Bölüm 30

33 42 0
                                    


9

Eve dönmeyi istemişti o gün ama dönerse buradaki ortamdan, arkadaşlarından kopacaktı, o eski yaşantısı gelmişti gözlerinin önüne, ne doğru düzgün bir dostu, ne bir sevdiği, ne bir yalnızlığı vardı, hiçbir şeyi yoktu kendini değerli hissettiği, ama burada, sokaklarda, macera vardı, heyecan, müthiş bir belirsizlik, korkutucu ama güzel bir gerçeklik, aç kaldığında onunla ekmeğini paylaşabilecek harbi dostları, yüzü güldü mü gerçekten gülen dostları vardı. Bu sokaklarda tek düze değildi hiçbir şey. Her an her şey olabilirdi. Artık televizyonu ışığı kapa diyen biri yoktu. Sabahın köründe işe kalk diyen biri yoktu ama çok özlerdi annesini. İşten gelince mutfakta annesinin yemek verip onunla gün hakkında konuşması, bişiyler deyip içini dökmesi.

Ali'ye pastalardan verdim, o da bana çöpte bulduğu meyve suyundan verdi. Önümüzde ateş çatırdıyordu. Ali de keyifsiz görünüyordu, onu mutlu edecek bişiyler düşündüm.

Ailesini sordum, daha çok üzüldü.

Ben de onları düşünüyordum dedi, annem sofraya yemek tabaklarını yerleştirirken benim sırama geldiğinde içi cız ediyordur. Ablam da onunla ettiğim kavgaları bile özlüyordur."

Ali, ağlayacak gibiydi. O bulutları dağıtmak için bugün gördüğüm bankadan söz etmeye başladım. Soygun yapıp o parayla kendimize yeni bir hayat kurabilirdik, doğa içinde.

Ali'nin gözleri parlamıştı heyecanla. Sakladığı çikolatayı çıkardı, yarsını bana verdi.

"Kimseye vermeyecektim hesapta" dedi gülüp.

Kaliteli çikolatanın tadı damağıma yayılınca, o keyifle Ali'ye sıktığım palavrayı daha bir düzene, güzelliğe sokup anlatmaya başladım. Gülüyor, arada kendi fikrini söylüyor: "...şunu da yaparız" diyor, "hı hı" diyorum, gülüyor, gülüşüyoruz, bir düşü örüyorduk. İkimizde de ne keder, geçmiş ne gelecek, hiçbir endişe ve korku kalmamıştı, birbirimizin gözünün içine, ağzından çıkanlara bakıyorduk, kilitlenmiştik, bir tur uçuşa geçmiştik; ama fazla ileri gidersem hüsrana uğrardı, kusura bakma Ali ama bunlar sadece bir düştü, kurması güzel; ama gerçekte uygulamaya kalksak, inan bizim becerebileceğimiz bişiy değil. Çünkü sen ve ben iyi insanlarız. Elimize kan yakışmaz, yüreğimiz bu acıyı kaldıramaz. Zaten banka soyanları polis birkaç gün içinde yakalayıp hapse tıkıyor. Onlardan kaçmak imkansız. Biz mafya da değiliz. Banka soymayı da ancak filmlerden biliriz. Bize yumruk atana bir yumruk atsak, yere çalsak, adam ağlasa, ona üzülür ve yerden doğrulması için elimizi uzatırız. Beni anlayabiliyor musun dostum?"

Başını salladı üzgün üzgün; "evet" dedi.

Ben başımı şehrin ışıklarına çevirip anlamsızca bişiy şarkı yaratıp mırıldanırken beni izledi sessizce ve; "sen bir iş çeviriyorsun" dedi, "Sinsi."

"Yok" dedim, güldüm.

"İnanmıyorum sana." 

YALNIZLIKTAN KAÇIK(BASILACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin