Aşk gelmiş kapıma
Bilemedim...
Tohumları yüreğimin bahçelerine serpilmiş,
Büyüyüp kalbimi kaplayana kadar göremedim...Sabahın ilk güneşi alyansına vurunca aptalca gülümsedi. Nişanlanmıştı. İnanması güç ama resmen nişanlı biriydi artık. Bundan bir kaç ay önce Erdinç’le değil de hiç tanımadığı, sevmediği biri ile nişanlanacağını söyleseler her halde münasip her yeriyle gülerdi. Aslında Ateş’i seviyordu. Yani iyi, ince, düşünceli biriydi. Fazlaca da cömert. Ama eksik olan şey aşktı. O kendisine aşık olduğunu söylemişti, ama Yağmur onun için aynı şeyleri diyemiyordu. En azından şimdilik.
Hazırlanıp iş yerine gitmek için dışarı çıktı ve kapısının önünde kırmızı bir Beetle ile karşılaştı. Ah hayır bu rüyaydı. Muhtemelen daha uyuyordu ve poposu açıkta kalmıştı. Üzerindeki nota baktı, eline aldığında bunun gerçek olduğunu anladı.
“Allah’ım, limitsiz bir alışveriş bile bu kadar mutlu etmezdi. “
‘Senin kadar tatlı, aşkın kadar kırmızı, bizim kadar büyüleyici ve ilişkimiz kadar hızlı... Kazasız belasız kullanman dileği ile... ‘
Hemen telefonu eline aldı.
“Ateş! “ diye işveli bir nidada bulundu.
“Güzelim, otobüsle gitmene daha fazla izin veremezdim. O durakta ne kadar çekici göründüğün hakkında hiçbir fikrin yok. “
“Çok teşekkür ederim. Hem hediyen, hem iltifatın için. “
Babası muhtemelen sinirlenecekti. En son aldığı arabayı sürerken fren yerine gaza basmıştı. Ve mutsuz son... Güzelim Mini Cooper’ı duvarı boylamıştı. Minik sarı civcivi mahvolmuştu.
“Hadi işe geç kalma. Ben varmak üzereyim ve ilk toplantın bir saat sonra. “
“Ah, evet. Hemen geliyorum. “
Telefonunu kapattı. Arabanın camındaki yansımasına baktı. Siyah kolsuz kalem bir elbise ve narçiçeği renginde ceket, ayakkabı ve çantayla gayet resmi ve hoş görünüyordu. Anahtarı ile arabasının otomatik kapılarını açtı. İçine binip, direksiyonunu sıkıca tuttu.
“Merhaba kırmızı beybi. Ben Yağmur. Sen de benim artık bulutumsun. Yada şimşeğim. Ayrılmaz ikili yani. Ah, muhteşem bir şeysin sen. “
Deyip arabayı çalıştırdı ve şirkete doğru resmen uçtu. Hızı seviyordu.
Şirkete geldiğinde yaklaşık kırk dakika geçmişti ve hemen toplantı odasına gitti. Sunumu için her şey hazırdı ve toplantı başladığında önce Ateş konuşmaya başladı.
Yağmur onun bu iş adamı konuşmasındaki halini hülyalı bir şekilde izliyordu. Kesinlikle nefes kesiyordu.
Sonra kendisine söz hakkını devretti. Ve bu sefer Ateş onun bu resmi halini aşkla izledi.
Toplantı bitip, herkes çıkmıştı. Son notları almak için Ateş, asistanı ve Yağmur kalmıştı. Ateş asistanına döndü.
“Derya haftasonu Fransa’daki fuar için iki kişilik uçak bileti ayarla. Benim ve Yağmur hanımın adına olacak. Ve her zamanki otelde yer ayırtırsın. “ dediğinde Derya onları da notuna ekliyordu. O sırada Yağmur’un kafasında sözcükler adeta ateş dansı yapıyordu. ‘Fransa? Takı fuarı? Ve otel? Oda? Nasıl oda? Çift kişilik mi? Tek kişilik mi? Tek kişilik olmalı. Daha nişanlılardı. Aynı odada kalacak değillerdi ya? Kalırlar mıydı yoksa? ‘
”Yağmur odama gelir misin? “ Ateş kapıya yürüyordu.
“Ah tabii. Geliyorum. “
Odaya girdikleri anda adam onu kendi ile kapı arasına almış ve öpmeye başlamıştı. “Bütün toplantı aklımı başımdan aldın. “ öpücüklerinin arasından ona açıklama yapıyordu. “Bu ruj... Rengi her ne ise, bir daha iş yerinde sürme! Yoksa zevkle dudaklarından yok ederim. “ sesi emirden çok tutku barındırıyordu.
O sırada kapı çalındı. Hemen uzaklaştılar ama hala kapı önündeydiler ve Ateş’in dudakları narçiçeği rengine bulanmıştı. “Gir. “ diye seslendi. İçeri giren muhasebe müdürü esmer bomba adama işveli bir şekilde gülümsedi. Ama odadaki kızı ve adamın dudaklarını görünce biraz bozuldu. ‘Gerçekten nişanlanmış. ‘ diye geçirdi aklından.
“Buyurun Şermin? “ bu kadınla bir kere yemeğe çıkmışlar, o gecede sarhoş olup onun evinde, hatta yatağında sabahlamıştı. Ertesi günü iş yerinde sevgilisi gibi davranmaya başlayınca onu işten çıkarmak istemişti. Çünkü o çatısı altında öyle şeylere müsaade etmezdi. Ama durumunun iyi olmadığını, ailesine para göndermesi gerektiğini ve o geceyi unuttuğuna onu ikna etmesi ile çalışmasına izin vermişti. Zaten hep o bozulan arabasıyla yağmurun altında kızı görmesi ile ona yardım etmek istemesi neden olmuştu o geceye. Nasıl olup da ona uyup yemeğe çıkmıştı.
“Ateş bey, yapılacak harcamaları onaylatacaktım. Haftasonu içinde... “ orada durup onlara bakan kıza göz ucuyla bakıp devam etti ama içi kıskançlık ateşi ile yanıyordu “Fransa’ya iki kişilik bilet alınmasını ve otelde yer ayırtılmasını söylemişsiniz. “
“Evet. Nişanlımla gideceğim. “ dedi, kadına bakmıyor, evrakları imzalıyordu.
“Peki. “ diyebildi sadece. Odadan çıktı. Ateş tekrar kıza döndü. Kız onun dudaklarını görünce gülmeye başladı. Adam kıza bakıyordu. “Hayatım... Bu ruj... “ dedi hala gülüyor, bir yandan da dudaklarına dokunuyordu. “Sende pek seksi durmamış. Bence sen de iş yerinde bu rengi kullanmamalısın. Tenine gidecek farklı renkleri deneyip, sana en çok yakışanı bulabiliriz. “ dedi dudağındaki ruju silerken.
“Çok komik. “ diye homurdandı. O sırada telefonu çaldı. Arayan asistanıydı. Kulaklığı taktı. “Efendim Derya. “
“Ateş bey, tek oda mı çift oda mı olacaktı. Onu sormayı unuttum da. “
Ateş Yağmur’a bakıp çapkın bir gülüşle cevap verdi.
“ÇİFT KİŞİLİK TEK ODA. “ deyip telefonu kapattı. Yağmur ise ağzı açık adama bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK TANEM / Y.S.S. II - FİNAL
RomanceGörücü mü? Asla, diyordu Ateş... Ta ki adının anlamını kalbinde hisseden o kızı görene kadar... Durakta her sabah fotoğraflarını bir sapık gibi çektiği kızı... Yağmur'u... Sevgilisinin onu aldattığını ve aslında onu sevmediğini öğrenen Yağmur, o kar...