Başlamadan önce bir not : arkadaşlar Kore'de düğünden önceki hafta veya düğünden önceki gün damat tarafı, kız tarafının evine bir sandık gönderir. Sandığın içine her çeşit şeyi koyarlar. Ama en önemli şey mavi ve kırmızı kumaşların konulmasıdır. Çünkü gelin sandıktan önce kırmızı kumaşı çekerse ilk çocuklarının erkek olacağına, maviyi çekerse de ilk çocuklarının kız olacağına inanırlar. Ve bu kumaşlar düğünde de mihraba mı ne koyulur.
Sehun yerde bağdaş kurmuş oturuyor Luhan'ın ailesinin gönderdiği çeyiz sandığına bakıyordu.
Sandığa elini attı ve eline mavi bir ipek kumaş geldi. Kumaşlara bakıp ilk çocuğunun cinsiyetini düşünmesi gerekirken - ki Sehun bir erkekti. Çocuk doğuramazdı- farklı şeyler düşünüyordu.
Yarın düğünü vardı.
Evlenecekti.
Zaman o kadar çabuk ilerliyordu ki, Sehun hala yaşadıklarının -ve hatta yaşayacaklarının- tam olarak farkında değildi. Kendi başrolü olduğu hayatı o farkında olmadan ilerliyordu ve müdahele de etmek zordu sanki. Kendi hayatının figüranıymış gibi hissediyordu.
Kumaşı elinde tutmaya devam ederken bileğindeki ize baktı.
Acaba geçecek miydi ?
Gözlerini daldırmışken annesinin sesiyle hopladı.
''Sandığı açtın mı ? Neden haber vermedin çok merak ediyordum ! Hem benim açmam gerekmiyor muydu ?''
(Araya girdim çok özür. Geleneklere göre bu sandığı anne açar )
Sehun başını kaldırdı ve annesine baktı. Melankolik bakışlarıyla annesinin orta sehpaya iki kahve kupasını bırakışını izledi. Annesi kupaları sehpaya bıraktıktan sonra elindeki tepsiyle Sehun'un yanına oturdu. Oğlunun bakışlarını fark etmişti. Kumaşları Sehun'un elinden aldı ve sandığa öylece bıraktı. Dizindeki tepsiyi yere bırakıp oğluna sıkıca sarıldı.
''Hayatım ? İyi misin ? ''
Sehun gözlerini sımsıkı kapamış annesinin kokusunu içine çekiyordu.
''İyiyim yani şey...sizden nasıl ayrı kalacağım bilmiyorum...''
Sehun'un yarından itibaren bütün hayat düzeni değişecekti. Artık Kim ailesinin hanesinde yaşayacaktı. Hemen hemen her şeyi eski usullere uygun yapmaya çalışıyorlardı.
Annesi Sehun'un saçlarını okşadı ve alnına düşen kısa saçlarını da iteleyip alnını öptü. Oğlunun kısılan gözlerine bakarak konuştu.
''Başka bir gezegene gidiyor değilsin ya...sık sık görüşeceğiz.''
Sehun bakışlarını bu sefer de parkeye indirdi. Annesi onu tekrar sarmaladığında telefonu çaldı. Sehun annesinin kollarından ayrılıp yerde emekleyerek salonun bir köşesinden telefonunu aldı.
- Tao -
Telefon rahatsız edici bir biçimde çalmaya devam ederken Sehun sadece ekrana bakıyordu. Annesi endişeli gözlerle oğlunu izledi.
''Kim arıyor?''
Sehun telefonu sessize aldı ve annesine baktı.
''Tao.''
Arama bitince de hemen mesaj geldi.
''Bugün halı sahaya gidiyoruz 5'te. İstiyorsan gel bebeğimmm. Edebiyat bölümünden şu Leo da gelecek. Tanrım çok yakışıklı ! Neyse öptüm :* ''
''Sahi ? Tao düğüne gelecek miydi ? Davetli listesine adını yazmış mıydık ?''
Sehun'un gözlerinin dolduğunu fark etti. Sehun kafasını kaldırmadan ağlamaklı sesiyle cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scent Of A Man (HANHUN) - 남자의 향기
Fanfiction120 yıllık bir kan mührü. Evlilik üzerine yapılan bir anlaşma. Oh Sehun, Kim Luhan ile evlenmek zorundaydı.