Elinde tuttukları ses kaydına gözlerimi devirerek baktım. Beni oyuna getirmişlerdi. Oldukça şerefsiz arkadaşlara sahiptim. Şuan üşenmesem hepsini tek tek döverdim. Ama hayatımda bulunan ve en çokta sabahları kendini gösteren üşengeçliğim onları kurtarıyordu.
"Evet sizin şerefsizliğinizi dinliyorum."
"Dostum bunları sana zorla söylettirmedik. Kendin söyledin." Arkadaşlarım arasında ki en yılışık olan Jungkook kendi yaptığı şerefsizliği ballandıra ballandıra anlatabilecek bir karaktere sahipti. "Biz sadece bu önemli cümlelerinin değerlenmesini sağladık."
Boş bakışlarım ikisinin üzerinde ayrı ayrı oyalanırken Jungkook'da fazla oyalanmıştı. Nedeni içinde bir şeytan taşıyor olmasıydı. Bir an önce onu kiliseye götürüp içinde ki şeytan için Tanrı'ya yalvarmasını sağlamalıydım.
"Şerefsizlik işte."
Hepsi onaylamaz bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra Hoseok hyung inanılmaz bir yavaşlıkta telefonunu masaya koydu. "Bu önemli parçayı Jimin'e adıyorum."
Onun bu abartılı davranışları beni çileden çıkarıyordu. Ben böyle arkadaşları hak edecek ne yapmıştım Tanrı aşkına?
"Sarhoşken yaptığım hareketler ne zamandan beri sizin gündeminizde çocuklar?"
Hoseok hyung duygusal bir konuşmanın ortasındaymış gibi burun kemiğini sıkıp abartılı bir bakış attı bana. Abartının vücut bulmuş hali gibiydi kendisi.
"Herşey hava kararmaya başlarken oldu Jimin. Biz içiyorduk ve sen her zaman ki gibi kendince bir özgüven patlaması yaşıyordun." Bakışlarını Jungkook'a yöneltti devamını getirmesi için. Bu mesajı alan şeytan arkadaşım yumdu gözünü actı ağzını. "Ama garip bir şey oldu. Sen öyle bir şey söyledin ki biz telefonlarımıza sarıldık. Ve o an anladık. Senin boyundan büyük bir egon varmış."
"Siktir git Jungkook." Dilimle alt dudağıma işkence ederken gergince sağ bacağımı sallıyordum. Hayır yani en fazla ne demiş olabilirdim ki?
"Ses kaydını aç!"
Hoseok hyung ortaya piçimsi bir gülüş attı. Sanırım hoşuma gitmeyecek bir şeyler söyleyecekti. "Ondan önce bir söz vermelisin."
"Ne sözü?" Cidden! Canıma susamamıştım. Tabi ki söz falan verecek değildim.
"Ses kaydında dediklerini yerine getireceksin." Jungkook şeytanının fikridir bu kesin. "Gerci biz sözümüzü aldık ama sarhoş olduğun için geçerli değil dersin şimdi."
"Jungkook biliyorsun ki söz falan vermem. O yüzden şu siktiğimin ses kaydını dinletseniz iyi olur. "
Hoseok hyung anlamsızca başını salladı. Beni kesinlikle rahat bırakmayacaklardı. "Tehdit etmek istemiyorduk ama sen kaşındın. Eğer ki söz vermezsen ses kaydında hakkında konuştuğun kişiye bu ses kaydını dinletiriz. Emin ol hoş şeyler söylemedin."
"Hoş şeyler söylemediysem bunu uygulama gibi bir düşüncem de olamaz. Bu yüzden hayatta söz veremem."
Jungkook alayla kaşlarını kaldırdı. Daha ne söyleyeceklerdi acaba? "Emin misin? Bu konuşmaları o kişiye dinletirsek sonun hiç iyi olmaz hyung. Ama eğer ki söz verirsen kontrol senin elinde olur ve rezil olmazsın."
"Kimin hakkında konuşuyordum?"
"Onu söylersek heyecanı kalmaz Jimin." Hoseok hyung tehditkâr bakışlarını bana yönlendirirken ben dün geceyi düşünüyordum. "Söz vermemekte ısrarcıysan biz kalkalım artık. Daha o kişiye ses kaydını dinleteceğiz."
Yaptığı imayla kaşlarımı çatsamda daha ilerisine gidememiştim. Bunlar resmen ayaklı sorundu. "Sizler nasıl arkadaşsınız?"
"Eğlenmeyi seven bir arkadaş hyung."
Sıkıntılı bir nefes verip pişmanlığıma ilk adımımı attım. Nereden bilebilirdim ki beni böylesine saçma bir yola ittiklerini.
"Pekala, söz veriyorum. Dinletin artık şunu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis あ vmin ✓
FanfictionOkulda soğukluğuyla ünlü olan bir çocuk ve onu zorunlu olarak etkilemeye çalışan diğer çocuğun hikayesi. "Onu etkileyebilmen için kız kılığına girmen gerekecek dostum. Duyduğuma gòre göğüs seviyormuş." *** "Nemesis?" Kütüphane raflarının arasında g...