Luhan odasındaki boy aynasının önünde dikilip gözlerini kısmıştı. Giydikleri yakıştı mı yakışmadı mı anlamaya çalışıyordu.
Bugün babası da abisi de işe gitmemişti. Abisinin eşi de onlardaydı.İki aile birlikte ilk kez kahvaltı yapıp düğünün ayrıntılarını konuşacaklardı.
Giydiklerinin uyumunu sınarken birden aklı Sehun'a kaydı. İçinden o geldiğinde ona nasıl davranması gerektiğini düşünüyordu. Sonuçta şu pazarda geçirdikleri gün fena değildi.
Tamam,çok farklıydı.
Luhan'ın şu ana kadar yaşadığı en ilginç gün bile olabilirdi.
Ve bu Sehun sayesinde olmuştu. Birkaç gündür aslında pazara tekrar gitmek ve oradakilerle konuşmak,aynı havayı solumak istiyordu.
Odasındaki sandalyenin yere sürtünme sesini duyunca hafifçe irkildi ve arkasına baktı. Masanın ve hatta sandalyenin altına koca poposunu zorla sığdıran Maxim düzgün yatma pozisyonunu ayarlayamamıştı. Oynadıkça sandalye yere sürtüyor ve gıcık bir ses çıkarıyordu. Luhan ilerledi ve sandalyeyi Maxim'in üstünden yavaşça çekti. Maxim gözlerini Luhan'ın gözlerine değdirdi ve ''Gerçekten mi?'' der gibi bir mayışkın bakış attı. Ardından da yerden kalkıp oda kapısına ilerledi. Luhan arkasından bağırdı.
''Sandalyeyi boşuna kaldırdım yani!''
Maxim'e göre işin eğlencesi, cüssesinden küçük yerlere girmekti. Bazen yavruyken girebildiği koltukların altına girmeyi denerdi. Ama danaydı işte. Koca bir danaydı. O küçük yerlere giremeyince sinirleniyor,hırlıyordu.
Maxim'in adım seslerini dinledi ve aynaya geri döndü. Saatini takıp parfüm sıktı. Bugün kendisiyle normale göre daha fazla ilgilendiğinin farkına varınca biraz dellendi. Sonuçta bunları Oh Sehun için yapmıyordu.
Odasından hemen çıktı çünkü daha fazla kalması kendisiyle daha fazla ilgilenmesi demekti. Mutfağa indi ve ahjummaların koşuşturmacasına şahit oldu. Bir köşeden mezelerin tabaklara konmasını izlerken tezgahtaki geniş bir tabaktan fal kurabiyesi aldı. Babası bu batı işi kurabiyeleri çok sevdiği için hem iş yerine hem de eve aldırıyordu.
Kurabiyenin yarısını dişledi ve ağzından katlanmış kağıdı çıkardı.
Ondan çok hoşlandıysan eğer
Birkaç hafta beklemeye değer
Hislerinden emin olmak için
Hem ona hem kendine zaman ver
Kısık sesle söylenmeye başladı
''Bu ne şimdi ya...of...''
Kurabiyeyi ikinci kez yiyişiydi ve her yiyişinde ağzındaki lokma zehir oluyordu. Acaba sonrakinde ne çıkacaktı ?
Luhan bunu düşünmek istemedi,merak falan da etmiyordu artık falları(!) Yüzünü buruşturup kurabiyeyi çiğnemeye devam etti. Sürahiye su dolduran ahjumma mutfağın köşesine tünemiş Luhan'ın buruşmuş suratını fark etti.
''Yoksa kurabiyeler bozulmuş mu ? Daha yeni aldırmıştık üstelik...''
Luhan seslice ve zorla yutkundu. Kurabiye boğazından zor gitmişti.
''Yok yok bozulmamış.''
Ahjummaya zorla gülümsedi ve sonra da mutfak kapısının eşiğinde dikilmeye başladı -nedense evde geziniyordu,ne yapacağını bilemez bir haldeydi- Üst katın merdivenlerinden birbirini ittirerek hızla inen Maxim ve Jojo'yu gördü. -Gerçi Maxim danalığıyla Jojo'yu tepiyordu-
Genelde Maxim de Jojo da eve birisi gelmeden önce hisseder ve duyar, kapıya önce ikisi giderdi. Luhan,Oh ailesinin geldiğini anladı. Çok hevesli görünmemek için mutfağa geri döndü ve mutfak masasına konulmuş dergilere bakıyor gibi yaparken mutfak penceresinden göz ucuyla bahçeye baktı. Sadece Jimin ve eşi Seunghwan'ı görebildi. Sonra da başını yine dergiye indirdi. Ahjummalardan biri pencerenin önündeki muslukta ellerini yıkarken ''Geldiler!'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scent Of A Man (HANHUN) - 남자의 향기
Fanfiction120 yıllık bir kan mührü. Evlilik üzerine yapılan bir anlaşma. Oh Sehun, Kim Luhan ile evlenmek zorundaydı.