17.)

111 9 0
                                    

İçeri girdiğimizde sekreter içeride misafiri olduğunu ve biraz beklememiz gerektiğini söyledi. Sekreterin adı derin'di çalışkandı ve kendini beğenmişti,ama müşteri veya patronları olduğu zaman yüz ifadesi hemen değişir,melek gibi olurdu arada geldiğim için az çok tanışmıştık artık. Gülümseyerek hülyalı hülyalı sina'ya bakıyordu sonra göz göze geldik tek kaşımı kaldırdım ve "canım sen hayırdır?"bakışı yaptım hemen önüne döndü. Hayır yani kıskandığımdan değil ama konu ciddi o bakımdan neyse biraz daha bekledik kalan zamanda da yüzümü inceledi. Sina ise bir onda bir de bana bakıp anlamadığını bariz beli etti. Bu yüz biraz da onun eseriydi. Kapı açıldığında bizde ayağa kalktık. Konuştukları kişinin arkası dönüktü. Siyah deri ceket mavi kot pantolon giymişti uzun boyluydu. Cüneytle benzetecektim ki yüzünü dönmesiyle olduğum yerde kaldım birden kayboldu ve yine birden karşıma çıkmıştı. O ise bize nazaran daha sert duruyordu özellikle de sinaya olan bakışları. Oğuz hemen araya girdi ve:"olayın baş kahramanı geldiğine göre odama buyrun konuşma vaktimiz de geldi demektir"dedi. Ama ben alttan alta bana olan kızgınlığını anlayabiliyordum. Tek başıma hareket etmemi istemiyordu. İçeri girdiğimiz 1 adet dosyalarla uğraşan ceyda'yı gördüm kafasını kaldırıp gülümsedi "hoşgeldiniz"diyerek bana sarıldıktan sonra yerine geçti. Bu sefer bakışlarım oğuz'u bulduğunda "hiç bana bakma nisan daha ilk günden rakibim olduğunu ilan etti. Anlasın bakalım kolaymı zor mu olduğu"diyerek biraz daha bana dönde ve göz kırptı. "Ceydacım allah yardımcın olsun biliyorsun ki iş konusunda gözü çok karadır. Sert kayaya çarptın kankacığım"diyerek oğuz'un oyununa katıldım. Birazdan kıyamaz dosyaların 3'te 2'sini alırdı nasılsa önünden . Ceyda da alıngan bir tavırla; sorma sorma kendim ettim kendim buldum diyerek önündeki dosyalara döndü. Derken bir öksürük sesi geldi. Tam tahmin ettiğim gibi cüneyt komserdi, buna da sabrı yoktu. Aslında sina ve cüneyt hesapta da yoktu. Onlar karşılıklı masanın yanındaki tekli koltuklara oturdu. Bende masanın tam karşısındaki 3'lü koltuğa oturdum. Birazdan da sorgum başlayacaktı zaten. Oğuz söze girdi hemen:"cüneyt bey buraya senin için endişelendiğini söylemek için gelmiş. Aslında bakarsan seni tanıdığımız için ve asla eylül'ün eşine bakmadığın ve bakmayacağın için tavırlarına anlam veremedik ne yapmaya çalışıyorsun. Senden bir açıklama bekliyorduk dünden beri ve bugünde komser cüneyt geldi. "Şimdi herşeyi daha idrak ediyordum. Hangi cesaretle bu planı yapmıştım." Amacım onun güvenini kazanıp her şeyi ona itiraf ettirmek ve sesini kaydetmekti ama...."devamını getiremeden gözlerim doldu:" şimdi ise korkuyorum. Ya daha kötü şeyler olursa, gözlerinde en ufak pişmanlık kırıntısı bile yok, yapabileceklerinin sınırını görmek bile istemiyorum"dediğimde cüneyt bana doğru geldi ve peçete uzattı. Gözlerimi sildim ve "sina bey kartı bulmuş"dediğimde oğuz anlamıştı. Komser cüneyt'e ise hemen kartı uzattım. Kartı okuduğunda hemen bana baktı ve "biliyordum şüphelerimde haklı çıktım. Şimdi ne düşünüyorsun"dediğinde oğuz araya girdi:"bizden yardım istiyor bu konuyu kesinlikle bu odadakilerden başka kimse bilmemeli. Bu arada dediğinde bu cümlesi banaydı:"ses kaydını delil olarak kabul edileceğini sanmıyorum bu kart ve daha bağlayıcı birşey lazım bize"dediğinde. Cüneyt; "sanırım burda da ben devreye giriyorum. Sen hiçbirşey olmamış gibi devam et. Kalabalık yerlerde görüşmeye de özen göster. Ben yine de takipte olacağım. Ve son bir şey daha, bir gün onunla evinde buluşur ve beni ara çaktırmadan ben telefonu haporlöre verip savcı olan bir arkadaşıma dinletmeye çalışırım. Ben o arkadaşımla buluşana kadar şüphelenmesin sakın" bunları ne ara planlamıştı. Polisiye, aksiyon ne ararsan vardı filmin içinde gibiydim. "Merak etmeyin dedim ve kart bu defa komserdeydi. Sina artık sabredemedi ve "bende yardım etmek istiyorum "dedi. Bu defa ben devam ettim:"siz yapabileceğiniz en büyük yardım zaten kartı vererek yaptınız"dedim. Gülümsedi ve "ne demek ,ben her zaman yanınızdayım"dedi. Bu defa ceyda dosyalardan başını kaldırıp bizi süzdü ve bana imalı gülümsedi, neyseki kimse fark etmedi. Yalnız anlayamadığım şeydi komser cüneyt'in sinayla ne derdi olduğuydu, arada ters ters bakıyordu. Sina'nın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. O baktıkça gıcık bir şekilde gülüyordu. Sessiz savaş halindelerdi adeta. Hiç kimsenin kalkmaya niyeti yoktu oğuz da bunu anlamış olacak ki eline telefonu aldı ve;"eee bunun üstüne bir türk kahvesi iyi gider, siz ne alırsınız"dediğinde sina kalktı ve "ben müsaadenizi isteyeyim girmem gereken bir ameliyat var."dedi ve bana tokalaşmak için elini uzattı "tekrar görüşmek ümidiyle hoşçakal nisan" dediğinde bende elimi uzattım ve "görüşürüz kendinize iyi bakın"dedim sende diyerek odadan ayrıldı. Bu arada komser cüneyt'in de söylenmeleri kulağıma gelmişti; "geç bile kaldın güle güle!"yardım edecekmiş bir sen eksiktin zaten! "Duymuyorum mu zannediyordu kendine mi engel olamadı anlamadım" "derdin ne senin" demek istesem de ortam ve durum müsait değildi.

KIŞ GÜNEŞİ Masalım #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin