°9° Pır Pır

16.4K 845 70
                                    

Kalbimiz bile göğüs kafesinin parmaklıkları arasında. Sen nasıl girdin oraya? Ten kafesime nasıl hapsoldun?

Nesrin'in lego gibi yüzlerce sorusu vardı. Ve o logolardan dev bir Hamza oluşuyordu.

Düşünülecek bir çok anlamsız hareket, anlaşılması gereken bir çok tuhaf söz vardı. Nesrin hiç birini yapmak istemiyordu. Gece kendisini allak bullak eden söz ve davranışlardan sonra Hamza'nın gözlerinde sıkıntı ve ne yaptığını bilmemezlikle gitmesi Nesrin'i korkutuyordu.

Nesrin gelecek kaygısı taşıyan biriydi. Şimdisini yarınını hazırlayarak yaşardı. Hamza'nın anlık davranışı kızın tüm bildiklerini yalanlamış, bi ömür verdiği felsefesini lugatten çıkarmıştı.

Hamza onu öperken izin vermiş, bu sefer düşünmeyip bile bile hata yapmak istemişti. Nasıl başlarsan öyle gider usulüne uyup bu seferde düşünmedi. Ne inanıp umutlandı, ne de reddedip kahroldu.

"Ablam, üzdü mü çok?"

Nesrin kulağına fısıldanan sözle kahvaltı masasında kafasını, gömdüğü çay bardağından kaldırıp zeytin gözlü çocuğa döndü. Dün çok korkmuş, sonrada kızı görünce üzülmüştü. Sabahtan beri nasıl olduğunu soruyordu. Gülümseyip o da kulağına eğilip fısıldadı.

"Herkes kızar bana. Sen niye bu kadar taktın o abiye."

Simsiyah kızarık gözlerle ve yusyuvarlak beyaz suratıyla bu çocuk çok tatlıydı.

"Büyüyünce kızamicak ben kimse sana."

Nesrin bu çocuğu alır, antika diye müzeye bağışlar, sonrada yedi yirmi dört izlerdi. Nasılda sevdiğini hissettiriyordu. Asıl aşk işte bu çocuktu. Gerisi boş.

Nesrin sevinçle bir kahkaha koyvermiş ve tam çocuğa atılıp bıngıl bıngıl yüzünü göbeğini sevecekken babasının evde estirdiği rüzgar saçlarını savurmuştu.

"Sofrasudur evi toplamasidur hayde da!"

Bağırtıdan ürken Toroman, baba evden çıkınca ablaya döndü.

"Bi tek babandan koruyamazsam kızma tamam mı?"

Toroman korkunca düz cümle kurmayı başarabiliyordu. Nesrin'de burdan korktuğunu anlayıp çocuğu büyük zorluklarla kucağına çekti ve o kocamak yanaktan kocaman bir öpücük çaldı.

"Bir, sadece benim değil ikimizin babası. İki, kızmam ben sana. Üç, sofrayı toplamama yardım etsene."

Bizim şen şakrak ikili akşama kadar sofrasını evini toplayıp yaylanın etrafında yuvarlandılar. Akşama kadar her şey gayet yolunda görünüyor gibiydi. Taki Hamza'nın asker eğlencesinin vakti gelip çatana kadar.

Aile hazırlanmış, Toroman Nesrin'in elini sıkı sıkı tutup paytak paytak yürümeye çalışırken horon sesinin geldiği meydana doğru gidiyordu tüm aile. Babası annesini sağına almış kendisinide soluna katmış keyifli keyifli ıslık çalıyor, arada da karısına göz kırpıyordu. Bunu gören Nesrin'in aklına da tabi malum kişiden başkasıda gelmiyordu haliyle.

Eğlence alanına geldiklerinde Nesrin bir anda kendini genç kızların arasına oturtulmuş halde buldu. Annesinin, yaşıtlarıyla etraftakilerin kimisini yerin dibine sokup kimisini dağın zirvesine çıkardığını görünce kafasını bi sağa sola sallamış sonrada Harun'la Uğur'u görmüştü.
Ve tabi onuda...

Canına yandığımının yeşili bol ela gözlüsü boynuna asılı Türk bayrağıyla kanını kesiyordu. Damarlarındaki tüm kan pıhtılaşmıştı genç kızın. Bu kadar iyi olunur muydu be? Hani kızgındı sana bu kalp, nerde şimdi o kalleş öfke? Hep aşk yüzündendi hep.

ZİYADE OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin