12. BÖLÜM - İŞTE AŞKIN ADRESİ

19.2K 1.4K 33
                                    

Aşk için mekana gerek yok,
Gözlerin beni götürür cennete...
Seninle olmak için bahane çok,
Bir sözün yeter mutlulukla gülümsememe...

“Ya Ateş nereye gidiyoruz sabah sabah anlamadım.”
“Engelleri aşmaya meleğim.” Derken gülümsüyordu.
“Ne engeli Ateş, şifreli konuşuyorsun ben anlamıyorum.”
Ateş birazdan anlarsın der gibi baktı. Konsolosluğun önüne geldiklerinde Yağmur anlamayan bakışlarla Ateş’e baktı. İçeri geçtiler ve kapının önüne geldiklerinde Ateş durdu. Yağmur’un gözlerinin içine baktı.
“Yağmur benimle her şeye var mısın? “ dedi.
“Ateş ben anlamıyorum. Tabii ki varım da ne demek bu?”
“İçerde nikah memuru var, iki tane de şahit. Ben artık seninle tek bir gecem ayrı geçsin istemiyorum. Benimle şimdi burada bu şartlarda evlenir misin?” diye sordu.
Yağmur dondu kaldı. Ne diyeceğini bilemedi. Evet dese annesi onu parçalar, annesine kalmadan babası öldürür. Hayır dese Ateş üzülür. O kadar hazırlık yapmış.
“Ateş... Sen çok incesin ama ailelerimiz olmadan nasıl evleneceğiz? Bize kırılırlar, kırılmakla kalmaz yüzümüze bakmazlar. “
“Ben her şeyi düşündüm sevgilim merak etme. Herkese sana sürpriz yaptığımı ve onun için Paris’e getirdim diyeceğim. Eminim bu sürprizimi herkes destekleyecektir.” Dedi.
Yağmur gülümsedi ve elini tuttu. Adam da ona gülümserken o da elini sımsıkı tuttu ve içeri girdiler. Memur o soruyu sorarken ikisi de birbirlerinin gözlerine bakarak ‘EVET’ dedi. Ama aynı anda Ateş’in kulağına dolan sözler onu mutluluktan göklere uçurdu.
“SENİ SEVİYORUM ATEŞ POLATLI.”
“BEN DE SENİ SEVİYORUM YAĞMUR POLATLI.” Dedi.
İmzaları attılar ve Yağmur Ateş’in ayağına bastı. Sonra Ateş onu tutup dudaklarına yapıştı.
“Bu gece benimsin bayan Polatlı.” Dedi. Yağmur duyduğu sözle kalbi titredi.
Oradan çıktıklarında Yağmur elindeki yüzüğe bakıp durdu. Akşamın düşüncesi onu korkutuyordu. Annesi ile babasının öğrenecekleri anı düşündükçe daha da korkuyordu.
“Otele gidelim mi karıcım?” dedi kızın kulağına eğilerek.
“Şey önce bir şeyler mi yapsak?” yanakları kızarmıştı.
Bütün gün gezip, eğlendiler. Sokak şarkıcılarının şarkıları ile dans edip, yemek yiyip, elele sokaklarda dolaştılar.
Otele geldiklerinde ikisi de yorgundular.
“Benim duş almam lazım.” Dedi Yağmur çekingen bir tavırla.
Adam yanına kadar sokulup boynundan öptü “bence harika kokuyorsun gerek yok.” Deyip, kendine çekti. Öpücükleri derinleşince Yağmur da karşılık verdi. Elbisesinin fermuarını indirip, yere düşmesini izledi. Sadece iç çamaşırlarıyla kalan kıza derin nefes alarak baktı.
“Çok güzelsin Yağmur. “ deyip kadını yatağa taşıdı. Öpücükleri ile gözleri kapanan kıza “Gözlerini aç.” Diye emretti. Gözlerini açan Yağmur adamın gözlerinde aşkı, tutkuyu ve sadece ona ait olan saf sevgiyi gördü. Onu sevdiğinden bir kere daha emin oldu.
“İyi ki hayatıma girdin Ateş.” Dedi kısık sesle.
“Sen de iyi ki o durakta aklımı başımdan aldın AŞK TANEM.” Dedi. Yağmur duyduğu cümleyle kıkırdadı ve adamı soluksuz bırakarak öpmeye devam etti.

                                             ***

Ecrin dün hiç şirkete hiç gelmeyen ve kendisini hiç aramayan adamı aklından çıkarmaya çalışıyordu. Ondan ona yar olmazdı artık kabullenmesi ve önüne bakması gerekiyordu. Mesela şu günlerdir onu yemeğe davet eden pazarlama müdürü ile yemeğe çıkabilirdi. Adam Cem gibi uçarı değil ve ciddi ilişki adamıydı. Evet evet öyle yapmalıydı. Çünkü Cem ile hayat geçmezdi. Bunu artık kabullenmişti. Cem kendine günlük eğlence arıyordu ve Ecrin’i sadece bir gece için istiyordu. Oysa Ecrin tıpkı Ateş ve Yağmur gibi uzun vadeli ilişki istiyordu. Kimseden saklanmadan, kimseden utanmadan elele yürüyeceği, evlilik hayalleri kuracağı ve herkese sevgisini haykıracağı birini istiyordu. Bu da kesinlikle Cem değildi. Dahili numaraya çevirip bekledi. Karşısındaki tok sesi duyunca zoraki bir kibarlılıkla konuştu.
“Bora bey merhaba ben Ecrin.”
“Ecrin hanım, merhaba bu ne hoş bir sürpriz böyle? Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?” adam iş için arandığını sanıyordu.
“Eee şey... aslında ben iş için aramadım Bora bey. Kaç defa yemeğe davet ettiniz, müsait değildim. Telafi etmek istedim. Tabi ki özrümü kabul eder benimle yemeğe gelirseniz.”
Adam çok sevindi. Tabi ki gidecekti. Bu kız gerçekten onun tam aradığı kişiydi. “O nasıl bir soru. Tabi ki gelirim. O zaman yarım saat sonra aşağıda buluşalım. Bildiğim harika bir yer var, buraya da çok yakın.”
Ecrin de kabul edince telefonu kapattılar. Ecrin’in içinde tarifsiz bir sıkıntı vardı. Cem onunla dalga geçerken bile mutlu olan bu aptal gereksiz kalbi, bu adamla yemeğe çıkacağı için hiç mutlu değildi. “zaten nerde gereksiz, kalpsiz biri var ona heyecanlan sen. Sonra seni kırdıklarında da gelip benim içimi sıkma kalp bozuntusu. Oh sefasını, mutluluğunu sen sür; gözyaşını ben dökeyim. Oldu. “
“Ne o yine kendi kendine konuşuyorsun?” dedi onu gülerek izleyen adam. Ecrin ise irkildi ve kapıda ona gülümseyen adama baktı.
“Kalbimle konuşuyordum kendimle değil. Ayrıca sana ne acaba? Seni ne ilgilendiriyor benim kimle konuştuğum ya da kimle yemeğe çıktığım. Sana hesap mı verecem?”  ne saçmalıyordu Allah aşkına? Sanki adam sormuştu ona kimle yemeğe çıktığını.
“Vay atarlıyız bu gün. Kim kızdırdı seni?” adam yemeğe çıkma kelimesini anlamamıştı.
“Sana ne ki. Sen kendi işine bak.” Dedi ve önündeki evraklara döndü. Adam da küçük bir kahkaha atıp odasına geçti.
Yarım saat sonra öğle yemeği için Ecrin’i aramış fakat telefonu açmamıştı. Sonra sekreterini aramıştı.
“Azra hanım Ecrin hanım neredeler?”
“Öğle yemeğine gittiler efendim. Öğle arası.”
“Öğle arası olduğunu biliyorum da nereye gitti yemeğe?”
“Bilmiyorum efendim ama Bora beyle çıkacaktı.”
Adam Bora’nın adını duyunca sinirden elindeki telefonu sıktı.
“Gelince hemen yanıma uğrasın.” Deyip telefonu kapattı.
“Bora beyle çıkıyormuş. Hanımefendiye bak. Bana sordun da mı çıkıyorsun acaba o yemeğe? Yok yani kaşla göz arası ne ara karar verdin de çıktın? Hem neden? Evet ana düşünce bu soru: NEDEN? Beraberler mi acaba? Ben Poyraz diye o adamla kafayı bozmuşken, o Bora denen hanım evladıyla mı birlikteydi? Yok daha neler! Ecrin’in tipi değil ayrıca.” O bu düşüncelerle cebelleşirken Ecrin de adamla sıkıntıdan patlıyordu.
‘Allah aşkına iş dışında bir sohbeti yok muydu bu adamın?’
“Evet anlıyorum Bora bey. Zor tabii. Kalkalım mı?”
“Kalkalım ama bana Bora bey deme lütfen. Bence Bora yeterli.”
Kız sadece gülümsedi.
Şirkete girdiklerinde asansörde kendi katlarına gitmek üzere ayrıldılar. Ecrin odasına girdiğinde kulağına gelen cümlelerle olduğu yerde kaldı.
“Ecrin hanım Cem bey gelir gelmez odasına gitmenizi istedi. Çok sinirliydi.”
Döndü ve Azra denen sekretere yapmacık bir gülümseme yolladı. Kapıyı tıklattı “Gir!” diye seslenmedi resmen gürlemişti adam.
Kafasını içeri uzattı “Beni çağırmışsın?” dedi ukala bir tavırla.
Cem ayağa kalktı. “İçeri gir.” Diye bağırdı.
“Buyurun, oldu mu?” dedi içeri girerken.
“Neredesin sen?” sesi gayet sakindi. Aynı az sonra patlayacağını bildiğiniz yanardağın yavaş yavaş lavlarını etrafa yaydığı gibi. Yakıyordu sözleri.
“Bora’yla yemekteydik.”
“Maşallah bey de demiyoruz artık. Direkt ismiyle hitap ediyoruz.”
“Seni ilgilendirir mi?” dedi soğuk bir ifade ile.
“Ecrin!” diye gürledi.
‘BAŞLIYORUZ’ dedi kadın içinden.
“Efendim Cem bey.”
“NE YAPMAYA ÇALIŞIYORSUN? AMACIN DELİ ETMEK Mİ BENİ? ÖYLEYSE ÇÜNKÜ, TEBRİKLER BAŞARDIN!”
“Estağfurullah hiç öyle bir niyetim yok.”
Kolundan tutup kızı kendine çekti.
“Neden kendini benden uzaklaştırıyorsun? Bal gibi sende benden etkileniyorsun.”
Ecrin aniden gelen bu itirafla dondu. Ama kısa sürdü. Cem’in geri kalan cümleleri ile kendine geldi.
“İkimiz de çok güzel zaman geçirebiliriz Ecrin. Benden kaçma artık.”
Kız kolunu adamdan çekti. Alayla ve öfkeyle karışık bir kahkaha attı.
“Hah, ne hoş. Cem bey benimle iyi zaman geçirmek istiyor. Ama ne yazık ki ben sizinle öyle bir zaman geçirmek istemiyorum. Çünkü ben bir kaç gece zevkin dibine vuracağınız o kızlardan değilim Cem bey. Şimdi o kulaklarınızı açın ve beni iyi dinleyin. Evet Bora ile bir şansım olabilir. O beni yanında istiyor yatağında değil. Elimi tutmak, birlikte yemek yemek, gezmek istiyor. Senin gibi anlık istekleri yok. Kısaca o benim hayatımda yer almak istiyor. Sen bana bunları verebilir misin Cem Ernez?”
“Hayır.” Dedi duygusuz bir şekilde.
Ecrin hayalkırıklığı içinde gülümsedi. “Ben de öyle tahmin etmiştim. İyi günler Cem bey. Lütfen artık beni rahat bırakın. Olur olmadık yerlerde karşıma çıkmayın.” Deyip odadan çıktı.

                                                 ***

“Kahvaltı hazırladım, hadi bakalım kalkın artık.” Kapı pervazına yaslanmış Çağla, yeni uyanan baba kıza bakıp gülümsedi. O an kendilerini aile gibi hissetti.
“Çaylaaa! Sen ne zaman deldin?”
Çağla genç adama bakıp yardım istedi. Tamer hemen devreye girdi. “Dün sen hastalanınca onu çağırdım. Yanında olmak istedi.” Dedi gülümseyerek.
“Çok güzel düsünmüssün babacık.” Dedi boynuna sarılarak.
“Evet bu iki güzel cadı ile kahvaltı etmek için sabırsızlanıyorum.”
Çağla yapmacık bir ukalalıkla “Bu iki güzel ve genç cadı da sizin gibi yaşlı ve huysuz gargemel ile kahvaltı etmek için sabırsızlanıyor. “ dedi Peri’ye göz kırparak.
Adam ayağa kalkıp kapıdan çıkarken kulağına eğildi ve kısık baş döndürücü bir ses tonu ile “Yaşlı, demek. Akşam sana bu yaşlı huysuzun neler yapabileceğini göstermek için sabırsızlanıyorum güzelim.”
Birlikte kahvaltı ettiler. Çağla’nın evine uğrayıp, kıyafetlerini değiştirmesini beklediler ve tüm günü birlikte geçirdiler. Oyunlar oynadılar. Dışarı çıkıp yürüyüş yaptılar. Dışarda birlikte yemek yediler. Eve dönerken saat geç olmuştu.
“Uyudu.” Dedi Çağla arkaya bakarak.
“Çok yoruldu.”
Sonra garip bir sessizlik oluştu aralarında. Genç kız kendi evine değil de adamın evine gittiklerini fark ettiğinde sesini çıkarmadı. Eve geldiler, adam kızını kucağına aldı, Çağla ise kapıyı açtı ve içeri girdiler. Adam kızını odasına yatırdıktan sonra kapıda duran kızın yanına geldi, bir şey demeden kızın elini tutup odasına götürdü. İçeri geçtiklerinde genç kızın kalbi artık dışarı çıkacaktı. Adam yanağına dokundu ve yavaşça boynuna indi, tek parmağını elbisesinin askısında gezdirdi ve gözlerine bakarak aşağı indirdi. Sonra omuzuna bir öpücük kondurdu.
“Çok güzelsin. Beni benden alacak kadar güzelsin Çağla...” sesi fısıltı gibi çıkıyordu. Çağla ise adama bir şey diyemedi.
O an “seni seviyorum.” Diye haykırmak istedi. Ama sadece adama baktı. Adam dudaklarına yapıştı ve yatağa girdiler. Beklenmeyen sürprizler Tamer'in canını sıkmıştı. Ama aşk Tamer’in gözlerinden kalbine girmişti. Sadece bunu fark etmesi için ciddi bir sınavdan geçmesi gerekecekti.

AŞK TANEM / Y.S.S. II - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin