Bölüm 6

2.9K 129 29
                                    


Gece ilerliyordu. Bir ara hücremin kapısındaki demirlere sürtünen bir metal sesiyle uyandım. Kapıda işkenceci Yunan zabiti pis pis sırıtıyordu:

"Arkadaşın konuşmadı küçük kız... Ah, aslında seni bir elime verseler gereken bütün malumatı senden alırdım ya, dua et ki baban Yunan ordusunda, o yüzden sana dokunmama izin vermediler..."

Ona nefretle baktım. "Keşke babam ölmüş olsaydı da bu zilleti çekmeseydim! Her türlü işkenceye razıydım!"

Yunan zabiti pis bir kahkaha attı.

"Merak etme, artık seni baban bile kurtaramayacak. Yarın sabah asılarak idam edileceksin! Kumandan Vasili Albay Cevdet'e sabaha kadar mühlet verdi, olayın faillerini bulamadığı müddetçe cezayı sen ve arkadaşın üstleneceksiniz gibi görünüyor... Eh, Albay Cevdet'ten de bu saate kadar ses seda çıkmadığına göre... O halde, arrivederci küçük matmazel... Başka bir hayatta görüşmek üzere!"

Bir kahkaha daha atıp eğlenerek uzaklaştı. Bense duyduklarımı hazmetmeye çalışarak öylece oturdum. Bütün ümitler tükenmişti demek... Yarın ölecektim! Dudaklarım titremeye başladı. Ne çok şey yarım kalacaktı, ne çok şey!... Bir daha Halit İkbal olarak yazı yazamayacak, halkıma ulaşamayacaktım. Bir daha anneme sarılamayacak, onun kokusunu içime çekemeyecektim. Yıldız'la kavgalarımız bile şimdi burnumda tütüyordu. Sonra, Kordon'da yürüyüp güzel İzmir'imi, sevgili memleketimi, körfezi izleyemeyecektim. Ne çok şey yarım kalacaktı, ah...

Uzun müddet öylece karanlıkta oturdum ve düşündüm. Dışarısı sessizdi. Nöbetçiler dahil herkes uyuyor olmalı... Birden aklıma uzun yıllar önce, biz Selanik'teyken annemin söylediği bir türkü geldi. Bir Rumeli türküsü... Annem ne de güzel söylerdi içli içli. Farkında olmadan mırıldanmaya başladım.

"Arda boylarında kırmızı erik

Halime'nin ardında onyedi belik

Ah annecim ah annecim yaktın ya beni

Bu genç yaşta denizlere attın ya beni

Alıverin feracemi annecim diksin

O gıymatlı İsmail'e kendisi gitsin

Uyan uyan Ereceb'im senin olayım

Ardalar aldı ya nerde bulayım

Arda Boylarına ben kendim gittim

Dalgalar vurdukça can teslim ettim

Ah annecim ah annecim yaktın ya beni

Bu genç yaşta denizlere attın ya beni."

Ne de hüzünlü bir ezgiydi. Bir genç kızın yarım kalan aşkına ve kendine yaktığı ağıt... Tam da benim vaziyetime uygun. Kendi kendime sessiz gecede Arda Boyları'nı mırıldanırken gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Ölmekten korkmuyordum ancak yarıda kalan ömrüme ve aileme yaşatacağım ıstıraba üzülmemek, içlenmemek elimde değildi... Bu hislerle söyledim, söyledim... Türkü bittiğinde gözlerim ıslaktı ama gönlüm biraz da olsa ferahlamıştı.

Aradan on saniye geçmemişti ki, koridorda hafif bir öksürük işittim. Hemen toparlandım, gözlerimi sildim, aynı esnada hücremin kapısındaki kilit şıngırdadı. Parmaklıklı kapı açılınca gelene hayretle baktım: Leon'du.

Nöbetçi miydi bu çocuk? Konağa dönmemiş miydi? Gecenin bu kör vaktinde niçin buradaydı?

Leon kapıda durdu, bana oradan baktı. Konuştuğunda sesi hafif kısıktı.

"Uyumamışsın..."

Ona hüzünle gülümsedim. Onu her gördüğümde içimde yükselen öfke ateşi nedense bu defa yanmıyordu. Belki Hasan abi için üzgün olduğunu söylemesiydi yüreğimdeki buzları eriten, ya da bu gecenin son olduğunu bilmem: Artık sona gelmiştik, nefretlerin, öfkelerin ehemmiyetinin kalmadığı zamana...

Vatanımdaki YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin