Aşk gitmeyi istediğin yer değil,
Hiç gitmeyi düşünmediğin yerlerde gizlidir...
Ve ne zaman geleceği,
Ne zaman gideceğin belli değildir...
Gizemi seni çeker,
Ateşi seni yavaş yavaş yakar...
Yağmuru seni tane tane sırılsıklam eder...
Aşka tutuşur,
Aşka ıslanırsın...Yine oradaydı, durakta... Elinde telefon, gülerek biri ile konuşuyordu. Her sabah onu burada görüyordu. Belli ki okula gidiyordu ya da işe. Sola çekti arabayı ve çaprazında kalan kızı fotoğraf makinesinin kadrajına aldı. Yine sayısız poz yakaladı. Saçlarında yağmur damlaları vardı. Şemsiye taşımaz mıydı bu kız? Sürekli ıslanıyordu. Çektiği fotoğraflara baktı ve gülümsedi.
“Yine çok fotojeniksin yağmur güzeli.” Diye mırıldandı ve kızın gelen otobüse binip gitmesini izledi. Her sabah yaptığı rutiniydi bu kızı izlemek. Bazen kendini saplantılı sapıklara benzetiyordu. Ama elinde değildi. Kız çok güzeldi.Hayallerinize veda ettiniz mi hiç? Ya da düşünmeden adım attınız mı? Yağmur asla düşünmeden adım atmazdı. Kaldı ki o ne kadar hesaplı ve planlı ise hayat o kadar kuralsız bir o kadar plansızdı ona karşı. Bugün de öyle bir gündü. Planladığı her şey suyun dibini boylamıştı. Erkek arkadaşı aylardır onu evine getirmek için diller döküyordu. Ama o gitmiyordu. Bugün o tabusunu yıkmış ve işte hiç hesapta olmayan bir adım atmıştı.
“Selam”
“Ah tatlım ne yapıyorsun?“
“Evde oturuyorum, gel diyecektim.“
“Ya canım çok isterdim; ama galiba Erdinç’in kalbini kırdım. Ona sürpriz yapmaya gidiyorum.“
Ecrin gözlerini devirdi. Her zamanki durumdu. “Hayırdır yine ne saçma şeye kırıldı bay çıt kırıldım?“
“Ya Ecrin deme öyle, tamam bir türlü birbirinizi sevemediniz anlıyorum. Ama en azından ikinizin de benim için özel ve önemli olduğunuzu bilip o şekilde davransanız ne olur yani. Azıcık çaba lütfen!“
“Ay iyi tamam. Ama o adamda beni huylandıran bir şey var. Ne olduğunu bilmiyorum, ama var işte. Güven vermiyor bana.“
“Bana veriyor.” Deyip, kıkırdadı. Bu kız da ne pimpirikliydi. “Neyse asıl bombayı bilmiyorsun. Sabah sabah annemle kavga ettik. Görücü gelecekmiş bana. Hah! Kaçıncı devirdeyiz ya Allah aşkına. Gelecek adamında aklına sıç- tövbe ya Rabbim. Hayır kaldı mı ya öyle şeyler? Saçmalığa bakar mısın?“
“Neeee? Ay kız vallahi de kaçırmam ben de gelirim. Çiçek, çikolata, tuzlu kahve sen ve görücü... Yok, asla kaçırmam.“ karşıdaki kahkahayı ve eğlen kızı fark eden Yağmur suratını ekşitti.
“Tabii ki de kabul etmedim Ecrin. Ne bu be? Allah Allah. Sanki evlenme meraklısıymışım gibi. “
“Ya ya değilsin. Ama eminim Erdinç’ten daha delikanlıdır. Baksana direkt ailesini getiriyor. Derdi gönül eğlendirmek değil. Yuva kurmak. Kaldı mı böyle aslan parçaları, yürekli delikanlılar ha, sorarım sana Yağmur Tanem!“
“Ecrin! Daha kaç kere diyeceğim. Erdinç iş yüzünden aileme söylememi istemiyor. Yoksa beni seviyor. Ben biliyorum ve bu bana yetiyor. Ayrıca o çok mu mutlu sanıyorsun bu durumdan dolayı, değil; o da çok mahcup.“
“Hımm tabi canım, köfte dudak ne olacak. Ne dedi sana, o köfteciklerini büzüştürüp ‘Yamur ama delemem, annem kızay mı, dedi? Kıyamam... Neyse tatlım. Kapatmam lazım. Banyodan çıktım, üstümü giyeyim, hasta olacağım yoksa. Öpüyorum. “
“Yine saydırdın adama ha, gıcık. Şeker tanem benim hadi öptüm. Bende geldim sayılır. Bu durakta inecektim.“
Genç kız telefonu kapatıp, otobüsten indi ve ilerideki bahçeli eve yürüdü. Elinde de yolda aldığı atıştırmalıklar vardı. Evin dış kapısını açtı ve 2 yıldır bir küs bir barışık olduğu, arkadaşları arasında ‘Nazlı erkek’ dedikleri sevgilisinin zilini çaldı. Amacı sadece kırdığı için gönlünü almaktı. Böyle bir karşılama beklemiyordu. Yani kapıyı güzel uzun boylu bir kızın açmasını. Yada arkadan sevgilisinin “Bebeğim pizzalar mı gelmiş? “diye bağırmasını. Bunları beklemiyordu. Çünkü Erdinç’in soysuz, namussuz ve yalancı olduğunu hiç düşünmüyordu. Kızın ardından gelen Erdinç, bir süre duraksadı.
“Yağmur? Sen... Burada... “ adam resmen kekelemişti. Saçlarını kurutmayı bırakıp, kapıda ona iğrenerek bakan kıza odaklandı. Kahretsin, yine ‘bitti’ kelimesinin nesini anlamamıştı. O böyle olmasını istemiyordu. İlişkilerinde ciddi bir adım bekliyordu kız. Erdinç de ciddi bir adımı henüz düşünmüyordu. Bu kız neyi zorluyordu?
“Evet aptal, benim... Buradayım... Gerizekalı, şerefsiz, namusuz sevgilimin kalbini kırmıştım. Özür dilemeye geldim. Ama galiba o kendine teselli kaynağı bulmuş.“ derken karşısındaki kıza yüzünü buruşturarak baktı.
“Yağmur, inan aslında... “
“Eminim Erdinç eminim düşündüğüm gibi değildir. Sadece pizza yiyorsunuzdur. Sohbet ediyorsunuzdur. Ama Erdinç unuttuğun bir şey var. Ben şu yanındaki sarışın gibi salak değilim. Gayet beynim yerinde tatlım ve kullanabiliyorum. Sadece gözlerim bozukmuş. Senin gerçek yüzünü göremedim.“ deyip arkasına bile bakmadan çıktı bahçeden. Neden gelmişti ki? Arkadaşları kaç kere uyarmıştı oysa. Ama o Erdinç’ti. Onu tavlamak için aylarca peşinden koşmuştu. Üniversitedeki herkes onların aşkını, daha doğrusu Erdinç’in sabrını, sevgisini konuşuyordu. Yağmur’un arkadaşları adama hiç güvenmiyordu. Ama etraftaki herkes imrenerek bakıyordu onlara. Yağmur hukuk bölümündeydi. Erdinç de siyasal bölümlerde okuyordu. Ortak bir projede tanışmışlardı. İlk bakışta birbirlerinden hoşlanmışlardı. Fakat Yağmur öyle sevgili olaylarına girmezdi pek. Aile yetiştirme tarzından dolayı çekinirdi. Ama Erdinç aylarca peşinden koşmuş ve onu ikna etmişti. Her ne kadar herkese ‘Evlenmek istemiyorum’ dese de aslında en büyük hayali oydu. Fakat Erdinç hiç yaklaşmıyordu. Oysa Yağmur evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyordu. hem de çok istiyordu.
Ağlayarak bir parka geldi ve banka çöktü. Yine telefonu çalıyordu. Erdinç evden çıktığından beri 10.kez arıyordu. Mesaj sesini alınca telefonu açtı. Okuduğu mesajla kahkaha atacaktı.
“Yağmur kendine bir şey yapmandan korkuyorum. Ne olur böyle bir saçmalık yapma. Değmem ben. Evet senden çok etkilendim ve çok güzel zamanlarımız oldu. Böyle bir şey yaşanmasını istemezdim. Ama ben evlilik düşünecek yaşta, o tarzda yaşayacak biri değilim. Sana bunu anlatmaya çalıştım. Sen her defasında kendini suçlayıp, benden özür dileyerek bu ilişkiyi ayakta tutmaya çalıştın. Oysa hep suçlu bendim. Çünkü sana aşık değildim. Özür dilerim.“
Bu muydu yani? Aptal, ölmeyi düşüneceğini falan sanıp ona mı üzülmüştü? Ayrıldıkları için değil, başına bela olmaktan korkmuştu. Vay be! Ne de güzel bir veda yazısı.
Kime: Erdinç
“Şerefsiz! “
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK TANEM / Y.S.S. II - FİNAL
RomanceGörücü mü? Asla, diyordu Ateş... Ta ki adının anlamını kalbinde hisseden o kızı görene kadar... Durakta her sabah fotoğraflarını bir sapık gibi çektiği kızı... Yağmur'u... Sevgilisinin onu aldattığını ve aslında onu sevmediğini öğrenen Yağmur, o kar...