mantıklı geliyor."
"Hala uyuyor mu?"
Baekhyun onun hafiften terlemeye başlayan avcunu yakalayıp içine minik minik öpücükler bırakmaya başladı. Jongin avuç içlerinden gıdıklandığı için kıkır kıkır gülerken babası nefes alması için onu serbest bıraktı.
"Uyuyor, dün sabaha karşı anca gelebildi. Ama yarım saate kadar alarmı çalacak zaten."
"Ben uyandırsam olur mu? Çok kızar mı?"
Baekhyun onun parıldayan gözlerine bakarak gülümsedi.
"Kızacağını sanmıyorum ama babana nazik davran. Yoksa saçlarına asılabilir."
Jongin avcunda tuttuğu battaniyeyi bırakıp ayağa kalktı. Merdivenleri çıkarken mavi kareli pijaması yerleri süpürüyordu. Üstündeki beyaz pamuklu tişört de kırış kırış olmuştu. Umursamadan Yifan'ın uyuduğu geniş odaya yavaşça girdi.
Oda bir sürü eşyayla doluydu ve içerisi tamamen güneş alıyordu. Jongin kendini bildi bileli birkaç sandalye, tablo, nevresim değişikliği dışında oda hep aynıydı. Bir de Yifan. O da hala aynı saçma şekilde uyuyordu.
Yastığı çapraz bir şekilde yerleştirmişti, bir kısmına kafasını koymuş diğer kısmına da sarılmış bir şekilde yüzüstü yatıyordu. Jongin onu çok rahatsız etmemek adına terliklerini çıkarıp yavaşça yatağa oturdu. Babası azıcık kımıldamıştı.
Kedi çocuk ince yorganı açıp içine girdi ve Yifan'ın sırtına sarılıp ayaklarını onun ayaklarına yapıştırdı. Bu hissi biliyordu, çok tanıdıktı. O küçükken Yifan ne zaman yanına yatsa hemen ayaklarını kendi ayaklarının arasına sıkıştırıp ısıtmaya çalışırdı.
Yifan aniden ayağına değen soğuklukla irkilince tek gözünü açtı ve arkasına döndü. Muhtemelen karşılaşacağını düşündüğü kişi kocasıydı. Önce sağ tarafa sonra tekrar sol tarafa döndü. Ellerini yüzüne kapatıp genişçe esnedi. Büyük bir ihtimalle uyanmaya çalışıyordu. Jongin öylece onu izlerken iki güçlü kol tarafından çekildiğini hissetti.