"E ama yuh"
Devran'ın bu tepkisinden sonra içimde anlamsız bir heyecan oluştu ve hızlıca nefes alıp vermeye başladım. Gözlerim bir an olsun ayrılmadı Devran'ın gözlerinden. Devran'ın gözleri benim nefes alış verişimden dolayı inip kalkan göğüslerime indi saniyenin binde biri bir süre zarfında. Yavaş adımlarla bana yaklaşmaya başladı.
Dur Devran. Gelme. Hıg diyip gidicem bak. Sen niye burdasın ki? Burda olmaman lazım. Gelmeeeeee!!!
Tabiki ben bunları salak gibi içimden söylediğim için Devran durmadı. Yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı. Dibimde durunca nefesimi tuttum resmen. Beni ellerimden tutup döndürdü. Sırtımı göğsüne yasladı ve beni aynaya döndürdü tekrar. Bedenim ona hiç itiraz etmeden beni yönlendirmesine itaat ediyordu. Aklım ise... Aklım? Yok! Devran bana bu kadar yakınken olması imkansızdı.
Devran elini karnıma koydu. Eli tüm bedenimin karıncalanmasını sağlarken, bulunduğumuz pozüsyondan ötürü her verdiği nefes omzuma çarptıktan sonra tüm vücuduma yayılarak beni yakıyordu.
Devran, elini karnımdan çekmeden konuştu.
Şimdi hepiniz romantik bir şey söylemesini bekliyorsunuz. Ama unuttuğunuz ufak bir ayrıntı var. Ben o kitaplardaki romantik, sevgi sözcükleri kullanan bir odunla değil dümdüz önündeki sıfatı 'romantik' , 'sevgi sözcükleri kullanan' değil de 'tescilli' olabilecek bir odunla evliyim.
"Sen bizim bebeklerimize o çirkin sesinle 'Gıybet' mi söylüyorsun?" dedi. Böyle demesi her ne kadar komik olsada eline bir tane vurdum ve sırtımı göğsünden ayırıp yüzümü Devran'a dönerek "Benim sesim çirkin değil bir kere. Unuttun mu ben konservatuar okuyorum. Ayrıca dışarı çık. Üstümü giyicem." Dedim parmağımla kapıya göstererek. Devran gözleriyle vücudumda bir tur daha attıktan sonra "T-tamam. Ben çıkıyorum. Sen rahat rahat g-giyin" dedi kekeleyerek.
Kekeledi.
Helal kız Asmin. Devran Karahan'ı da kekelettin ya...
İlk defa bana katılan iç sesime gülüp üzerimi giyinmeye koyuldum.
...
"Tamam, Geliriz. Görüşürüz." diyip telefonu kapattım. Annemin hastaneden çıkmasından birkaç gün sonra Şükrü aramıştı. Bizi yemeğe davet ediyordu. Ben de kabul etmiştim. Annemin veya babamın yaptıklarına artık daha fazla üzülmek istemiyordum. Geçmişe kalınca bir sünger çekip kapatmıştım. Çünkü artık yaşananların yaşanacakları etkilemesini istemiyordum.
"Devraaan" diye seslenerek yatak odasına doğru ilerlemeye başladım. En son yukarı çıkmıştı. Odaya girdiğimde Devran'ı yatağın ortasında oturmuş tabletiyle uğraşırken buldum. "Efendim" dedi göz ucuyla bana baktıktan sonra "Akşam annemlere gidiyoruz. Şükrü aradı, davet etti ben de 'hayır' demedim." dedim özet geçerek. Devran ise kafa sallamakla yetindi.
Onun kafa sallamasına omuz silkip elbise dolabına yöneldim bir eşofman bulup elime aldım. Devran ise hala elindeki tablete bakıyordu. Nasıl olsa tablete bakıyor diye banyoya gitme ihtiyacı duymadan pantolonumu bacaklarımdan sıyırdım. "Bu bir kaç gündür bana eziyet etmek için yemin falan mı ettin? 2 oldu." dedi Devran. Çabucak eşofmanı giyip Devran'a döndüm ve "Sen eziyet görmemişsin." diyip odadan çıktım. Devran ise arkamdan "Görüşücez Asmin Karahan." diye bağırdı. :)
.·.·.·.·.·.·.·.·.·.·.·.·.
"Hoşgeldin, canım kızım." diyip sarıldı annem bana sonra da Devran'a da hoşgeldin, diyip içeri buyur etti. Şükrü beni görür görmez "Kara Gözlüm." deyip bana sarıldı. Daha sonra Erkam abime, Ömer abime, Yakup'a ve Kadir'e de sarıldıktan sonra sıra babama geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN ADRES SORMAZ Kİ
RomansaÇocukluğumdan beri aşık olduğum adama açılmam gerekiyordu. İçimde durmadan büyüyen bu sevgiye AŞK'tan başka birşey demek imkansızdı. İlk başlarda 'çocukluk'tu ama ben artık 20 yaşındaydım. Çocukluk kelimesi yoktu. Aşk vardı. Devran Karahan'a karşı s...