Sehun ve Jongin yeni evlerine taşınalı tam olarak 10 gün olmuştu. Bu işe en çok sevinen ve hevesli olan beklendiği gibi Jongin'di.Mümkün mertebe evden çıkmıyordu, sürekli bir eşyayı alıp başka bir yere koyuyor sonra beğenmeyip başka bir yere taşıyordu. Hatta birkaç gün önce abartıp koltukların yerini değiştirmeye kalktığında Sehun işte olduğu için neredeyse belini incitiyordu. Büyük olanın azarları yüzünden ağır eşyalara dokunmayı bıraksa da hala vazolar, çiçek saksıları ve çerçeveler -en çok çerçeveler- aynı yerde en çok 1 gün duruyordu.
O akşam Sehun işten gelmişti ve yemek yedikten sonra televizyonun karşısında pineklemeye başlamıştı. Jongin onun kollarına ve bileklerine masaj yaparken aniden durdu ve ayağa kalktı. Karşı duvara yürürken Sehun ters ters ona baktı, anlamıştı çünkü ne yapacağını.
"Yine mi Jongin?"
Esmer olan onu takmadan duvarda asılı olan çerçevelerden birini eline aldı ve içinden ikisinin Japonya'da çektirdiği o güzelim fotoğrafı çıkardı.
"Ne diye çıkardın şimdi? Çok seviyorum ben o fotoğrafı."
Sehun hala söylenirken Jongin omuz silkerek çerçeveyi çekmeceye kaldırdı.
"Bazen yaptığım hatalar beni ürkütüyor."
"Ne hatasından bahsediyorsun?"
Jongin fotoğrafı karnına bastırırken Sehun'un oturduğu koltuğa yaklaşıp dizine yattı.
"Ne hatası olacak? Oturma odamıza bak bir, yeşil olan tek bir şey yok değil mi? Bitkileri bile bu odaya koymadım çok güneş almıyor diye. Ama o çerçeveyi gitmişim yeşil seçmişim. İşin garibi sen de beni durdurmamışsın!"
Sehun bir gün gözlerini devirirken kör olacağını zannetti.
"Onu Seulgi aldı sen yeşil rengi seversin diye."
"Aptal Seulgi!"
Sehun ikiz kardeşine yok yere hakaret eden kedi çocuğun belindeki hassas deriyi iki parmağının arasında sıkıştırıp kendince onu uyardı.
"Terbiyeli ol Jongin!"
Jongin belini tutarak yüzünü koltuğun sırt kısmına döndü, kendince alınmıştı ama Sehun haklıydı sonuçta.
"Bana tavır alıp yüzünü çevirirken kafanın kucağımda olduğunu unutma pisi pisi."
Jongin hızlıca sırtüstü döndü ve Sehun'un ışıl ışıl parlayan gözlerini ve hafif gerilmiş dudaklarını seyretmeye başladı. Fotoğraf hala elindeydi ve biraz buruşmuştu oynarken.
"Ne olacak kafam kucağındaysa? Kesecek misin?"
Sehun kıkırdayarak sevgilisine doğru eğildi ve onun minik pofuduk kulaklarını tutup dudaklarını alnına bastırmadan önce konuştu.
"Hayır deli, ben seni en kötü ihtimalle öperim."
Jongin o en kötü ihtimale aşık olmuş olabilirdi. Büyük olan dudaklarını biraz uzun bir süre bastırdıktan sonra çekildiğinde kendi kendine hem mırlıyor hem de mızırdanıyordu.
"Ya Sehun! Çekilmesene! Öp beni! Daha çok öp!"
Elini yakışıklı sevgilisinin ensesine atıp kendine doğru çekerken Sehun itiraz edemedi. Kim olsa edemezdi.
Pembe dudakları sevdiği yüzün her yerine dokunuyor, uzun uzun okşuyordu.
Bir müddet Jongin şımartıldı ve Sehun beli ağrımaya başlayınca geri çekildi. Eli kedi çocuğun tam iki göğsünün ortasındaydı ve titremeyi hissediyordu. Aşıktı Jongin'in mırlamasına.