"Baba,ben birkaç saate Malezya'ya gidiyorum. Oradan istediğin bir şeyler var mı?"
Luhan yolculuğa çıkmadan önce babasıyla konuşmak için kütüphaneye girmişti.
Hodong yine gazete okuyordu. Gazeteyi bıraktı.
"Hayır oğlum. Bir şey istemiyorum."
Luhan biraz tuhaf sayılabilecek bir şekilde gülümsedi. Aralarındaki tuhaflık ilk günkü gibi değildi tabi. Ama yine de buzları tamamen eritmiş sayılmıyorlardı.
"Peki,öyleyse ben alt kata-"
Sözü babası tarafından kesildi.
"Bir dakika Luhan."
Luhan geri döndü babasınına baktı.
"Aslında sana uzun süredir söylemek istediğim bir şey vardı."
Merakla bekliyordu. Hodong'un iki lafı bir araya getirmesi biraz zor oldu. Babasının karşısındaki koltuğa oturdu. Hodong boğazını temizledi.
"Ben...senden...özür dilerim oğlum."
Luhan istemsizce gözlerini büyütmüş bir şekilde babasını dinlemeye devam etti.
"Geçmişte olan her şey için...özür dilerim."
Bu konuyu konuşacakları o gün gelmişti işte.
"Baba..."
Hodong yine boğazını temizledi. Nasıl konuşacağını bilmiyordu.
"Gerçekten pişmanlık duyuyorum. Sana öyle davranmamalıydım."
Luhan'ın gözleri doldu. Olayın patladığı gün ev bir savaş alanına dönmüştü. Babası ona bir şeyler fırlatıp durmuştu. Abisi araya girmişti. Luhan babasına el kaldırmaya çalışmıştı.
"Şunu bilmeni isterim ki...bugün olduğun kişiyle gurur duyuyorum."
İlk ağlayan Hodong oldu. Yaşlı adam bir gözyaşını yanağına bıraktı. Ama hemen sonra elinin tersiyle sildi. Burnunu çekti.
"Seni sen olduğun için seviyorum evladım. Sehunla da gurur duyuyorum."
Luhan kalktı ve çekinerek babasına ilerledi. Hodong oturduğu yerden kalktı. Bir anda birbirlerine sıkıca sarıldılar. İkisi de biraz sarsılarak ağlıyordu.
"Hadi o günleri unutalım. Ve önümüze bakalım. Ne dersin baba?"
Onu affettiğini biliyordu. Oğlunun sırtını sıvazladı. Geri çekildiklerinde Luhan babasının gözyaşlarını sildi. Tam bu sırada Yoo Gang içeri girdi.
"Burada neler oluyor?"
İkisini de gözü yaşlı görmek onu çok şaşırmıştı.
Luhan da Hodong da Yoo Gang'a bakarak gülümsedi. Luhan "Hiçbir şey." diye cevap verdiğinde kadın ne olduğunu anlamıştı.
Kendini ağlamamak için tuttu ve gidip hem oğluna hem de kocasına sarıldı. Jaeho kapı eşiğinden gizlice onları izliyordu. Çok sevinmişti. Az kalsın o da ağlayacaktı.Luhan,Jaeho'yu fark etti ve kıkırdayarak içeri çağırdı.
"Özür dilerim,elimde olmadan şahit oldum."
"Sana bir söz vermiştim hani. İki gün sonra bir kör randevuya çıkacaksın. Sana birini ayarladım."
Yoo Gang Jaeho'nun yanına gitti ve elini omzuna attı. Jaeho sevinçle herkese gülümsüyordu.
"Artık senin başını bağlayacağız. Oğlumuz sayılırsın."
Kütüphanedeki kahkahalar alt kata kadar ulaştı. Evin havası artık çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scent Of A Man (HANHUN) - 남자의 향기
Фанфик120 yıllık bir kan mührü. Evlilik üzerine yapılan bir anlaşma. Oh Sehun, Kim Luhan ile evlenmek zorundaydı.