15. BÖLÜM - HER YER AŞKTAN...

19.6K 1.4K 35
                                    

Yeter bana iki kelime;
Öyle uzun uzun cümlelere gerek yok...
“Seni seviyorum.” Desen yeter bence,
Cümleleri süsleyip, saçmalamaya lüzum yok...

“Nereye gidiyoruz Çağla Allah’ını seversen?”
“Yağmur’un yaptığını yapmaya.”
“Yani?”
“Öndeki arabayı görüyor musun Ecrin?”
“Evet.”
“İşte o arabada benim sevgilim var ve birazdan taş gibi bir sürtükle yemek yiyecek.”
“Manyak mısın kızım? Belki de sadece arkadaşıdır.”
“Asıl sen manyak mısın? Şule diye başlayan, taş gibi bir sürtükten arkadaş mı olur? Arkadaş dediğinin adı sempatik olur. Mesela Merve, Serpil ... ve taş olmaz.”
“Ne yani ben taş değil miyim?”
“Seninle ne ilgisi var be?”
“Ben de Poyraz’ın, Rüzgar’ın, Ateş’in Cem’in falan arkadaşıyım.”
“Onlar sahipli. Evli. Ayrıca Cem’le ne zamandır arkadaşsınız?”
“Hem senin sevgilin kim Allah aşkına, sır gibi saklıyorsun?”
“Tamer.”
“Çüş... Tamer? Bizim Tamer? Şu Peri diye melek gibi kızı olan Tamer?”
“Ve azgın olan, taş olan ve aşk tanrıçası gibi olan... Evet bebeğim aynen o.” Derken öndeki araç çok şık bir lokantanın önünde durdu.
“Getirdiği yere bak hatunu. Beni hamburgerciye götürür kadını lüks lokantalara. Sürtük mü olmak lazım illa?” Sinirden köpürüyordu resmen.
“Eee şimdi planın ne yavru kurt?”
“Şimdi bebeğim, onlar geçtikten bir on dakika sonra geçeceğiz ve onu görebileceğimiz ama onun bizi göremeyeceği bir masada oturacağız.”
“Çok dahiyane bir fikir, gurur duydum seninle.”
“Kes de dinle. Bir el tutuşmaydı, bir samimi gülüşmeydi bu tarz şeylerde anında müdahale edeceğiz.”
“Müdahale?”
“Ben kızı döverken sen de kızı tutacaksın.”
“Çok zekisin.”
“Ama yok sadece yemek yerlerse görünmeden yine takip edeceğiz ve evlerine tek başlarına gittiklerinden emin olup, mışıl mışıl uyumak için evlerimize gideceğiz.”
“Yakalanırsak?”
“Sonuna kadar inkar Ecrin... Tesadüf... ‘Aaa sen de mi buradasın?’ nidaları falan çekeceğiz. Tamam mı?”
“Tamam.”
“Hadi o zaman asker, iş başına!”
O sırada onlara ayrılan masalara geçen Şule ve Tamer koyu bir sohbete dalmışlardı.
“Demek kızınızla tek yaşıyorsunuz?”
“Evet, o benim dünyam.”
“Zor olmuyor mu? Ben bugünkü bayanı sevgiliniz sanmıştım.”
“Aslında öyle. Yani sevgilim. Henüz yeni. Peri ile yani kızımla çok iyi anlaşıyorlar. Aslında benden önce kızımı tavladı diyebilirim.”
“Akıllı kızmış.”
“Efendim?”
“Yani sizi nasıl tavlayacağını bilen biriymiş.”
“Zekidir evet.”
“Her neyse, konuşacak daha güzel konular var.” Derken kadın bir anda konuyu değiştirdi. Sonra iş konusu açıldığında, daha ciddi bir ortam oluştu ama kadın bu konuyu uzatma niyetinde değildi.
“Kahveleri benim evde ya da senin evde mi içsek? Bu tarz ortamlar beni pek sarmıyor.”
“Peki, o halde kalkalım. “
“kalkalım.”
O sırada kalktıklarını gören Ecrin hemen Çağla’ya döndü.
“Kızım kalkıyorlar kalk hadi.” Onlar da hemen hesabı ödeyip, kalktılar ve adamı takip etmeye başladılar. Ama bu sefer adam da kadının arabası takip ediyordu.
“Bu ne be? Bu adam nereye gidiyor? Ayrıca Tamer’in evi bu tarafta değil ki?”
“Belki başka bir mekana gidiyorlardır.”
“Ben onları başka bir dünyaya gönderirim sonları olur. Nereye gidiyorlar ya. Dur ben bi Tamer’i arayım.”
Derken telefonu çıkardı ve arama tuşuna bastı. İkinci çalışta açıldı.
“Alo Tamer.”
“Hayatım ne yapıyorsun?”
“Ecrin’leyim. Sen ne yapıyorsun? Yemeğin bitti mi? Eve geçecektim ben de ama bittiyse sana geleyim?” ve tedirgin bir şekilde vereceği cevabı bekledi.
“Yemek bitti hayatım da Şule hanım kahveye davet etti. Ona geçiyoruz şimdi.”
Çağla soğuk terler akıtmaya başladı. Ne demek kadına gidiyordu? Bu saatte hem de? Bunun saati de olmazdı, hiç bir dünya saatinde o kadının evine kahveye gidemezdi. Sessizdi hala.
“Çağla orada mısın canım?”
‘Canın çıksın Tamer.’ Tabi ki bunu içindeki mahalle kızı söylemişti. “Kahveye demek. İyi tamam sonra görüşürüz.” Deyip adamın cevabını beklemeden kapattı. Sonra Ecrin’e döndü “Bas kızım bas. Eve gidiyorlarmış. Kadın kahveye davet etmiş, benim saf eşekte kabul etmiş.”
“Nee? Bu saatte?”
“Evet Ecrin. Hadi.”
Yarım saatin sonunda Çağla’nın Tamer’in büyük büyük babasının ceddine kadar saydırması sonucu kadının bulunduğu apartman dairesine gelmişlerdi.
“Şimdi ne yapacağız?”
“Biraz bekleyelim. Hemen çıkarsak basamayız.”
“Vallahi Çağla önce yanlış yapıyorsun diye düşündüm ama az bile. Adama bak ya.”
“Kızım bu erkek milletine güven olmaz. Bir de bana sadece bir yemek canım diyor. Canına tüküreyim Tamer.”
Aradan bir yarım saat geçmişti. Bu arada evde kahve hazırlayan Şule, adama dönüp “Ben kahveleri makinaya koydum. Süzülene kadar üstümü değiştireyim.
Adam anlam veremese de içkinin tesiri ile “Peki.” Dedi ve koltukta kafasını arkaya dayayıp, gözlerini kapadı. Bir an Çağla’yı düşündü. Burada ne işi olduğunu sorguladı. Çağla yapmış olsa, yani gece bir erkeğin evine gitse -kesin boğardı. Peki kendi burada ne yapıyordu. O sırada mutfağa gelen kadına baktı. O giydiği gecelik mi? Hem de seksi bir gecelik.
“Şey... Şule?”
“Şşş... sadece biraz güzel zaman geçireceğiz.”
“Sana sevgilim olduğunu söyledim.”
“Ben de daha başka konulardan konuşalım dedim.”
O sırada kapı çaldı.
“Birini mi bekliyordun?”
“Hayır aslında beklemiyordum ama kapıcıdır belki.” Üstüne sabahlığını aldı ve kapıya gitti. Kapıyı açması ile iki kızı gördü.
“Buyurun bir şey mi vardı?” Çağla’yı tanımamıştı.
Çağla ve Ecrin ise kapıyı gecelikle açan kadına öfke ve şaşkınlıkla baktılar. Çağla kıskansa da yapmaz diyordu. İçindeki masum kız bunu haykırıyordu. Ama kıskanç mahalle kızı tarafı haklı çıkmıştı.
“Benim olan bir şey vardı ve ben onu almaya geldim bayan sürtük.”
“Anlamadım.”
“Anlamanı beklemiyorum zaten. Çekil şuradan.”
İçeri geçti. Tamer Çağla’yı ve Ecrin’i kapıda görünce şaşkınlığını gizleyemedi.
“Çağla? Ecrin? Sizin ne işiniz var burada?”
“Asıl senin ne işin var? Sen genelde evine misafirliğe gittiğin bayanlarla bu kılıkta mı kahve içiyorsun? Söyleseydin benim evime geldiğinde ben de giyerdim.”
“Çağla hayır hayır öyle değil. Gerçekten düşündüğün gibi değil. Ben bilmiyordum. Gördüğüm de kalkıyordum zaten.”
“Kes Tamer. Duymak istemiyorum. Seni takip ettiğimde kendimden utandım önce. Güvenmiyor musun ona, diye kendime binlerce kez sordum. Ama güvenmemem gerekiyormuş. Bir daha beni sakın arama. Karşıma çıkma. Senin gibi biriyle işim olmaz artık benim.”
“Çağla lütfen. Saçmalıyorsun. İnan ...” demesine kalmadan kadın arkasına bile bakmadan çıktı.
“Sizinle yapılan anlaşmayı fes ediyorum Şule. Şirketine gerekli açıklamayı sen yaparsın.”
“Ama bu anlaşma...”
“Evet aylardır şirketinin bu anlaşmayı sağlamak için nasıl çırpındığını biliyorum ve sen bunu mahvettin Şule. Hoşçakal.”
Deyip evden çıktı. Direkt Çağla’nın evine gitti. Işıklarını kapalı görse de çıktı. Saatlerce aradı, kapıyı çaldı ama en ufak bir yaşam belirtisi dahi yoktu.

AŞK TANEM / Y.S.S. II - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin