Taehyung'un odadan çıkmasıyla üzerime kıyafetlerimi geçirmiş ve etrafıma bakmıştım. Amacım unuttuğum bir eşyam var mı diye bakmakken gördüğüm resimle amacımdan şaşmıştım.
Yavaş adımlarla çalışma masasının üstünde duran çerçevenin yanına gittim. Çerçeveyi elime alırken gözlerim bir saniye olsun resimden ayrılmamıştı.
Resimde Taehyung vardı, işin garip tarafı bir kıza sarılıyordu. Hayatımda ilk kez onu böylesine içten gülerken görüyordum. Yanında ki kıza öyle bir sarılmıştı ki içim acımıştı.
Çerçeveyi yerine koyup çalışma masasında göz gezdirdim. Bir resim daha vardı ama bu kez çerçevesizdi. Fotoğrafta yine Taehyung ve o kız vardı. Ve Taehyung bu sefer kıza arkadan sarılmış ve kollarını kızın omzundan sarkıtmıştı.
Kız çenesinin biraz aşağısında ki elleri tutarken yüzüne samimi bir gülüş yerleştirmişti. Ve o an başka bir ayrıntı gözüme çarpmıştı. Taehyung'un parmağında yüzük vardı.
Yoksa bu kız sevgilisi miydi?
"Jimin?" İçeriden gelen Taehyung'un sesiyle panikleyip elimde ki fotoğrafı yere düşürmüştüm. "Efendim?"
"Hadi gel artık."
"Tamam, geliyorum."
Fotoğrafı yerden almak amacıyla yere eğildiğimde fotoğrafın ters dönmesiyle arkasında yazan yazıyı fark edebilmiştim.
Hayatımın anlamı.
Yazan iki kelime sol tarafımda bir ağrıya neden olsa da umursamamaya çalıştım. Ona aşık değildim, sadece hoşlanıyordum. Ne diye böyle umutsuz aşıklar gibi acı çekiyordum ki?
Fotoğrafı geri eski yerine bırakıp odadan çıktım ve gelen seslere kulak vererek mutfağa gittim. Taehyung kahvaltıyı hazırlamış henüz masaya oturuyordu.
Ama otururken acıyla inlemesi beni az önce ki transtan çıkarmıştı. "İyi misin?"
"Evet, sanırsam." Kaşlarını çatıp bir süre bekledi. "Neden acıyor?"
Son kelimelerini sessizce fısıldasa bile duymuştum. Alt dudağıma dişlerimle işkence ederken karşısına oturdum. "Neren acıyor?"
"Ah, boşver. Geçti sanırsam."
Geçmediğini biliyordum, bunu yüzünden anlamıştım. Mimikleri hafifte olsa acı çektiğini kanıtlar nitelikte değişmişti.
Ama yine de sesimi çıkarmayarak hazırladıklarından az da olsa yemeye başladım.
***
Sonunda evden çıkmış ve Taehyung'un arabasına binmiştik. Taehyung büyük bir sessizlikle arabayı kullanırken ben de sessiz kalma hakkımı kullanıp bugünü düşünmeye başladım.
Tanrım! O kız Taehyung'un sevgilisi miydi?
Yine aklıma dolan düşünceler canımı sıkarken yavaşça Taehyung'a döndüm. "Bir şey sorabilir miyim?"
"Sor bakalım."
"Sevgilin var mı?" Sert bakışlarını bir kaç saniye gözlerime dikince rahatsızca gülümsedim. "Şey.. yani.. Okulda sana açılan çok kız var ve sen hep reddediyorsun. O yüzden sordum."
"Evet."
"Oh?" Hayır demeliydin, seni aptal!
"Evet dedim." Arabayı durduğunda kırmızı ışığa takıldığımızı anlamıştım. "Sevgilim var."
"Ah, demek öyle." Suratımın şekli ne durumdaydı bilmiyorum ama ağzından çıkan cümleler beni daha da üzmüştü. Bir ihtimal 'hayır' der diye bekliyordum. Hemen önüme döndüm. Yüz ifadelerimi görmemeliydi.
"Üzülmüş gibisin Jimin."
"Hayır." Daha inandırıcı olması için onun dilinden konuşmayı tercih ettim. "İkimizde erkeğiz neden üzü-"
"Kız kardeşine falan mı düşünüyordun beni?"
Dalga geçtiği o kadar belliydi ki. "Bir erkek kardeşe sahibim."
"Oh? Sahi mi?" Gülümseyip yeniden yola koyuldu. "O zaman arkadaşına falan düşünüyorsun. Demek yanıma yaklaşmanın nedeni buymuş."
"Ne?"
"Doğruyu söyle beni kime ayarlamaya çalışıyorsun?"
Sanırım kendime.
"Tabi ki kimseye." Ses tonumu kontrol edememiştim.
"Sakin ol Jimin, sadece bir şakaydı."
Ellerimi yumruk yapıp sessiz kalmayı ve dışarıyı izlemeyi tercih etmiştim. Bu yersiz şakalarda neyin nesiydi?
Okula geldiğimizde Taehyung'a dönüp kısa bir teşekkür ettim. Bana hiçbir şey söylemeyerek okula doğru ilerlemeye başladı. İnsan bari nezaketen gülümserdi.
Bir kaç saniye arkasından sinirle bakıp harekete geçmiştim ki önümü kesen iki kişiyle duraksamak zorunda kaldım. "Ne bakıyorsunuz öyle moron gibi?"
Jungkook da, Hoseok hyung da ağızları açık bir şekilde bana bakıyorlardı. Bir şeylere şaşırdıkları çok belliydi.
"Sen az önce Taehyung'un arabasından mı indin?"
Kafamı onaylarcasına salladığımda Jungkook kaşlarını çatmış ve yeni bir soru sormuştu. "Az önce sen Taehyung'un arabasından mı indin?"
"Evet, Jungkook."
"Tut beni Hoseok hyung sanırım bayılacağım."
İkisine de gözlerimi devirdiğimde hala mal mal yüzüme bakıyorlardı. "Siz daha asıl olayı duymadınız."
"Neymiş o?" Hoseok hyung sakinlikle sorsa da birazdan sakin kalamayacağı kesindi.
"Sanırım onunla birlikte oldum."
Beklediğimin aksine çığlık atmayıp hönkürmeye başladıklarında kaşlarımı çattım. "Anlamadınız galiba. Onunla birlikte oldum."
"Hı hı evet, ben de Adriana Lima ile birlikte oldum zaten." Hoseok hyungun bu dediklerinden sonra beni dalgaya aldıklarını anlamıştım.
"Ciddiyim." Hala kahkaha atmalarına anlam veremiyordum. "Hem de ben üstteymişim. Taehyung'un kıçı acıyordu."
Bu sefer ki hönkürme daha başka bir hönkürmeydi. Boyut atlamıştı sanki.
"Birlikte olduğunuza bile inanırım ama senin üstte olduğuna hayatta inanmam Jimin hyung."
"Yah! Neden olmayayım ki?"
Jungkook yanaklarını sıkıp gülmemeye çalışırken Hoseok hyung hala hönkürüyordu. Hayır o değil hönkürmekten ölüp tarihe geçecekler ona yanıyordum.
"İddiayı kazanmak için böyle saçma yollara başvurmamalısın hyung." Kafasını olumsuz anlamda sallayıp saçlarımı karıştırdı. "Sana yakıştıramadım."
Hoseok hyung da onaylar anlamda bir kaç bir şey söyledikten sonra beni geride bırakarak okula yürüdüler.
Niye bana inanmazlar ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis あ vmin ✓
FanfictionOkulda soğukluğuyla ünlü olan bir çocuk ve onu zorunlu olarak etkilemeye çalışan diğer çocuğun hikayesi. "Onu etkileyebilmen için kız kılığına girmen gerekecek dostum. Duyduğuma gòre göğüs seviyormuş." *** "Nemesis?" Kütüphane raflarının arasında g...