°4° Mırın Kırın

22.8K 1K 102
                                    

Alt katın balkonuna düşmüş ve geri istenilmeye çekinilmiş çorabı, insan vasvına çevirmek istesek hiç şüphesiz Nesrin'le karşılaşırdık.
Bir o kadar tek, bir o kadar işe yaramaz.

Evde oturup lahana sarması eşliğinde Karadeniz'i izlerken hayattaki amacını düşünüp, teki alt balkona düşen çorap olduğuna karar vermişti. İki gündür yiyip içip sı... 
Neyse işte, bunlar dışında bir tepki göstermiyordu Dünya'ya karşı. Tabi ev kızı olarak temizlik ve mutfak ayrıydı. Onlar asli görevlerdi, çünkü başında 'anne' sıfatıyla bir gardiyan bulunuyordu. 

"Nesrin ablaaaaa! "

Sessizlik,
Sessizlik,
İkinci aynı seslenme...

" Yok bu değildi.
Abla Nesriiiiiiin! "

Aşağıdan Toroman'ın yine ve yine Türkçe'ye katliam düzenleyen cümleleri duyuldu. Nesrin istemsizce gülerek kaldırdı münasip yerlerini yumuşak minderden.

" Toroman, ne bağırıyon aşağıdan? Çık yukarıda iki kalori ver!"

Toroman pis pis sırıtıp güneşten korunmak için elini gözlerinin üzerine siper etmişti.

"İki kaloriyi verir alırım dört kalori ama."

Haklı mıydı?
Cevaba gerek bile yok.

"Gülsem mi ağlasam mı bilemedim be Toromanım."

Yüzüne vuran güneşle gülüşü harmanlanan Karadeniz'in çay yaprağı güzelliğin en samimi, en içten güzeliydi. O güzelliği çıkaransa aşağıda ona bakan bir çift yetim kara gözdü. Gönlü, karşısındaki gönül ne kadar güzelse o kadar güzelleşiyordu.

"Abim çağırıyo."

Gözünü kısıp yüzünü buruşturan tombalak azimle bakmaya devam ediyordu.

"Abi Uğur mu, abi Yakup mu?"

Toromancaya başvuran Nesrin'in keyfi yerindeydi. Arada değişiklik iyi geliyordu.

"Yok, abi Harun."

Nesrin'in yüzü hiç düşmedi. Yüz düşermiymiş canım diye espri yapmayacağım sakın ısrar etmeyin.

Hiçbir bozulma belirtisi göstermeden gülüşüne kaldığı yerden devam etti.

"Zahmet etmesin, sen böyle söyle anlar o abi Harun."

"Tamam"

Tamam dedi çocuk ne yapsın? Tıpış tıpış geri döndü. Geri döndü ama gidemedi. Çünkü abi Harun pusuya yatmıştı.

"Nesrin! İn lan aşağıya getirtme beni oraya!"

Evet efendim, bir trip böyle atılamazdı. Tribi çeken olmayınca atmanında bir anlamı olmuyordu. Kuzu kuzu indi aşağıya. O böğürtüye inemem  diyen inadı tanımazdı.
Hayır o değilde yine ve yine rezil olmuştu mahalleye.

Hafta içi olmanın işler kesatından nasibini alan üçlü kafenin kanepelerine kurulmuştu. Harun bi bağırıp gelmiş, kanepeye kendini atıp burnunu çekmişti.

"Resmi görüyonuz mu?"

"Ne resmi? "

Diye soran şüphe yok ki Uğur'du. Hamza sadece atılacak gole bakıyor, pozisyon kolluyordu.

"Sıçtığımın resmi."

Hamza'nın dudak solucana özenmiş, tek taraf anında yukarı kıvrılmıştı.

Adam,
haklıydı...

"İnce çalışmış, takdir ettim. "

Hamza'nın hayranlık barındıran sesi Harun'un gözlerini iyice kıstırdı.

ZİYADE OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin