Bölüm -11-

6.1K 709 2.6K
                                    

     Memurlardan biri Aziz’i ekip otosuna götürüp arabanın kafesli bölümüne kilitledikten sonra Aziz’in elindeki dosyaları torpidoya koyarak diğer memurun yanına gitti. İçeri girip arama yaptıkları sırada, Aziz yaptığı dikkatsizlik için hayıflanıyordu.

“Elindeki dosyalar çok önemliydi, Sıla evde bu sefer kesin ceza evine atarlar beni. Nasıl böyle dikkatsizlik yaptım?!. Menderes Bey beni yaşatmaz. Ne kadar aptalım ben ama hep o kız yüzünden aklımı başımdan aldı zilli” diye kara kara düşünürken, cama çarpan bir çift elle irkildi.

    Kafasını kaldırıp cama baktığında Sıla dudaklarını polis arabasının camına yapıştırmış Aziz’e öpücük atıyordu.

“Sıla sen ne arıyorsunuz orada?”

“Polis amcalarla aram iyi değil onlar gelmeden ben tüyer.”

“Dur lan manyak torpidoda dosyalar var onları alman lazım.”

“Sana niye böyle bir iyilik yapayım ki Çöpçü? Gir içeri de millet kafa dinlesin.”

“Bana değil kendine iyilik yapacaksın. Dosyanın biri seninle alakalı. Çabuk ol şimdi gelirler.”

“Hadi lan benimle ne alakası olacak?”

“Maskeli… Menderes Bey… Kırmızı Eldiven… Bi düşün bakalım...”

Bu üçlü kombinasyon bir aradaysa mutlaka Sıla’yla ilgili bilgi de vardır. Diye düşündü ve hızlı bir hareketle torpidoyu açarak dosyaları aldı ve kaçmaya başladı. Tam o sırada arabadan bir şeyler aldığını gören polis memuru Sıla’nın peşine düştü. Karanlık sokaklarda kısa bir kovalamacadan sonra Sıla izini kaybettirdi.


                         ***


    Mert, Aziz’in karakola alındığını duyunca, sabahı beklemeden arabasına binerek merkeze gitti.

Sorgu odasında Aziz’i görünce;
“Bittin oğlum sen kurtuluşun yok. Kimse alamaz seni elimden” dedi ve sorgu odasına daldı hışımla.

“Eee... Aziz efendi şimdi her şeyi anlat bakalım. Bu gece bu iş bitecek. Market müdiresi Sıla Dağlı seninle tartıştıktan sonra kaybolmuş. Emlakçı seninle tartışıyor kayboluyor. Sence de bu işte bir gariplik yok mu Çöpçü?”


“Ne diyorsunuz komiserim hiçbir şey anlamıyorum? Ne tartışması?” diyerek saf ayağına yatıyordu Aziz.

Aziz’in bu davranışları sorgu boyunca devam ediyordu. Mert sinirlerine hakim olamayıp zorla konuşturmaya çalışıyordu Aziz’i. Önce;

“Anlat lan her şeyi” diyerek sert bir yumruk salladı yüzüne. Yumruk darbesiyle sandalyeden yere düşünce, sandalyenin sırt kısmını Aziz’in boynuna yaslayarak;

“Anlat oğlum elimde kalacaksın yoksa” diyerek sandalyeye bastırıyordu Mert Komiser.
Aziz bu tür olaylara aşina olduğu için gereğinden fazla rahat davranarak Mert’i daha fazla kızdırıyordu.

Mert:

“Sana yardım edip delilleri çalan kişi kim?”

“Ne delili komiserim? Çöpte bulduğum kağıt ve dosya parçaları. Ayrıca onları kim aldı bilmiyorum. Hangi manyak polisten bir şey çalmaya kalkar ki?”

“Ne demek tanımıyorsun?.. Örgüt müsünüz lan siz?” diyerek yerdeki Aziz’in karnına tekme atıyordu.
Aziz ağlama numarası yaparak, yeminler ediyordu. Sorgu odasının aynalı camından Mert’in, Aziz’e işkence yaptığını gören Başkomiser Rüzgar odaya girerek;

“Mert ne yaptığını sanıyorsun?”

“Ama Başkomiserim inat ediyor konuşmuyor.”

Aziz:

“Başkomiserim, Mert Komisere de söyledim neden bahsettiğini bilmiyorum. Ayrıca bahsettiği bayanı da tanımıyorum. Çöpçüyüm diye bana kızdı, marketten kovdu. Bahsettiği gibi bir tartışma olmadı. Bütün market çalışanları da şahittir” dedi numaradan ağlayarak.

Mert’i köşeye çeken Rüzgar Başkomiser:

“Oğlum delilin var mı bu adamın kaçırdığına dair?”

“Ama Emlakçının video, marketçinin video, bunlar hep tesadüf mü komiserim?”

“Delil diyorum, kanıt diyorum Mert…”

“Yok Başkomiserim.”

“Lan oğlum ne diye dövüyorsun bu adamı o zaman? Özür dile serbest bırak ve dua et davacı olmasın.”

“Ama komiserim…”

“Merttt…”

“Tamam, komiserim tamam.”

Aziz’in yanına gelen Mert Komiser isteksizce özür dileyerek gidebileceğini söyledi.

Aziz içinden;
“Bi özür dilemeyle bu iş hal olacak mı sanıyorsun?” dışından;
“Biz alışığız horlanmaya komiserim, canınız sağ olsun” dedi.

Polis merkezinden çıkarken Mert’e sövüyordu Aziz:

“Ulan komiser bana yaşattığın bu tatlı geceyi hiç unutmayacağım. Elbet ben de sana güzel bir gece hazırlarım mdssnkgkfff yaptığım adisi.”

   Söylenene söylene eve geldi Aziz. Kapıyı açıp içeri girdi. Işığı açtığında Sıla elinde tabanca Aziz’in sallanan koltuğunda oturmuştu. Silahın namlusunu Aziz’e doğrultulmuştu.

Aziz:
“Lan manyak bela mısın sen? Olmadık yerde çıkıyorsunuz sürekli karşıma.”

“Ooo... Çöpçü fena benzetmişler seni. Ulan ben dövecektim, bak kızdım o komisere şimdi. Otur bakalım Çöpçü.”

“Şu silahı doğrultmasan daha çekici olursun ama senin çekicilikle işin yok sanırım.”

“Ben bu numaraları yemem Çöpçü. Senin sorgu bitmedi. Daha ben sorgulayacağım seni ama önce senin için hazırladığım şu tostu ye acıkmışsındır.”

“Bana tost mu hazırladın evimin eli silahlı kadını? Yerim ben o tostu.”

“Ye ye. Yerken de sorularıma cevap ver.

1- Benimle ilgili bu dosya sende ne arıyor?

2 - Diğer liste neyin nesi?

3- Sen de yıldız mısın?

4- …”
Sıla sözünü bitirmemişken Aziz’in bağırtısı konuşmasını kesti;

“Ahhh... Ağzım... Bu ne lan jilet mi koydun tosta?”

Sıla gülerek;
“Sözümü kesme nerede kaldık?!. He tamam…

4- İştahla yediğin tostun içinde neler var biliyor musun?”
dedikten sonra Aziz’in karnını doyurmasını bekledi.

KIRMiZİ ELDİVEN 1 ( RAFLARDA ) (İçimizdeki Seri Katil) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin