10. BÖLÜM - BENİM TATİLİM SENİN GÖZLERİN

19.6K 1.4K 51
                                    

Bölümler HER CUMARTESİ paylaşılacaktır.

Sen benim bilinmeyen şehrimsin...
Ben bile bilmezken yollarını kalbimin,
Seni nasıl bu şehire yerleştireyim sevgilim...

“Bugün ne yapalım sevgilim?”
“Bilmem ki. Öncelikle şu oda meselesini konuşsak Ateş. “
Ateş arabayı şehir dışına sürmeye başladı. Ama öfkesi yüzünden okunuyordu.
“Yağmur bu olayı neden bu kadar abarttığını anlamıyorum. Paris’te romantik iki gün geçireceğiz ve akşamları aynı odada uyuyacağız bunun nesi garip? Kaldı ki biz nişanlıyız. Şimdi olmasa bile bir kaç ay sonra olacak. Eğer istemiyorsan da zorla olacak bir şeyde değil. En fazla birlikte uyuruz. Buna da karşı değilsindir. “ dedi.
“Peki. “ deyip sustu. Daha sonra konuşsa daha iyi olacaktı.
Yine Ateş onu kahvaltı için muhteşem bir yere getirdi onu. Çok güzeldi. Sonbahar yaprakları süslemişti her yeri. Hava serin olduğundan içeri girdiler. Masada havadan sudan neşeli bir sohbetle kahvaltı eden çiftin yanına yaklaşan topuk sesi Yağmur’un dikkatini çekti.
Başını kaldırdığı an kadın “Ateş! “ diye seslendi.
Ateş duyduğu sesle arkasını dönüp ayağa kalktı.
“Selam Nihal, nasılsın? “
“İyiyim hayatım. Sen? “
“Bende iyiyim ne var ne yok? “
“Nişanlandığını duydum ama şaka dedim. İnanamadım. Doğru değil de mi?” dedi şakayla.
Masada sessiz olan Yağmur lafa girdi. Sinirden elleri titriyordu. Bu ne saygısız bir kadındı böyle.
“Dosdoğru canım. Parmağında burnunun deliği kadar olan alyansı görmedin mi? Hadi onu görmedin, masada beni de mi görmedin? Burnunun şekli kadar, gözlerinde bozuk her halde. Nerede arıza var beni buluyor ya. “ dedi sinirlenerek. Hakikaten o burun neydi öyle çirkin çirkin. Ateş ne bulmuştu bu kızda acaba?
Kız neşeli bir kahkaha attı.
“Tatlım. Sen yanlış anladın galiba. Ben Nihal. Ateş eşim
Berke’nin yakın arkadaşıdır. “ dedi samimi bir gülümseme ile.
Ateş ise gülmemek için kendini zor tutuyordu.

“Sus Ateş, bir daha gülersen yemin ediyorum ineceğim arabadan. Hem suç senin. İnsan önce bir tanıştırır de mi? Öyle bodoslama daldınız konuya. “
Ateş ise kendini tutamıyordu. Bu kız resmen kıskanınca cadı oluyordu.
“Tamam sustum. Ayrıca inan çok hoşuma gitti. “ dedi gülümseyerek. Yağmur ise utancından kıpkırmızı olmuş, adama bakamadığı için dışarıyı izliyordu. Resmen kıskanç çirkef kadınlar gibi davranmış ve kendini rezil etmişti. Kadın Allah bilir neler düşünüyordur şimdi.
                                             ***

Cem yaklaşık yarım saattir kızın kapısında bekliyordu. “Acaba çıktı mı ki? Yok canım daha neler. Sekizde çıkacak hali yok. “
Bir saat daha beklemenin ardından Ecrin kapıda göründü.
“Bak bak bak süslenmelere bak. “ deyip aşağı indi.
“Günaydın güzellik. “
Ecrin arkasındaki sesi duyunca gözlerini kapadı. Bu da neydi ya?
“Günaydın Cem bey. Hayırdır bugünde dosya mı bakacaz? “
Adam “Cık” dedi gözlüğünü çıkarırken. “Bugün tatil. Poyraz’ın yanına kahvaltıya gidiyoruz. “
Ecrin duyduğu şeyle sinirden güldü. Bu adam hem bu kadar kalpsiz hem bu kadar çekici nasıl olabiliyordu. Buzların arasında açan çiçek gibi. Ya da yazın yağan yağmur gibi aykırıydı Ecrin’e. Ama Ecrin kendini ondan soyutlayamıyordu.
“Pardon da senin davetli olduğunu hatırlamıyorum. “
“Neden güzellik erkek arkadaşın rahatsız mı olur? “
Bu adam cidden Poyraz’ı erkek arkadaşı mı sanıyordu ve kıskanıyordu. ‘İyi biraz eğlensem ne olur ki? Hep kendimi kızlarla eğlenecekti. ‘
Ecrin bir an kafasında şeytan boynuzlarının çıktığını sandı.
“Peki Cem. Ama söylemem lazım, Poyraz biraz kıskançtır. “
Cem dişlerini sıktı. “Hah, göreceğiz. Benim arabamla gidelim. “ Deyip kapıyı Ecrin’e açtı, sonra kendi tarafına geçti.
“Ah ne kadar naziğiz böyle, gözlerim yaşardı Asi prens. “
“Ben bayanlara karşı her zaman naziğimdir güzellik. “ Dedi çapkın bir gülümseme ile.
Cem müzik açtı ve yol boyu müziğin sesi ve Ecrin’in yol tarifi ile sonunda yetiştiler. Cem geldikleri yere baktı.
“Bir de adamın evine tek başına gelecekti. “  diye homurdandı. Sonra Ecrin’e döndü. “Senin erkeklerden haberin yok galiba? Bir erkek iki sebepten kızı evine davet eder. Ya sevişmek istiyordur ya da sevişmek için yol yapıyordur. “ konuşurken sesi yanardağlardaki patlama kadar etkiliydi. Ama bu bile Ecrin’i eğlendiriyordu. Az sonra göreceği manzara ile Cem’in suratını hem görmek hem kaydetmek istiyordu. İnanması güç ama Cem onu kıskanıyordu.
Kapıya yaklaşıp, şık villanın zilini çaldılar. Kapıyı Poyraz açtı.
“Hoşgeldin tatlım. “ dedi Poyraz gülümseme ile.
“Hoşbulduk Poyraz. Mısra kapıları sana mı açtırıyor artık? “
“Kahvaltı hazırlıyordu. “ derken arkasında sinirli bakışlarla ona bakan adamı gördü. Cem’i magazin ve iş dünyasından tanıyordu tanımasına ama Ecrin’in yanında ne işi vardı.
“Cem Ernez. “ dedi Cem elini uzatarak.
“Poyraz Soylu. “ dedi sonra genç kıza döndü. “Bu aralar kapımıza kim gelse arkasında bir adam takmış oluyor. Geçen Yağmur bugün sen. Hayırdır? “ dedi adama sinirle bakarken.
Ecrin eğlenceli bir tınıyla Cem’e döndü. “Sana kıskanç olduğunu söylemiştim. “ sonra Poyraz’a baktı. “Eee Poyraz kapıda kaldık. Çok ayıp. Açım ben. Ayrıca Cem benim hem iş hem özel hayatta sadece arkadaşım. “ arkadaşım lafını özellikle bastırdı.
İçeri geçtiklerinde ise Cem asıl şokunu yaşadı.
“Hoşgeldiniz. “ diyen Mısra önce Ecrin’i öptü sonra Cem’e elini uzattı. “Mısra ben Poyraz’ın eşiyim. Bu ufaklıkta bizim cadının sevgilisi Kuzey. “ dedi gülerek.
Cem ters ters Ecrin’e bakıyordu. Kadın resmen onunla dalga geçmişti. Kahvaltı masasında hoş sohbet vardı. Cem girdiği ortamlara hemen alışan biri olsa da şuan yaşadığı şu saçma durum yüzünden biraz çekiniyordu. Kıskanç bir erkek gibi davranmıştı. Evet resmen bu kadın onu kıskandığını sanmıştı. Peki öyle düşünmesini gerektirecek gibi davranmıştı kabul ama... Aması vardı işte ve bu Cem’i rahatsız ediyordu. Birden Ecrin’in ona seslenerek konuşması düşüncelerini böldü.
“Biz, yani ben Mısra Yağmur ve Beste aynı okuldaydık. Beste ve Mısra yaşadıkları olaylardan dolayı okula ara vermişti. Beste ve Mısra da evlendikten sonra okula devam etmeye karar verince hepimiz bir araya geldik. “ derken sesindeki eğlenmeyi genç adam hissediyordu. Ama o Cem’di. Ve intikamını çok fena alacaktı.

                                          ***

“Çok yoruldu. “ dedi Çağla kucağında uyuya kalan Peri’nin saçını okşarken. Bir yandan da ‘Fazla alışma Çağla fazla alışma! “ diye kendini telkin etmeye çalışıyordu.
“Evet durmadınız yerinizde. “ dedi adam arabayı sürerken.
Genç kızın dairesine geldiklerinde ikisi de arabadan indi.
Kapının önünde birbirlerine bakıyorlardı. Adamın elleri cebinde, kız da çantasını sıkı sıkıya tutmuştu.
“Çağla bugün için kusura bakma. Öğlen biraz sert çıkıştım. Ama... “ cümlenin devamını getiremedi.
Çağla anlamadan adama baktı. “Önemli değil Tamer. Ben başka bir şeye gergin olduğunu anladım. Ya da benim gelmeme. “ sonuna doğru sesi fısıltı halinde çıktı.
“Hayır Çağla. İkisi de değil aslında. Ben seni o adamla görünce yanlış anladım. “ derken kızın gözlerine baktı. Oradaki yıldızlar parlıyor, kızın öpmek için çıldırdığı dudakları belli belirsiz kıvrılıyordu. “Kıskandım Çağla. “ dedi ve kadına yaklaştı. Dudaklarını hafif değdirdikten sonra bu sefer daha fazlasını ister gibi kızın gözlerine baktı. Aynı duyguları görünce dudaklarını bastırdı. Elleri belinde gezerken, kız düşecekmiş gibi adama tutundu. Sonra elleri arsız gibi adamın saçlarını ele geçirdi. İkisi birden durunca adam alnını kızın alnına dayadı. Nefesleri düzene girince “Çok daha fazlası için zor tutuyorum kendimi Çağla. Çok çok daha fazlası. “
Çağla’nın yanakları kızardı. Sustu. Adam sessiz kahkaha attı. Çağla başını kaldırıp ona baktı. Adam resmen tapılacak bir gülüşe sahipti. Sonra adam hiç beklemediği bir şey söyledi.
“Çağla yarın akşam yemeğe çıkalım. Sadece sen ve ben. “ sorudan çok bilgi veriyordu adam.
“Olur. Ama Peri? “
“Yarın anneannesinde olacak. “
“Peki. Ama yakalanırsak çok kızar söyleyim. “ derken deminki duygu selini üzerinden atmaya çalışıyordu. Bu adam ona ne yapıyordu böyle. Bir gün bahar yapraklarını acımadan koparırken, ertesi gün kendi elleri ile suluyordu o bahçeyi.
“Dikkat ederiz. İyi geceler. “ deyip kızın dudağına kısa ama onu alev alev yakan bir öpücük bıraktı. Yarın o dudakları saatlerce öpecekti.
Öncelikle niyeti gerçekten dışarda bir yemekti, ama şimdi fikir değiştirip evde olmaya karar verdi. Çağla ise bunu yarın öğrense de olurdu. Arabaya bindiğinde bugünü tekrar düşündü. Çağla’nın Peri’ye olan sevgisi o kadar yapmacıklıktan uzaktı ki, kızı da ilk kez birine böyle bağlanmıştı. O ise Çağla’yı o adamla gördüğünde sinirden köpürmüştü. O an Çağla’yı kimse ile görmek istemediğini ve kıskandığını kendine itiraf etti. Biri olacaksa hayatında bu kendi olmalıydı. O dudaklar sadece kendi dudaklarını örtmeliydi. Çağla sadece Tamer’i öyle ateş dolu bakışlarla deli etmeliydi. Sonra aklına kalp geldi. Peki ya Çağla’nın kalbi? Onu da istiyor muydu?

AŞK TANEM / Y.S.S. II - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin