21•Bölüm

10.5K 1K 729
                                    

Dünyanın aslında düzenli bir kural çerçevesi içerisinde dönmesi veya bitki ve hayvanların bile düzenli, klasik bir hayat sürmesi güzeldi. Güzel olmayan şey bizim hayatımızdı.

Saatler öncesine kadar her şeyin ayağımın altından çekilmiş, sanki bana uçuyormuşum hissi verecek kadar mutluydum.

Şimdi ise sinirimden kuduruyordum. Gözlerimden çıkan ateş her bir adımda biraz daha yaklaştığım ikiliyi mecazi olmasa yakabilirdi. Fakat gel gòr ki ne gerçekten gözlerimden ateş çıkarabiliyordum, ne de ona benzer bir şey.

Tek yapabildiğim sinirlenmek ve sakin görünmeye çalışarak onlara ilerlemekti.

Taehyung ona ilerlediğimin farkında değildi ve karşısında geçen gün dudaklarına yapışan kızla bir konuşma içerisindeydi.

İçimde büyüyen ve tüm bedenimi ele geçiren kıskançlıkla mantığım sayesinde baş edip yanlarında bittim.

İkisi saniyesinde bana dönerken yüzüme yerleştirdiğim ve sevimli olduğumu düşündüğüm gülüşle kızı süzdüm. "Konuşalım mı diye soracaktım fakat meşgul gibisin."

Aslında bu cümlemde asıl anlatmak istediğim 'bu kız seni oldukça meşgul ediyor olmalı, biraz daha durursan bir daha seninle o istediğin konu hakkında konuşma yapmam' demekti.

Fakat Taehyung'un bunu anlayacağını düşünmüyordum. Kendimce imada bulunmaya çalışmıştım sadece.

"Dediğim gibi bu konu hakkında fazla uğraşma. Eğer uğraşırım diyorsan ben de olmaması için elimden geleni yapacağım." Taehyung'un hangi konu hakkında konuştuğundan bir bok anlamasamda kızın bozulduğunu çok net bir şekilde gòrüyordum. "Sen ve ben yürütemeyiz zaten, en iyisi başından vazgeçmen."

Taehyung o anlamadığım konuşmasını sonlandırınca bana döndü. "Gidelim?"

Onu kafamla onaylarken kıza son bir kez bakıp Taehyung'la yürümeye başladı. "Ağlıyor."

"Umurunda mı?" O benim ciddiyetle söylediğim cümleye dalga geçer gibi karşılık verdiğinde gözlerimi devirdim.

"Değil ama yine de-"

"Boşver, ileride her gün ağlayacağına bir gün ağlaması daha iyi."

Ne demek istediğini pek anlayamıyordum. Ama pek üstelemek de istemiyordum. Şuan tek istediğim dudaklarının tadına varabilmekti.

Yüzüme yerleştirdiğim sinsi gülüşle bileğinden tutup hızla arkamdan sürüklemeye başladım. "Nereye gidiyoruz?"

Sorduğu soruyu cevapsız bırakınca sessiz kalıp adımlarını bana uydurarak yürümeye başladı.

Bazı kişiler encinsel olduğumu öğrendiği için bana nefret dolu bakışlar atsa da umurumda bile değildi.

Bulunduğumuz katın lavabosuna geldiğimizde bu sefer daha dolu olması sinir bozucuydu.

Bir diğer sinir bozucu olan ise Yoongi hyungunda az önce lavaboya girmiş olmasıydı. Gözlerimi devirmek istesemde kendime hakim olup Taehyung'a baktım.

Yoongi hyungla birbirlerine boş boş bakış atıyorlardı. Ve daha sonrasında birbirlerini tanımıyorlarmış gibi önlerine dönmüşlerdi.

Bazen böyle umursamaz bir arkadaş istemiyor değildim. Şimdi şuraya Jungkook veya Hoseok hyung gelse benimle muhabbet ederler, etmeseler bile kaş göz işareti yaparak beni rezil ederlerdi.

Taehyung'un kolunu omzumda hissettiğimde girdiğim transtan çıkarak dikkatimi ona verdim.

"Buraya neden geldik? Hani öylece bekliyoruz da."

nemesis あ vmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin