Hatice Hanım'ın ve Süleyman Ağa'nın ayrılışından sonra birkaç gün geçmişti. Devran çok düşünceliydi o günden beri. Yani bu kolay bi şey değildi sonuçta ama artık onun da iyi olmasını istiyordum. Baran'ı da emzirdikten sonra yatağa usulca bıraktım ve yavaşça odadan çıktım.
Devran oturma odasında ve televizyon izliyordu. Sorun teşkil eden şey televizyon izlemesi değildi. Sorun şu ki televizyonda Kiralık Aşk izliyordu.
Oha!
Resmen Devran Karahan Kiralık Aşk izliyor. Tabii ki odak noktası televizyondaki ve Devran'ın asla izlemeyeceği bir dizi olan Kiralık Aşk değildi ama istemsizce gülümsedim.
Yavaş adımlarla yanına gidip oturdum. Devran hiçbir tepki vermeyince anlık olarak gözlerim televizyona gitti. Waaoow Ömercim tişörtü çıkardı. Benim gözlerim kocaman açıldı ve ben daha adam akıllıca televizyona bile bakamadan Devran konuştu "Adamı gözlerinle yedin. Devam et, yanında kocan oturmuyormuş gibi düşün." dedi imalı imalı.
"2 saniye bile olmadı be televizyona bakalı. Hem sen niye izliyorsun bunu?" dedim. "Televizyon kumandası çok uzak geldi. Zaten başka bişey olsa da odak noktam televizyon olmuyo" dedi. Birkaç saniye Devran'ın gözlerinin içine baktım. Gözlerinin içinde, çok uzaklarda bir çaresizlik gördüm. Sarıldım sonra. Sımsıkı. Hiç bırakmayacakmışçasına. "İyi ki varsın" dedi bana. "Asıl iyi ki var olan sensin. Her şey düzelecek." dedim. Ve ayrıldım. Ellerini tutup "Annen-" lafımı kesip "Bahsetmeyelim. Çünkü ben artık ona anne demek bile istemiyorum." dedi.
"İyi de neden? Belki hata yaptı ama ona anne dememek.." "O akşam aradım kaç kere açmadı. Sonra da aradım. Yine açmadı. Ama bugün açtı. Ve ben onun için her şeye rağmen endişelenirken annem bana umrunda bile olmadığımı söyledi ve kapattı. Sonra da bi daha ulaşmadım. Ben her şeye rağmen merak ettim onu ama.." Bi kez daha sarıldım sımsıkı "Ben senin yanındayım, ne olursa olsun." dedim ve koltukta doğruldum. Televizyona döndüm. Ömer Defne'nin dudaklarını sömürmekle meşguldü. Devran da televizyona 2 saniye baktıktan sonra "En mantıklısı" dedi ve beni öpmeye başladı. Dudaklarımı tamamlayan dudakları, değdiği her epitel hücremin çekirdeğinin erimesine sebep olurken karnımdaki kelebeğimsi karıncaları durdurabilene aşk olsundu...
💟💟💟
"Devran, apar topar çıkardın beni evden. Çocukları da Dicle'ye bıraktık. Aklım onlarda. Nereye gidiyoruz biz?" diye söyleniyordum. Söylenmesine söyleniyomda kimin umrunda? Devran tek kelime etmiyo.
"Tamam, geldik sayılır." dedi. Ve biraz daha ilerledikten sonra durdu. Etraf çok güzel görünüyordu. Evler vardı ama apartman değil. Ve çok fazla da değillerdi. Her yer yemyeşildi. Arabadan indim. Devran usulca elimi tuttu ve ilerlemeye başladık. Biraz daha ilerledikten sonra Devran beni sağına döndürdü. Bahçesinde bir sürü Karagül olan bir ev. İki katlı ve çok tatlı bir ev. Masallardaki gibi. Ve bahçe kapısının üzerinde kocaman harflerle yazılmış bir yazı "EVİNDAR"
Evin-dar, bahçen geniş. Bu ne manaağğğ? Diyen iç sesime gülmeden edemedim. Devran beni içeri doğru ilerletti. Ve bahçeye girdik. Karagüllerin ortasında durduk. Her tarafta en sevdiğim çiçek vardı, karagüller. Devran ellerimi tuttu ve gözlerini mıhladı gözlerime.
"Hep böyle bak bana, çünkü bundan sonra ben de böyle bakıcam sana; aşkla... Çok canımız yandı belki, ağladık, üzüldük ama hepsi geçti. Şimdi artık mutluluk bizim hakkımız. Ağlayarak geçirdiğimiz her anın acısını kahkahalarla çıkarıcaz..." dedi ve gözlerini anlık olarak gözlerimden ayırdı. Bahçe kapısının üstündeki yazıyı kafasıyla işaret edip devam etti " Evindar ne demek biliyo musun?" dedi. Kafamı hayır anlamında salladım. Konuşamıyordum bile. Sanki konuşsam bu anın büyüsü bozulacakmış gibiydi. "Aşk demek. Sevgi demek." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN ADRES SORMAZ Kİ
RomanceÇocukluğumdan beri aşık olduğum adama açılmam gerekiyordu. İçimde durmadan büyüyen bu sevgiye AŞK'tan başka birşey demek imkansızdı. İlk başlarda 'çocukluk'tu ama ben artık 20 yaşındaydım. Çocukluk kelimesi yoktu. Aşk vardı. Devran Karahan'a karşı s...