°2° Tırı Vırı

31.7K 1.4K 138
                                    

Fıstıklı çikolata gözler aşka bandırıp çıkardı genç kızı. Ela gözlere bulanıp servis edildi sevgiye. Sevgi beğendi, çok beğendi. Üzerine bir de Malkaralı soyadı gezdirilince, hele hele bir tutam Hamza serpiştirilince tadından yenmedi Nesrin.

Nesrin farkedemedi, hazmedemedi, hazırlanamadı. Sadece en güzelinden tuhaf geldi Hamza ona. Şunu biliyordu ki, o güzellik abiliği barındırmıyordu. Ne zaman abi olmuştu ki zaten, bir kaç rakam önce doğması 'abi' sıfatına yerleştirmişti onu. Nesrin söktü aldı onu oradan.

Hamza kendisine iki saniyeden az bir süre bakıp baş selamı verdi sadece. Sonra da geçti yanından. Tanıdık olmanın verdiği cesaretle tam yanından geçerken kırpıştırdı dudaklarını Karadeniz kızı.

"İyi akşamlar."

Sonuç olarak.
Sonuç alamadı.

Hazma karşılık vermeden yoluna devam etti. Utandı hafiften ama Karadeniz damarı resti çekince utanç pılını pırtını toplayıp soluğu köftecide aldı. Az soluklanması lazımdı canım, sonra otogara giderdi utanç denen beş harf. İki porsiyon Akçaabat Köftesi söylemeden de edemedi.

Binaya girip asansörü kendine koruma gibi gören Karadeniz bahtsızı, ömrünü bir an burada geçirmeyi düşünsede annesi bacaklarını babası da kafasını kıracağı için vazgeçti. O yüzden paşa paşa eve girip yatağına gömüldü. Üzerine de toprak yerine pikeyi örttü.

İçin için terasa çıkıp aşağıdaki muhabbeti dinlemek istese de yapmadı. Tam o an aklında beliren cümle dudaklarından dışarı koşturarak çıktı.

'Benim sadece şimdiye sözüm geçiyordu. Ta ki sana kadar.'

<><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><>

Trabzon toprakları üzerinde bir Hamza, bir de Hamza'ya meftun olduğundan habersiz Nesrin varken sabaha nail oldu. Çokta güzel oldu hani. Şamata bize selam çaktı.

Nesrin sabahın altısında kaldırılıp, Harun tarafından kapşonlu hırkasından sarsıla sarsıla indi, indirildi kafeye.

"Çitileye çitileye yıprattın beni."

Tek gözlü korsan misali, bir gözü kapalı ayyaş gibiydi. Ama her türlü söylenmekten de geri kalmıyordu. Sabah sabah uykulu cızırtılı sesiyle de çok güzel kulak iptal ediyordu o cızırtısına kurban olunası sesi.

"Kirin çıkmadı daha ondan."

Yok, kız başedemiyordu kazmacığıyla. Her bir halta kılıf buluyordu bu canına yandığımının. Kafeye geldiklerinde anca kurtardı kendini Harun denen illetten.

"Bak şimdi, iş başka kuzenlik başka. Ciddi olalım."

"Eyvallah, buyur gözüm."

Harun'un bu ağır abi tavrı ayrı bi komikti. Yani Nesrin'e öyle geliyordu. Abiliğinde bir tarzı vardı ve Harun tarzına 'gözüm' ile noktayı koyuyordu.

Nesrin tüm ciddiyetiyle avuç içini gökyüzüne doğru çevirip, elini Harun'un burnunun dibine kadar getirdi.

"Canlıyı göriyim."

Gözüyle bir kendi avucunu bir Harun'un cebini işaret edip duruyordu. Arada kurduğu mekikle bir kilim örülürdü şimdiye.

Harun kafasını kenara çekip umursamazca kızı hafif geri itti.

"Önce iş sonra mangır."

Kuzenin baştan savmasına kanmamıştı Nesrin. E yirmi yıldır tanıyordu bu sapsız kazmayı. Bir de bunun +3'ü vardı siz düşünün artık.

ZİYADE OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin