İyi okumalar...
"Beril' in Ağzından"
Kafamı Armağan' ın omzuna yaslamış durumdayken çalan telefonuyla beni kendinden uzaklaştırdı ve telefonunu cebinden çıkarıp aramayı cevapladı. "Efendim anne?" Ay, annesi arıyomuş. Bi an için Kaan zannetmiştim.
Ben böyle düşünürken o konuşmasına devam etti. "Evet bu akşam gelicem yemeğe, bi şey çıkmazsa." Ne yemeği? Bu akşam yemeğe mi gidicek? Neden benim bundan haberim yok?
Kafanı kırıcam senin Armağan.
Sinirle ona bakmaya başlamışken o "Tamam annem, görüşürüz." deyip telefonu kapattı. Kafasını bana doğru çevirdiğinde konuşmasına izin vermeden "Ne yemeği?" diye atladım. Bana bakarak ufak bi tebessüm etti ve "Annemin eski bi arkadaşı ailesiyle beraber bize gelicekmiş bu akşam., annem benim de gelmemi istedi. Ona gidicem." diye açıkladı.
Kafamı onaylar anlamda sallayıp tekrar Armağan' ın omzuna koyucakken aklıma gelen fikirle hızla ayağa kalkıp onu da kaldırdım. Bana anlamamış bakışlar atarken "Hadi alışveriş merkezine gidelim." dedim. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Ben bu senaryoyu biliyorum sevgilim. İki sevgili alışveriş merkezine gider ve kız o mağazadan o mağazaya girip erkeği deli eder. Teşekkür ederim ama ben almıyım." dedi.
Omuz silkip gözlerimi büyüttüm ve "Ya Armağan lütfen. Söz fazla mağazaya girmicem." dedim.
Bana inanmaz bakışlarla bakarken masumluğu bi kenara bırakıp içimde barındırdığım bütün çirkefliğimle konuşmaya başladım.
"Bak eğer bugün benimle gelmezsen ben de yarın kızlarla giderim ve yemin ederim ki sana inat kısa şortlar ve bi sürü de kısa etek alırım görürsün gününü. Ah tabi kısa elbiseler almayı da ihmal etmem."
Bana gözlerini kocaman açıp bakarken eliyle yüzünü sıvazladıktan sonra gülerek bana baktı ve sınıf kapısını gösterip "Yürü hadi başımın belası." diye mırıldandı. Montalarımızı üstümüze geçirdik ve çantalarımızı alıp yürümeye başlamışken tek kaşımı kaldırıp "Başımın tatlı belası dicektin sanırım?" diye sordum. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Hayır güzelim. Tam olarak başımın maviş belası dicektim." dedi.
Yumruk yaptığım elimi omzuna geçirerek "Pislik..." diye mırıldandım. Omzunu ovuşturarak bana baktı ve başımı kolunun altına alıp "Elin ağır be kızım. Vurma şöyle." dedi, dalgaya vurarak. Okuldan çıkıp arabaya ulaştığımız çantalarımızı arka koltuğa atıp önde yerlerimizi aldık. Armağan arabayı söylediğim alışveriş merkezine sürmeye başladığında surat ifadesine gülmeden edemedim.
Allah' ım ya, sanarsın ölüme gidiyo çocuk. Öyle bi surat ifadesi yani.
Alışveriş merkezine ulaştığımızda arabadan inerek arka kapıyı açtım ve çantamı aldım. Sadece cüzdanımı elime kalsaydım Armağan görür ve ağzıma sıçardı.
Kontrolden geçip ilk gözüme kestirdiğim mağazaya doğru Armağan' ı çekiştirmeye başladım. Mağazadan içeri girdiğimizde elini bırakarak kendimi kıyafetlerin arasına bıraktım. Belki Armağan' a da bi şeyler bulurdum.
-2 saat sonra-
Kabinden çıktığımda bıkmış bi şekilde Armağan' a baktım. Beğenip giydiğim hiçbi şeyi beğenmemişti Armağan. Yok çok açıkmış, yok çok kısaymış, yok çok darmış.
Ebenin bilmem neresi yani!
Çuval filan giyiyim isterse?!
Şu an ise üstümde siyah göbeğimi az da olsa açıkta bırakan bi bluz altımda da yine siyah dar bir pantolon vardı. Üstüne de renkli bir hırka giymiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir Kızı
Teen FictionSonunda bizi de bulmuştu mutluluk. Kucağımdaki minik prensese bakıp hafifçe gülümsedim. Bazen annesi gibi hırçın bazense çok uysaldı. Bakışlarını annesine doğru döndürüp "Anne babam seni seviyor mu?" diye sormasıyla Defne bakışlarını bana döndürdü...