°13° O Piti Piti

12.3K 751 59
                                    

İki aylık bebek anne babaya heyecan verir.

İki aylık telefon sahibine koruma  güdüsünü kırmızı seviyeye çıkarır.

İki aylık tohum toprağa fidan olarak göz kırpar.

İki aylık asker Hamza'da Nesrin'e sevdanın kaç köşeli hasret olduğunu saydırır.

Bu geçen altmış sekiz günde yaz tatili ilk defa Nesrin'e bu kadar uzun gelmişti. Her Allah'ın günü bir kitap sayfasında gözüne takılan dizeleri aklında döndürüp durdu.

'En uzun gecenin hangisi olduğunu ne müneccim ne de takvim yapanlar bilir. Gam tutkunlarına sor ki geceler kaç saattir...'

Nesrin belki gam tutkunu değildi ama zaman kendine esir olarak Nesrin'i seçmişti.

İki ayda Hamza'dan haberi Harun'la konuştukları zaman alabilmişti. Harun içine sinen bir garson bulamadığı için Nesrin yardımcı oluyordu ona arada, bu sayede haberi oluyordu.

Hamza Nesrin'i birkaç kez aramış, her seferinde de Nesrin bir türlü açamamıştı telefonu. Ya annesi dibinde olup bırakmıyor, ya eczanede olduğu zaman müşteri akını oluyor, ya da tam açacağı zaman telefon kapanıyordu. Bir keresinde sinirden ağlamıştı artık. Hamza'nın yanlış anlaşmasından korkuyordu.

İki ayı geride bırakıp günümüze dönersek, şuan iki kuzen yaklaşık yarım saat önce kafeyi kapatıp kendilerini evin terasına atmış yayılıyorlardı. Harun'un aklına askerdeki arkadaşı düşmüş tam o sırada da telefonu çalmıştı. Kalbi mi temizdi neydi?

"Lan! Asker! Nasılsın"

Nesrin'in tüm tüyleri iğne olup içeri doğru vücuduna batmışlardı. Bu nasıl bir şeydi böyle. Varlığını bilmek bile tepeden tırnağa titretiyordu insanı.

Harun konuşmaya devam ederken kolunu dürtüp kendisine bakmasını sağlamıştı.

"Selam söyle."

Harun kafasını sallayıp Hamza'ya iletti.

"Nesrin'in selamı var."

Harun karşı tarafı dinleyip gülümsedi, telefonu Nesrin'e uzattı.

"Ver kendi söylesin, sana niye söyletiyo diyo. Al."

Nesrin titrediğini belli etmemeye çalışarak telefona uzandı.

Ne diyecekti, nasıl hitap edecekti ki? Hadi bakalım buyrun cenaze namazına.

"Alo."

Bu hitabı kim bulduysa en büyük duacısı Nesrin'di.

"Nesrin hanım selam gönderiyomuş! Aleykümselam Aleykümselam!"

Hamza'nın sesi öyle kızgındı ki Nesrin'in kalbi korkudan göğüs kafesini yumruklamaya başlamıştı.

Hamza dozunda bağırıyor, dışarı ses çıkmaması için kendini dizginliyordu.

"İyiyim işte öyle, seni sormalı sen nasılsın? İyisindir inşAllah."

Nesrin yanıp yanıp sönüyordu. Sesi titredi titreyecek kıvamdaydı. Hamza yanlış anlamıştı işte.

"Nesrin seni boğarım! Harun'un yanından uzaklaş açıklama yap bana hemen, kaç kere aradım niye açmadın? Neden konuşmadın lan benimle!"

Nesrin Harun'un kalkamaya niyetli olmadığını görünce şifreli konuşmaya çalıştı. Artık ne kadar becerebilirse...

"Keşke... Keşke yapabilseydim ama olmadı işte. Suç bende değil ki."

ZİYADE OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin