Şans.
Kim Jongin dünyanın en şanslı kedisiydi. Ailesi o üniversiteyi kazanınca Chanyeol meselesi rafa kısa bir süreliğine kaldırılmıştı. Kaydı yaptırılmış, Lee Taemin ile anlaşılmış ve okula yakın -metroyla 10 dakika sürüyordu ve Jongin metroya bayılırdı- bir semtte ev tutulmuştu.
En büyük ve tek sorun ise Jongin'e mobilya beğendirmekti. Taemin kendi eşyalarını odasına yerleştireli 2 gün olmuştu ancak Jongin hala oda takımı beğenmekte zorlanıyor gibiydi. Yifan ona özel olarak yaptırmayı teklif etti ama Jongin ben çocuk değilim diye ağlayarak reddetmişti. Zaten her şeye ağlıyordu ve niyeyse sürekli Sehun'a trip atıyordu. Sehun da nasılsa gidecek diye ona fazlasıyla müsamaha gösterip ne isterse yapıyordu.
"Şu nasıl peki Jongin? Hem beyaz renkte, seversin sen beyazı."
Sehun elindeki dergiden Jongin'e bir sandalyeyi gösterirken kedi çocuk pek ilgisizdi. Elindeki çöreği masaya bırakıp büyük olanın yanına kuruldu.
"Ne diyorsun hyung? Görmüyor musun oturma yeri çok dar! Zavallı kuyruğum sıkışıp kalsın mı?"
"Haklısın, şu nasıl peki?"
"O da çok büyük, oda zaten dar. Adım atamam bu sefer!"
"Ooof Jongin! Sen de bir sandalye beğenenemedin! Bu şekilde daha koskoca evin eşyasını nasıl seçeceksin? Bak Taemin'e, bir haftada nasıl yerleşti."
Jongin dudağını büzerek kalktı koltuktan.
"Alınıyorum ama hyung, ne yapayım içime sinmiyor. Bu kadar sorun olacaksa bana bırak ben seçerim. Hem nolurdu sanki okula yakın bir yerde yaşasaydın? Ne güzel gider..."
Banyoya giderken hala mızırdanıp duran sesi uzaklaştıkça azaldı. Hep böyleydi bu çocuk. Kim Jongin'in hayatı sızlanmak, uyumak, yemek ve sızlanmak, sızlanmak, sızlanmaktan ibaretti.
***
"Özledin mi Baekhyun'u?"
Jongin'in üstündeki gömleği düzeltirken sordu Sehun. Bir insan -yarı kedi, tamam- sürekli gömleğinin düğmelerini nasıl yanlış iliklerdi?
Havaalanına Baekhyun'u karşılamak için gelmişlerdi ama dakikalardır uğraştıkları şey Jongin'in gömleği, Jongin'in susaması, Jongin'in sıcaklaması ve Jongin'di. Kedi çocuk her an ilgi üstünde olsun istiyordu, eh neyseki Sehun'da ona verilmeye hazır bolca ilgi vardı.
"Çok özledim. O da beni özlemiş midir hyung?"
Sehun onun saçlarını karıştırdı, kuyruğuyla oynayan kedi çocuk saç karıştırma işinden pek hoşlanmıyordu ama sessiz kaldı. Sehun'un sert parmakları narin kulaklarını acıtıyordu.
"Özlemiştir elbette. Oğlunu kim özlemez?"
"Oğlu olmasaydım özler miydi peki?"
"Özlerdi."
"Sen beni özleyecek misin?"
Sehun'un gözlerinden saliselik bir parıltı geçmişti. Gülümsemesi suratında donup kalmış bir halde kedi çocuğa bakıyordu. Özler miydi? Sabah kalktığında acıktığı için kolunu çizen tırnakları, yıkamak için renklilerle beyazları aynı anda makineye atıp kıyafetlerini berbat eden bu kedi çocuğu özler miydi?
"Çok kabasın Sehun hyung. İnsan nezaketen de olsa özlerim der."
"Özlerim Jongin, çok özlerim ben seni."
Baekhyun uzaktan tüm Tokyo'yu inletecek kadar yüksek sesle bağırmasaydı belki Sehun ona gitme derdi. Ama Baekhyun işte, böyle bir adamdı.