Durgun ve bol kalp çarpıntılı geçen yolculuğun ardından Taehyung'la birlikte okula gelmiştik.
Ama ondan önce evime uğramış ve dün gece hasta olduğumdan ter olan kıyafetlerimi değiştirmiştim.
Simdi ise bir saat sonra olan derse girmeden önce kahvaltı yapmaya gidiyorduk. Ama benim zihnim kahvaltıyı bekleyemeyecek kadar karışıktı. "Taehyung?"
Taehyung elinde ki telefonuyla uğraşırken gram bana bakmamış, cevap dahi vermemişti.
"Taehyung?" Umursamayarak bir kere daha seslendim. Aslında bir öncekini duyduğunu da tahmin edebiliyordum. Sadece bazı şeylerden, yani benim soracağım sorulardan kaçmaya çalışıyordu.
Ve zaten ikinci seslenmemde gergin bir nefes verip telefonu cebine sıkıştırdı. "Efendim?"
Ses tonu o kadar kısık çıkmıştı ki, dudaklarının kıpırdadığını görmesem kesinlikle yine cevap vermedi sanardım. "Sence de konuşmamız gerekmiyor mu?"
"Kütüphaneye mi gitsek?"
Sessiz fısıldayışları kalabalık ve gürültülü ortamın arasına karışıyor onu zar zor anlamama neden oluyordu. "Olur."
Kampüsteki uzun yolu yavaş bir ritimde yan yana yürürken Taehyung dayanamayarak konuşmaya başlamıştı. "Eşcinsel değilim Jimin."
"Biliyorum." Onun gerginliği büyük ihtimal bulaşıcıydı. Ben de şuan gergin hissetmeye başlamıştım. Belki de konunun gidişatı ve sonucu beni endişelendiriyordu.
Başlangıç bile bizim imkânsız olduğumuzu söylerken sonuçtan pek de ümitli değildim.
"Biseksüel de değilim."
Güldüm.
Alaydan oldukça uzak buruk bir gülümsemeydi daha çok. Sonucun olumsuzluğu bana bitiş çizgisinin yakın olduğunu bağırıyor, sonra bana son kez Taehyung'a doya doya bakmam gerektiğini fısıldıyordu.
İçimde ki fısıltıdan güç alarak Taehyung'u izlemeye başladım. Düz birini ayartmaya çalışmak zordu. Nasıl ben şu saatten sonra düz olamazsam, o da eşcinsel olamazdı.
Kendim ve onu unutmam için gerekli tesellilere ihtiyacı vardı aklımın. Onu kalbimden çıkarmam biraz zordu. Önce aklımda bitirmek daha mantıklı geliyordu.
Diğer bir tesellim ise lavabo olayından sonra aramıza giren mesafede bir şeylerin değişmesi ve bana nazikçe durumu açıklamasıydı.
"Ama.." Dedi bu sefer. Sustu.
Konuşmaya korkarcasına yere dikti bakışlarını.
Ama normalde insanlar için olumsuzluk bildiren, umut kıran bir kelimeydi.
Ben de tam tersi olmuş, umudum biraz da olsa kıpırdanmaya başlamıştı. Kalbim surat asmayı bırakıp heyecanla parlamış, atışlarını hızlandırmıştı.
Aklım ise ona verdiğim tüm tesellileri siktir etmiş, bitiş çizgimi göremeyeceğim bir yere uzatmıştı.
Bir 'ama' kelimesinin bedenime bu denli heyecan katacağını asla bilemezdim.
"Ama beni sana çeken bir şey var." Ben ona şaşkınlıkla bakarken dudaklarım yavaşça aralanmıştı. Adım atıyordum fakat gözlerimi de utangaçça yeri izleyen çocuktan alamıyordum.
Bir an da ayağımın sert bir şeye çarpmaysıyla tökezlesemde belime dolanan eller beni yere yapışmaktan kurtarmıştı. "Sakin ol Jimin."
Yüzüne yerleştirdiği samimi gülüşüne tepki bile verememiştim. Ellerini yavaşça belimden çekerken hızla bakışlarımı ondan çektim ve binanın önüne koyulan merdivenlere küfür etmeye başladım.
Siktiğimin merdivenini koymasalar ölürlerdi.
Homurdana homurdana merdivenleri tırmandığımda Taehyung konuşmaya devam etmişti. "Lavaboda beni öptüğünde anlamlandıramadığım bir hisle sana karşılık verdim. Ama ben eşcinsel değildim, karşılık vermem saçmalıktı. Bir an korktum ve bozuntuya vermemek için sana öyle davrandım."
Daha ne kadar beni şaşırtacağını merak etmiyor değildim. Şuan ağzım resmen benden beklenmeyecek bir şekilde açılmıştı.
Uzun kemikli parmaklarını bileğime sarıp beni bir kaç kişi bulunan ve kalp atışlarımın duymak için özel bir çaba sarf etmeyeceği kütüphaneye soktu.
Bir şeyler söylemek için can atsamda ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Şuan için susmak ve onu dinlemek daha cazip gelmişti.
"Dün gece içimden sana sarılmak geldi." Ses tonu kütüphanede bulunanları dikkate alarak daha da düşerken kütüphanenin derinliklerine doğru ilerliyordu. "Seni izledim uzun bir süre, korksamda sarılmak istedim. Sen uyandığında bir an da eşcinsel olduğunu anladığında ki hisselerinden bahsettin. Daha da sarmalamak istedim."
Kütüphanenin derinliklerine geldiğimizde boğazıma dizilen şey her neyse yutkunarak geçirmeye çalıştım. Fakat faydası olmamış, aksine daha çok acımıştı.
Kalbim ise şimdiden bir parti vermeye başlamıştı. Ama mantığım, onun yine benimle oynadığını az önce sinsi bir şekilde aklıma sokmuştu. Oysa ki dakikalar önce mantığımda durmuş gibiydi.
"Korkuyorum Jimin." Dedi bu sefer. Fısıltısı kulak zarımı patlatacakmış gibi yankı yaparken tüm bu hissettiklerimden bir haber olan Taehyung tekrarladı. "Korkuyorum."
Bir tarafım inanmamı söylerken diğer tarafım inanmamam gerektiğini sòylüyordu. İşte hayatın acımasızlığı tam bu noktada başlıyordu.
İkiye bölünmüşlük hissi ve neye inanacagını bilememek içten içe insani yeyip bitiriyordu. Birine inanmalıydın fakat cesaretim yoktu.
Bana gerçekten çekildiğine inansam bütün bunların benimle dalga geçilmek için oynanan oyun olarak çıkması ihtimali vardı.
Bana çekildiğine inanmasam gerçek olma ihtimali vardı.
Ve ben kafayı yemek üzereydim.
"İnanmıyorsun değil mi?" Ne zaman durduğumuzu, onun ne zaman bana dönüp beni izlediğini bilmiyordum. Bir an da mantığımdan yayılan sinsi hastalık kalbime de bulaşmış, bunların hepsinin oyun olma ihtimali daha ağır basmıştı.
Taehyung arkasını dönüp minik adımlarla yürümeya başladığında istemsizce peşine takıldım.
"Nemesis?" Kütüphane raflarının arasında gezerken sorarcasına mırıldandı.
"Birden fazla anlamı vardır ama sadece biri dikkatimi çeker. Karşı konulamaz bir rakip veya düşman anlamına gelir. Yani karşı konulamaz bir güç. Bunu neden söylediğimi merak ediyorsun değil mi? Benim gözümde sen de öylesin. Karşı koyamadığım bir auran var."
Ağzımdan çıkacak olan kelimeler birbir can çekişirken dışarıya gönderdiğim tek ses nefes alış verişimin sesiydi. Ve o an anlamadığım veya da anlamak istemediğim bir şey oldu. Beni raf ve kendi arasına aldı.
"Kalp ritimlerimle oynamaya hakkın yok." Benden tek bir ses bile çıkmazken o konuşmaya devam ediyordu. Elini kaldırıp saçlarımın arasından geçirdi. Bu bile ölmem için yeterli bir nedendi. "Bu yüzden bir karar verdim. Senin de kalp ritimlerinle oynamak istiyorum. Ödeşmiş oluruz."
"Nasıl ya-"
Cümlem dudağımın tam üstünde biten nefesiyle yarıda kesildi. "İşte böyle."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis あ vmin ✓
FanfictionOkulda soğukluğuyla ünlü olan bir çocuk ve onu zorunlu olarak etkilemeye çalışan diğer çocuğun hikayesi. "Onu etkileyebilmen için kız kılığına girmen gerekecek dostum. Duyduğuma gòre göğüs seviyormuş." *** "Nemesis?" Kütüphane raflarının arasında g...