Sevda kondumu yüreklere,
Ayrılık kapıyı çalsa da fazla durmaz...
Kıskanıyorum seni be sevgili,
Can çıkar bu yürekten ama aşk çıkmaz...Yağmur Ateş’teki değişimi anlamıyordu. Cemlerin geldiğinin ertesi günü bütün dolabı neredeyse çikolatayla doldurmuştu. Her ne kadar hareketlerinde bir değişme olmasa da bakışları da eskisi gibi katı değildi.
Şimdi de yatakta kıvranıyordu ve canı acayip ayva reçeli istiyordu. Evde de yoktu biliyordu. Ama yemezse delirecek gibi hissediyordu.
Ateş’i uyandırsa mı diye düşündü? Ya kızarsa? “Aman banane kızarsa kızsın. Öliyim mi burda? En çok kovar.”
Odasından çıktı ve Ateş’in odasının kapısına geldi. Bir kere çaldı, ses gelmedi. Sonra içeri süzüldü. Adama uzunca baktı.
‘Allah’ım şu asalete bak. Bir insanın uyuması bile asalet taşır mı?’ sonra adamın yanına geldi ve dürttü.
“Ateş...” uyanmadı, bir daha dürttü “Ateş!”
Adam birden yataktan kalktı ve kadına telaşla baktı.
“Ne sancın mı var? Doğum mu? Ne ne oldu?”
“Yok Ateş ne doğumu ne sancısı.”
“Ne oldu o zaman? Ağrın mı var?”
“Hayır. Şey...”
“Ne Yağmur, telaşlandırmasana ne?”
“Canım ayva reçeli istedi. Dolapta yok. “
“Ayva reçeli mi?”
“Evet.” Adam derin bir nefes aldı. Kadın ise kendini açıklama gereği duydu. “Aslında benim niyetim uyandırmak değildi. Ama canım çok çekti.”
“Tamam, sen geç otur şurada. Ben alıp geleyim.”
“Gerçekten mi?”
Adam haftalar sonunda ilk defa dudağının kenarını kıvırdı. “Gerçekten hadi gel otur.”
“Şey ben odamda beklerim.”
Adam kaşlarını çattı. “Şurada otur işte Yağmur.”
“Peki tamam.”
Adam eşofmanlarını giyinip çıktı. Yaklaşık kırk beş dakika sonra geri geldi. Mutfağa girdi, bir tepsi hazırladı ve odasına çıktı. Ama görmeye hiç hazır olmadığı bir görüntü tam karşısındaydı.
Yatakta uzanmış, yastığa saçları dağılmış bir Yağmur...
Yanına yaklaştı, tepsiyi komodinin üstüne koydu ve seslendi.
“Yağmur... Reçelin geldi.”
“Beş dakika daha anne.”
Adam ufak bir kahkaha attı. “Benim Ateş. Hadi kalk. Reçelini ye.”
“Yemeyeceğim. Uyumak istiyorum.” Diye homurdandı. Gözlerini bile açmamıştı. Sabah yer diyerek üstelemedi. Eee şimdi ne yapacaktı? Yanında uyusa. Ya sabah kızarsa? Aman be karısı değil miydi sonuçta. Hem kendi yatmıştı yatağına.
Tişörtünü çıkardı. Kadının yanına uzandı ve o çok özlediği kokusunu burnuna çekti. Sonra arkasından sarıldı kadına. İyice sokuldu. Kadında ona sokulunca, sanki uzun zaman sonraki boşluk dolmuştu. Sabah belki eskiye döneceklerdi ama, şimdi gayet iyiydiler.
Sabah ışıkları kadının gözlerine uyanması için zorlasa da, kadın sanki uzun zamandan sonra ilk kez yuvasındaymış gibi hissedip, biraz daha uyumak istedi. Sonra bedenindeki ellerle garipsedi kendini. Hemen arkasına döndü. Kocası ile yüzyüze geldi. Adamın puslu bakışlarından yeni uyandığı belliydi.
“Şey kusura bakma. Burada uyuyakalmışım.” Derken bir yandan da kalkmaya çalışıyordu.
Ateş ise onun kaçacağını anlayınca sinirlendi. Bu kadar mı nefret ediyordu ondan ve bu düşünce ile birden yatağa yatırıp, üste çıktı ve ellerini başının üstünde birleştirdi. Kadının nefeslerinin sıklaştığını anladı, sinsice gülümsedi ve tüm acımasızlığı ile konuştu.
“Ne o artık benimle yatmaya da mı tahammülün yok? Bir zamanlar altımda gayet mutluydun. Yoksa yeni sevgilin seni daha mı çok mutlu etti?”
Yağmur duyduklarıyla gözlerini kırpıştırdı, ama faydası olmadı gözyaşları oluk oluk akmaya başladı. Artık dayanamadı. Çok güçlü olmayan adamın tutuşundan kurtuldu ve ayağa kalktı. Elinin tersi ile gözyaşlarını sildi ve demin aşkla bakan gözleri öfkeye boyandı, sevgi dolu kalbine adamın sözleri nefreti çağırdı. Kırılmıştı Yağmur.
“Biliyor musun? Bugüne kadar birgün gelecek ve bana inanacak dedim. Bende onu affedeceğim dedim. Hatta dün gece o kadar eskisi gibiydi ki bakışların, bir an umutlandım. Bana inanıyor dedim.” Hıçkırıkları yüzünden tam konuşamıyordu. “Ama bugün, demin söylediklerinin hiçbir özrü yok. Telafisi yok. Affı yok Ateş Polatlı. Bitti. Anladın mı? Sen bundan sonra yalnızca karnımdaki bebeğimin babası sıfatını taşıyacaksın. Kimse bana dokunmadı. Ben o gün oraya Erdinç’le buluşmaya gitmedim lanet olası. Hava almak istedim. Annem de fazla uzaklaşma dedi. Sahile indim. Kimseye ulaşamıyordum. Yoksa seni aramak aklıma geldi. Ama annemi zor durumda bırakmak istemedim. Yoksa seni deli gibi özlemiştim be adam. Ben sadece kalpler kırılmadan olsun istedim. Ben gelinlik giymek istedim. Düğünümüz olsun istedim. Babam benden utanmasın, yaptığımın bir hata olmadığını ve sevdiğim için yaptığımı anlamasını istedim. Ama senin o görüntüyü görmen bile seni aldattığımı düşündürdüyse sana, babamdan ne farkın kaldı senin? Beni dinlemedin bile. Şimdi de kalkmış o adamla yattığımı ima ediyorsun? Ateş sen ne zaman bu kadar alçak bir adam oldun? Senin Erdinç’ten ne farkın kaldı gözümde sanıyorsun? O sadece gözlerimi açmamı sağladı. Ama sen ruhumu öldürdün.”
Bir an sustu. Adam yatakta derin nefes aldı. Haklıydı. Tam bir eşek gibi davranmıştı. Hatta daha da fazlası.
Birden kadın yere çöktü.
“Yeter Ateş. Yeter. Bırak gideyim. Bırak beni. Sevmiyorsun, istemiyorsun madem, neden bu evde ikimize de işkence ediyorsun?”
“Karnındaki doğmadan bir yere gidemezsin. Ben bu evde kalmayacağım artık. Kapıda görevli biri olacak. Her ne lazımsa ondan istersin. Yarın da bir kadın başlayacak. Temizlik, yemek her şeyle o ilgilenecek. Doğumdan sonra da hemen boşanırız.”
“Çocuğumu vermem Ateş. Bunu aklından sil.”
“O zaman görürüz.”
Ve kadını o halde öyle bırakıp çıktı. Çünkü az daha kalır da kıza bakarsa, affederdi. Sarılırdı. Bırakmazdı. Ama işin aslını öğrenmeden olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK TANEM / Y.S.S. II - FİNAL
RomanceGörücü mü? Asla, diyordu Ateş... Ta ki adının anlamını kalbinde hisseden o kızı görene kadar... Durakta her sabah fotoğraflarını bir sapık gibi çektiği kızı... Yağmur'u... Sevgilisinin onu aldattığını ve aslında onu sevmediğini öğrenen Yağmur, o kar...