*31* Tıpatıp

9.2K 568 36
                                    


Bir sağlığım, iki işim, üç aşım, dört eşim olsun yeter der insanoğlu. Harun Keskin ise şuan sağlıktan daha fazla hiçbir nimet istemiyordu. Geçirdiği gripten illAllah etmiş, soluğu doktorun kapısında almıştı. Hastanede verilen serumla canlılığı hissedince birkaç şişe alıp eve götüresi geldi. Keşke hemşirelik okusaydı.

Vücudunda hissettiği rahatlıkla hastane çıkışı midesinin acıktığını fark eden genç adam bulduğu ilk lokantaya girip sıcacık bir kase çorba söylemişti kendisine. Sabırsızlıkla çorbasının gelmesini beklerken, midesinin değil kalbinin beklediği çıkageldi.

Bir genç kız tüm zarafetiyle ev yemekleri yapan lokantaya girmiş, Harun'un iki önünde bulunan masaya oturmuştu. Harun bir saniye kadar bir süre garson önüne çorbayı koyarken çorbaya bakmış, ardından tekrar kıza kilitlenmişti. Kıza karşı bir duygu hissedemiyordu, adeta kilitlenip kalmıştı. Aklı şaşmış, kalbi his nedir unutmuş, vücudu iflas etmişti. Neydi bu böyle, nasıl bir etkiydi ve en önemlisi bu kız kimdi?

Kızı istemsizce izlerken, genç kızın siparişini almaya gelen garsona el hareketleri yaptığını gördü. Anlamsızca bakan garsonun ardından, kız cebinden kalem kağıt çıkarıp bir şeyler yazdı ve garsona uzattı. İsimsiz kızı onaylayan garsonun ardından kız ve Harun göz göze geldi.

Harun buz kesmiş benliğinde kızı gördüğünden beri ilk kez bir duygu hissetti.

Merhamet.

Ardından hisler birbirini kovaladı. Önce gülümsemek takıldı peşine ve Harun'un dudaklarında kıpırtı belirdi. Köşelerden bir yerden sıcacık fırından yeni çıkmış sevgi geldi. Koskocamandı, Harun'un kalbi bu kadar büyük hissi görünce şaşırdı. En son ağır ağır Harun'un bilmediği bir his geldi. Geldi ve baş köşeye kuruldu. İşte Harun o an kendine geldi.

Göz göze takıldığı isimsiz kıza aklıyla baktı. Kız, kaşlarını çatmış fena fena kendisine bakıyordu, az daha baksa ölüm fermanını eline tutuşturacak gibiydi. Hızla kafasını önüne eğdi. Eline kaşığını alıp hızlı hızlı çorbasına girişti. İçinde büyüyen bir heyecan, sınırsız bir enerji vardı. Çorbasını ne ara bitirdiğini fark edemedi bile.

Çorbasını bitiren, çayını da içen adam bir türlü kalkmıyordu. Çünkü karşısında oturan kız da kalkmamıştı. Geçen dakikaların ardından kız garsonu eliyle çağırmış, hesabını yazarak istemiş ve kalkıp lokantadan çıkmıştı.

Harun şaşmış kalmış vaziyette yerinde duruyordu. Niye böyle aptallaştığını, ne istediğini, aklındakinin yanlış olmasına rağmen kalbinin inatla ve inatla neden kızın peşinden gitmek istediğini bilmiyordu. Saatler önce arzu ettiği sağlık, yerini eşe bırakmıştı.

Aklının düşünmesine fırsat vermeyen Harun masaya gereğinden fazla hesabı bırakıp fırlamış çıkmıştı lokantadan. Etrafına deli danalar gibi bakıp kızın sokağı döndüğünü görünce hiç koşmadığı kadar hızlı koştu. Sokağı dönüpte kızın iki metre arkasıne gelince frene asılıp nefes nefese durmuş, sanki her şey normalmiş gibi kızın ardından yürümeye başlamıştı. Aklından bir ton düşünce geçiyor, Harun her birinin altında kalıyordu.

'Eeee? Şimdi napıcam? Öyle peşinden gidiyorum kuyruk gibi. Ama Allah var, bu hurinin kuyruğu olmak bile yeterdi. Oooo ne diyorum ulan ben? Hastalık kalbime mi vurduuu, kız gelip bodosloma mı daldıııı bilemedim. Bildiğim tek şey sapıktan hallice olduğum. Anasını satıyım resmen kızı takip ediyorum ya!'

Harun bunun gibi tonlarcasının arasında boğulurken genç kız takip edildiğini fark etti. Çünkü bizim gerzek, kızın fark etmeden dibine kadar girmişti. Hem hastalığın getirdiği mahmurluk, hem de içine yerleşen yeni hissin dengesizliğindeydi bunlar.

ZİYADE OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin