2.BÖLÜM- BİR BAŞ BELASI, GELDİ VE KAPIMI ÇALDI...

30K 1.6K 78
                                    

Aşk bu,
İzin mi alacaktı senden gelirken?
Ne sandın,
Müsaade mi isteyecekti kalbime sızarken?
Bir baş belası geldi yerleşti ömrüme,
Kapımı çaldı ve ben açtım.
Buyur etmeden geldi kuruldu baş köşeye.
Bana da "Hoşgeldin kadın yüreğime, hayatıma ve kaderime"
Demek düştü.

Kapıyı açan yardımcılarının ardında duran Aile büyükleri ve Yağmur'la Ecrin gelen kişilere bakarken damat olduğu anlaşılan Ateş'e bakarken Ecrin ağzından "Oha! Bu mu embesil?" diye kaçırdı. "Kızım bundan çocuğu yap yap mankenlik ajansına gönder ha. Hatta benim çocukları da bundan yapalım. "
Yağmur da aynı fikirdeydi. Evet kesinlikle çok yakışıklıydı. Ama bunu belli edip, demin ki sözleri yutmaya niyeti yoktu.

"Of iyice abarttın ha. Bizim gibi Allah'ın bir kulu işte. "
Ecrin cıkladı. "Cık cık cık. Günah kızım günah. Deme öyle bak çarpılırsın yemin ederim. Bu 'bizim gibi' Allah'ın bir kuluysa, biz yaratığız ha valla. "
"He Ecrin yaratıksın sen. "
"Ben Ateş. "
Ona uzatılan ele bakan Yağmur. Bir an duraklasa da hemen toparlandı.
"Ben de Yağmur. "
"Memnun oldum. "
"Ben de. " evet pek samimi bir şekilde gülümseyemiyordu çünkü normal olsa çok hevesliymiş gibi gözükmekten korkuyordu.
"Ben de Cem. Ateş'in en yakın arkadaşıyım. "
"Memnun oldum. "
"Ben de Alev. "
"Memnun oldum. " bitseydi.
İçeri geçip hepsi yerlerini aldıklarında havadan sudan muhabbet başladı. Ateş'in babası Ferit bey ile Yağmur'un babası Osman bey askerden sonra uzun bir süre görüşmüşler. Fakat sonra Osman bey işi dolayısıyla İstanbul dışına gitmişti. Uzun yıllar görüşememişlerdi. Şimdi ise annelerin de baskısı ile çocukların birbirine uygun olduğunu ve birbirlerine çok yakışacaklarını düşündükleri için en azından birbirlerini görmelerini istemişlerdi.
Bir saatin sonunda gözünü Yağmur'dan ayıramayan ve sürekli kıza göz kırpan genç adam bu tesadüfe hala inanamıyordu. Her sabah durakta gördüğü kız karşısındaydı ve yine çok tatlı ve seksiydi.
"Anne hadi isteyin artık. " dedi kısık sesle.
Annesi hayretle oğluna baktı. Daha 1 saat önce istemiyordu. Anlaşılan kızı beğendi. E su gibi duru bir kızdı. Kendisinin boyalı tual gibi ortalıkta gezen kız arkadaşlarına benzemiyordu.
"Oğlum bi dur. Kahveler gelsin. "
Didem hanım ise oradan kaş göz yapıp kızlara kahveleri anlatmaya çalışıyordu. Ama anlayana.
"Yağmur kızım kahveleri nasıl içtiklerini sorar mısın? "
Gözü sürekli ona göz kırpan adamda olan genç kız annesini duyduğunda afalladı.
"Ha? Evet, kahve. Nasıl alırsınız? "
"Kızım bence hiç ayrı ayrı yapma, hepimize orta şekerli yap. İçelim. " dedi Ferit bey gülümseyerek.
Başıyla onaylayıp mutfağa daldılar Ecrin'le.
"Kızım adam gözünü alamadı resmen senden. "
"Daha neler! Saçmalama ya. Ayrıca sus lütfen. Biri duyacak. "
O sırada içerde mutfaktaki olup biteni merak eden genç adam ayağa kalkarak.
"İzninizle. Ben bir su içeyim. " deyip mutfağa ilerledi. Kapı pervazına yaslanmış, arkası ona dönük iki kızın sohbetini dinliyordu.
"Yarın akşam Beste bizi bekliyormuş. "
"Hım merakından doğurur şimdi o. Seninde ağzında bakla ıslanmıyor maşallah. Canlı yayın yapıyordun içerde. Çakacaklar rezil olacağız ha. "
"Ne yapim kızım bir yandan o bir yandan Mısra sorup duruyorlar. "
Yağmur'un "Kimi?" diye sormasıyla kapıdan içeri adım atan Ateş,
"Kimi olacak tabii ki beni." deyip söze dalmasıyla kızların suratı domatesten halliceydi.
"Ne alakası var canım. Bir iş görüşmem vardı onu merak ediyorlar. " deyip sıyrılmaya çalışan Yağmur'a, sadece gülümsedi ve lafı değiştirdi.
"Şey ben kahveyi sade içerim. Onu demeye geldim. " deyip Ecrin'e baktı. "Seni içerden çağırıyorlardı. " dedi.
Yağmur durumu anlayınca "Kimse çağırmıyor. O bana yardım ediyor. " deyip kızın kolundan tuttu.
Ateş gayet kibar bir şekilde elini çekti ve Ecrin'i serbest bıraktı. Kız da sırıtarak mutfaktan çıktı.
Gözden kaybolana kadar arkasından bakan Ateş, o gittikten sonra mutfağın kapısını kapattı.
Kıza yaklaşıp kendisiyle tezgah arasında kızı sıkıştırdı. Yağmur ağzı açık bir şekilde adamın hareketlerini izliyordu.
"Ne yapıyorsun be adam? Çekil üstümden. Deli mi ne! "
"Hım..." derken düşünür gibi tepeye baktı. "Ne mi yapıyorum? Belki seni öpebilirim. Ya da ne biliyim daha güzel farklı şeyler yapabilirim. " derken ani bir şekilde üstünden kalktı. "veya sadece konuşabilirim. Ortama bakılırsa üçüncüsü en mantıklısı. Her ne kadar diğerlerini istesem de. "
"Sapık mısın sen ya? Allah'ım laflara bak. "
"Yoo, değilim. İnsan evleneceği kişiyi arzular. Bu gayet doğal. Her neyse asıl konuya gelelim. "
Yağmur adamın ne diyeceğini tahmin eder gibi yapıp, sözünü kesti.
"Bak biliyorum. Sen de evlenmek istemiyorsun. Ben de aslında öyle bir niyette değilim. Yani zorluk çıkarmam merak etme. Anlaşamadık der, konuyu kapatırız. " Derken sanki çok doğru bir yere basmış gibi gülümsedi.
"Ah, tatlım. Aynı fikirde olmamamız ne kötü. Kalbimi kırdın ama. Ben de tam tersi düşüncedeyim. Seni tanımak istiyorum. Hem belki anlaşırız ne biliyorsun. Neyse diyorum ki bunları daha ayrıntılı konuşmak için yarın sabah birlikte kahvaltı yapalım. Ne dersin? "
Afallayan Yağmur önce adama şaşkın bir vaziyette baktı. Ne saçmalıyordu bu adam.
"Af buyur. Şimdi anlamadım. Biz senle anlaşacağız ve evleneceğiz öyle mi? "
"Hı hı. Doğru anlamışsın güzelim. Hem de en yakın zamanda. "
"Asla. "
"Büyük konuşma. " deyip burnuna dokundu ve tekrar kıza yaklaştı. "Bu arada kahvemi gerçekten sade ve tuzsuz içerim. " derken kapının açılmasıyla gerilen kız, adamı üzerinden itti. İkisinin de arkaya bakmasıyla gözünü kapatan Ecrin ve Cem'i gördüler. Yağmur rahat bir nefes aldı.
Çenesini tutamayan Cem "Ya düğüne kadarı geçtim. En azından baş başa kalana kadar bekleseydiniz. İlk görüşte aşk mı oluyor bu? " deyip. Ayıplar gibi bakışlar attı.
"Yağmur annen kahveleri soruyor kızım nerde kaldın. "
Söylenenler yüzünden Ateş'e dirsek atıp duran kız, kıpkırmızı bir şekilde durmuş resmen utancından inliyordu.
"Kahve? Hı, geliyor. " Deyip kahveleri bardaklara doldurdu.
Bu arada ters ters Cem'e bakan Ateş,
"En azından ben nişanlımla bunu yapıyorum. Senin gibi 'arkadaşım' diye tanıştırıp, herkesin içinde dans ediyorum adı altında yediğin o kız gibi biriyle değil. "
Bunu demesinin ardından yüzü değişen sadece Cem değildi. Geldiğinden beri ona farklı bakan Ecrin'in de gözleri açıldı. Hangi kız? Ne yemesi? Kıskançlık tüyleri kabarmıştı. Ne diye kıskanıyorsa.
İçeri geçtiklerinde. Hepsinin kafasında, farklı düşünceler, Ateş'in suratında ise sinir bozucu bir gülümseme vardı. Kahveler içildikten sonra Ferit bey önce hafifçe öksürdü. Ve konuya girdi.
"sebebi ziyaretimiz belli Osman efendi. Lafı dallandırıp budaklandırmaya gerek yok. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Yağmur'u oğlumuz Ateş'e istiyoruz."
Kız ne olduğunu anlamadı. Hani sadece görmeye geleceklerdi. İsteme de nerden çıktı. Allah aşkına burada neler oluyordu. Herkes delirmiş olmalı.
Babasının lafa girmesiyle dikkatini ona verdi.
"Bilirsin Ferit seni hep sever hep sayarım. Aile olmaktan da onur, gurur duyarım. Oğlum Ateş'in de kızıma gözü gibi bakacağını biliyorum. Ama bu konuda son söz onların. Bence ilk başta bir görüşsünler, birbirlerini bir tanısınlar. Tabii onlar da istiyorlarsa? " deyip bir kızına bir Ateş'e baktı. Tam kızı ağzını açmıştı ki, Ateş'in söyledikleriyle dondu kaldı.
"Osman amca, biz demin Yağmur'la mutfakta konuştuk. Sizin içinde bir sakıncası yoksa. Biz görüşmek istiyoruz. Hatta ben yarın sabah izninizle Yağmur'u kahvaltıya davet ettim. De mi tatlım? " Deyip Yağmur'a baktı.
Osman bey mutlu bir şekilde. "O zaman bir sonraki toplandığımızda yüzükleri takmak için tarihi konuşuruz. " deyip gülümsedi.
Yağmur hala şoktaydı ve bu adam gerçekten delirmişti. Ve Yağmur bu adamla ne yapacağını bilmiyordu.
Gecenin geri kalanında kahkahalar havada uçuşuyordu. Birden yerinden kalkan Cem Ateş'e baktı.
"Abi biz dışarda otursak ya hep birlikte. "
"Olur, size de uyar mı hanımlar? "
"Olur. " Ecrin'le Alev aynı anda konuşmuştu. Herkes bakışlarını Yağmur'a çevirmişti. Yağmur bir şey demeden ayağa kalktı. Ve bahçeye yürümeye başladı. Yerdeki minderlere serildiğinde Ateş'in dibinde oturduğunu fark etti.
Hepsi yerlerine oturduklarında hoş bir sohbet başlamıştı. Ateş daha çok Yağmur'u konuşturmaya, onu tanımaya çalışıyordu.
"Hukuk okumuştun değil mi? "
"Evet. "
"Peki çalışıyor musun?"
"Aslında hayır. Ama bir arkadaşım şirketinde çalışmam için ısrar ediyor. Yarın akşam gidip görüşeceğim. "
"Ha Rüzgar değil mi? "
"Evet. Gecen Beste'yi sıkıştırmış. Yağmur ne dedi çalışacak mı diye? "
"Rüzgar? " deyip kaşlarını havaya kaldırdı. "Kimmiş bu Rüzgar? "
"Arkadaşımız Ateş. Bir sakıncası mı var? "
"Yoo sadece merak ettim. Neyse yarın tanışacakmışız zaten. "
"Ha? Pardon? Ne tanışması? " Yağmur Ateş'in tavrını anlamamıştı. Çünkü Erdinç bile hiç öyle tavırlar yapmaz, Yağmur'u özgür bırakırdı.
"Sen dedin ya yarın gideceksin diye. E yarın birlikteyiz. Unuttun mu? "
"Evet de sabah birlikteyiz. Akşam benim arkadaşlarıma sözüm var. Tek başıma. " dedi kararlı bir tavırla.
Ama Ateş'in altta kalma gibi bir düşüncesi yoktu. Ayrıca gerçekten kıskanıyordu. Acayip bir şekilde sahiplenme dürtüsü oluştu. Herhalde nişanlısı olduğundandı. Kesinlikle ondan.
"Birlikte! Canım birlikte. Bundan sonra alışsan iyi olur. Birbirimizi ve birbirimizin etrafındaki arkadaşları tanımamız lazım. Tek gitmeyi aklından geçirme. "
İçerden gelen sesle dönüp baktılar. "Gençler gidiyoruz. Hadi. "
Hepsi birden ayaklandı. Tam kapıdan çıkarken köşede duran çift konuşmadan birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. "Yarın görüşürüz Yağmur. İyi geceler. " derken kızın elindeki telefonu aldı ve numarasını kaydedip, çaldırdı. "Sabah erken gelir alırım seni. " Deyip yanağından öptü.
Gittikten sonra Yağmur telefona baktı.
"SEVGİLİM"
05...........
***
Sabah durmadan çalan telefonunu tutup duvara fırlatmak istiyordu. Daha saat kaçtı ki? Allah aşkına bu münasebetsiz de kimdi? Eline telefonu aldı 9 cevapsız arama ve 1 mesaj. Hepsi de "SEVGİLİM"dendi. Adama inanamıyordu. Kendini resmen Sevgilim diye kaydetmişti. Tamam belki şuan o konumdaydılar; ama yine de acayip gelmişti. Kendi Erdinç'i bile ismiyle kaydetmişti. Evet, artık onunla kıyaslamaktan vazgeçmesi lazımdı. Kesinlikle. Mesajı açtı ve okuduklarıyla kalbi ramazan davulcusu gibi çalmaya başladı. Bu adam gerçekten edepsizdi.
Kimden: Sevgilim
"Sevgilim günaydın. Hala yatıyorsun galiba. Yarım saat sonra evinizin önünde olacağım ve inan hala o yatakta olursan yanına gelip yatmaktan hiç çekinmeyeceğim. Ve bir uyarı: asla rahat durmam ;) "
Kime: Sevgilim
"Edepsiz misin sen? Ayrıca hiç heveslenme çünkü 10 dakika içinde aşağıda olacağım. "
Cevap gecikmemişti.
Kimden: Sevgilim
"Acele etme bebeğim. Sorun değil. Zevkle yardım ederim giyinmene. "
Yok gerçekten bu adamın ahlak kurallarından haberi yoktu yada sapıktı.
Giyinip hemen aşağı indi. Annesine baktı; ama evde yoklardı. Derken kapı çaldı. Hemen gidip açtı ve kapı pervazına yaşlanmış olan "Sevgilisini" gördü.
"Günaydın Bebeğim. " dedi gayet hoş bir tebessümle.
"Günaydın. " diye karşılık verirken portmantodan ayakkabılarını çıkarıyordu.
"Hemen çıkacak mıyız? "
"Ya ne? "
"Ne bileyim belki bana içerde kahve ısmarlarsın. "
"Kimse yok evde. "
"Biliyorum. Bizdeler. Dün akşam konuşmuşlar. Birlikte adaya gidiyorlar. O yüzden davet bekliyorum. Baş başa oluruz. "
"Ay senin sorunların var her halde. "
"Aksine gayet sorunsuzum. Neyse tamam hadi çıkalım. "
Yağmur ayakkabısını giyip, hemen kapıyı kapattı. Anahtarını evde unuttuğunu fark etmeden.
"Ne zaman geleceklermiş? "
"Yarın sabah diye konuşuyorlardı. "
"Hım. İyi. "
İkisi arabaya bindiklerinde sessizdiler. Adam göz ucuyla kıza baktı. Gayet doğaldı. Ama güzeldi. Hem de çok güzel. Annesi haklıydı boya kutusu değildi. Su gibi berraktı ve kesinlikle bu haliyle bile çok çekiciydi.
Bakışlarını fark eden kız "Ne? " diye çıkıştı.
"hiç anneme hak verdiğimi düşünüyorum. "
"Hangi konuda? "
"Güzelliğin. Bana takıldığım kızlara benzemediğini söylerken ne demek istediğini anlamadım. Ama şu halini görünce doğal güzelliğinden bahsettiğini anlamamak eşeklik olur. Ve ben eşek de değilim kör de. Maşallah gözlerim çok sağlamdır. " Derken kızı baştan aşağı süzdü.
Kız da derin bir soluk çekti. "Ama ne yazık ki ben senin kadar şanslı değilim. Annem bana tam bir beyefendi olduğunu söylemişti. Sen ise tam bir sapıksın. "
"Pardon ama biz evleneceğiz ve seni farklı düşünmemin neresi yanlış? "
"Off! Ateş lütfen kapatır mısın şu konuyu? Daha dün tanıştık. Konuştuğun konuya bak. İnanamıyorum. "
"İnan bende şuan bir kızı etkilemeye çalıştığıma inanamıyorum. "
"Maşallah özgüven tavan yapmış. Ukala odun. "
"Taş kalpli. " deyip, sanki kırılmış gibi kalbinin üstüne koydu elini.
Kahvaltı edecekleri yere geldiklerinde adam kızın giyimine baktı. Neydi şimdi bu? Kıyafet mi? Allah'ım bu kızı her sabah görüyordu ve o zamanlar giydiği minicik etekler ona çok güzel ve seksi görünüyordu. Ama şimdi nedense rahatsız etmişti onu. Söylese yine ters tepecekti. En iyisi şimdilik susmak. Deniz manzaralı bir yere geçtiklerinde kız manzaraya odaklandı. Adam da sipariş veriyordu.
"Yumurtayı nasıl alırdınız? "
Adam kibarlık edip önce kıza baktı.
"Patatesli. " Dedi garsonla muhatap olmaya çalışarak.
"Benimki de aynı olsun. İçecek olarak ben çay alırım. Sen? "
"Ben de çay alayım. " dedi.
Garson gittikten sonra adam ellerini çenesinin altında birleştirip manzara izleyen kıza baktı.
"Ne düşünüyorsun? "
"Hayatımı. 2 günde bambaşka bir hayatım oldu. "
"Neden öyle düşünüyorsun? " dedi gözlerinde öfke vardı.
Genç kız ona dönerken gözlerindeki öfkeyi fark edip, yanlış anladığını anladı. "Yanlış anlama, sadece senle ilgili değil. Ben bu aralar fazla şey yaşadım galiba. "
"Ne gibi? Seni rahatsız eden ne? Ayrıca henüz birbirimizi tanıyoruz Yağmur. Bundan neden bu kadar rahatsızsın. Eğer gerçekten istemiyorsan seninle zorla evlenecek değilim. Evet biraz garip bir tanışma oldu. Kabul ediyorum. Ama belki gerçekten iyi anlaşacağız ve mutlu bir evliliğimiz olacak. Ya da bir bakarsın çok iyi arkadaş oluruz. "
Kız düşünceli gözlerini ona dikti. Anlatmaya karar verdi. Eğer dediği gibi bir evlilikleri olacaksa hayatını bilmeliydi. "Ben iki gün önce sevgilimden ayrıldım. " deyip adamın yüz ifadesine baktı. Bir şey belli etmiyordu. Devam etti. "İlk kez evine gitmiştim. Sürpriz yapmaya. Kalbini kırmıştım. Yani ben öyle sanıyordum. Kapıyı bir kadın açtı. Uygunsuz bir zamanda gitmiştim. İçeriden Erdinç çıktı. O da yarı çıplaktı. " kız acı bir kahkaha attı. "Sevgilimi ilk kez yarı çıplak o an gördüm. Ne ironi. Sonra çekip gittim. Benden özür diler, peşimden gelir sandım. Ama o sadece kendime bir şey yapıp, vicdan azabı çekmekten korktu. Eve geldiğimde annem yarın geleceğinizi söyleyince o anki ruh halimle gelsinler dedim. Yanlış anlama amacım seni kullanmak, intikam almak değil. Ama ben ona 2 yılımı verdim. Ayrıca gerçekten evlenmek, mutlu olmak, çocuk sahibi olmak istiyorum. Bunlar için aşk değil; güven, sadakat ve saygı gerekliymiş onu anladım sadece. "
Adam sessizce çayını yudumluyor ve kızı dinliyordu. O birini seviyordu. Hem de o kadar çok seviyordu ki, başka bir aşk düşünemiyordu bile. Onu aldatmasına rağmen. Ne şanslı ve tam gerizekalı bir adamdı.
"Yağmur, yaşadıkların için çok üzgünüm. Böyle bir şey yaşamanı istemezdim. Ama sana söz veriyorum seni asla yaralamayacağım. Asla kadınlık gururunu zedelemeyeceğim. Hiç kavga etmeyeceğiz diyemem. Belki kavgalarımız olacak; ama asla gururunu kırmam. Ben de sadece mutlu, huzurlu bir evlilik istiyorum. Belki zamanla her şey daha farklı olur bilemem. Ama şunu baştan konuşalım, evliliğimizin başladığı ilk günden itibaren normal bir evlilik olacak. Normal evlilikten ne kastettiğimi anlamışsındır sanırım. " deyip dudağının bir yanını kıvırdı. Farkında değildi; ama çok yakışıklı ve baştan çıkarıcı gözüküyordu. Kızın kalbi normalden daha hızlı atmaya başladı.
Kız bu konuşmanın sonunda kulağına kadar kızardı. Söylediklerinden çok etkilenmişti. Bunu inkar edemezdi. Ama son söylediği sözler kalbini iki kat hızlandırmıştı. Başını öne eğdi. "Anladım. " dedi sadece. Elleriyle oynamaya başladı.
"Utandığında ellerinle oynuyorsun. " dedi ellerini göstererek.
Kız bir an kafasını kaldırdı. Nerden fark etmişti. Erdinç bile fark etmemişti. Adama bakıp gülümsedi.
"Ben... Galiba evet. Bu arada düşüncelerin, söylediklerin gerçekten beni etkiledi. Bunu gizleyemem. Ama yine de zamana ihtiyacımız var. Evlilik önemli bir karar. Ama doğru insan olduğunu hissediyorum. "
"Böyle düşünmene sevindim. Bu arada bu Erdinç, eski erkek arkadaşın. Ondan biraz bahseder misin? Yani merak ettim sadece, yanlış anlamanı istemem. "
"Yok. Yanlış anlamadım. Biz Erdinç'le Üniversite son sınıfta, ortak bir projede tanıştık. Aylarca peşimden koştu. En sonunda beni ikna etti. Ve böyle başladı. "
"Hımm. O da mı Hukuk okuyordu?"
"Hayır. O siyasi bilimler bölümündeydi. " bu kadar bilgi yeterdi adam için.
"Anladım. Bu arada şu iş meselesine gelelim. "
"Hangi iş? " Dedi kız şaşırarak.
"Farklı bir şirkette çalışmanı istemiyorum. Yani bunca yıl okudun, emek harcadın. Tabii ki bunları bir kenara at demiyorum. Ama en azından benim şirketimde çalışmanı istiyorum. "
Kız duyduklarını anlamaya çalışıyordu. Ne yani birlikte mi çalışacaklardı.
"Kesinlikle olmaz. "
"Neden?"
"Ben Rüzgar'ın teklifini bile arkadaşıyım diye 'torpille işe girdi' demesinler diye kabul etmedim. Değil ki sevgilimin şirketinde çalışacağım. " söylediği kelimeyi fark etmeyen genç kız, adamın çapkın gülümsemesini görünce söylediği kelimeyi idrak etti. Sesli bir şekilde yutkundu.
"Sevgilim? Imm sevdim bu kelimeyi. Ee sevgilim, benimle çalışacak mısın? "
"Şey, ben öyle demek istemedim. Özür dilerim. " Yine elleriyle oynamaya başladı. Adam oynadığı ellerden birini tuttu.
"Sen yanlış bir şey demedin. Durumumuz aynen bu. Lütfen özür dileme. " dedi kıza güven vererek. "Hem bak ne diyeceğim. Şöyle bir şey yapalım. Yarın cv'ni al gel. Ben hiçbir şey yapmayacağım. Hukuk departmanının başındaki Necmi beyle görüş. Olmaz mı? "
"Aslında öyle olabilir. "
"Tamam anlaştık o zaman. Saat tam 9'da şirkette ol. Tamam mı? "
"Tamam. " dedi kız gülerek.
"Kalkalım mı? "
"Olur. Daha Rüzgar'lara gideceğiz. " dedi adamın gözlerine bakarak.
"Ya ben dün takıldım. Eğer rahatsız olacaksan gelmeyim. " ne kadar yalancıydı. Blöf yaptığını kız anlamazdı inşallah. Yok bir de 'tamam gelme' derse ne halt yiyecekti onu düşünüyordu.
"Ya yok, neden rahatsız olayım. Hem arkadaşlarımla tanışman beni mutlu eder. "
"Peki o zaman. Ne alalım giderken? "
"Ah çikolatalı pasta. Beste bayılır. Hamile biliyor musun? İkinci çocukları. "
Derken neşeli bir şekilde arabaya bindiler.
"Ya öyle mi? Ne şanslılar. "
"Ya öyle deme. Neler yaşadılar. Uzun hikaye bir gün anlatırım. "
"Peki. " Dedi adam. Çok üstelemedi. Çünkü aklı demin tuttuğu kadife tenli eldeydi. Bütün dünyasını yerli yerinden oynatan o dokunuştaydı. Bu kızda çok farklı bir şey vardı. Ve o farklılık Ateş'i korkutuyordu.

AŞK TANEM / Y.S.S. II - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin