Henüz akşam olmamıştı ki Mustafa Sami'nin öldüğü haberi geldi: Anadolu'ya kaçmaya çalışırken pusuya düşürülmüş ve öldürülmüş. Üstelik onu ihbar eden Yıldız'mış! Bu haberi işittiğimde hissettiklerimi tarif etmem mümkün değil. Bir Yunan düşmanının ölmesinden memnun olmuştum, bunu inkar edemem. Lakin onu sırtından vuranın Yıldız olması ve ablasının ihanetinin Hilal'i mahvedeceği gerçeği bu kutlu havadisin tadını istediğim gibi çıkarmama mani oluyor... Bir yandan da hayret ediyorum; doğrudur, Yıldız'ın sevmediği bir insanla evlendirilmesine en çok ben karşı çıkıyor, bir genç kıza bu muamelenin yapılmasına katiyyen razı gelemiyordum. Lakin Yıldız'ın yaptığına ne demeli? Onun yerinde Hilal olsaydı cesaretle annesinin önünde dikilir, "ben bu adamla evlenmem!" diye bütün dünyaya haykırır, fakat Yıldız'ın yaptığı gibi kalleşçe bir ihanete asla kalkışmazdı. Kimse Hilal kadar cesur olmaz elbette, yine de iki kardeşin birbirinden bu kadar farklı olması bir defa daha şaşkınlığa sürüklüyordu beni...
Hilal'le gün içerisinde bizim askerlerin hırpaladığı bir ufaklık yüzünden karşı karşıya geldik. Sanırım Mustafa Sami'nin ölüm haberini henüz almamıştı; eğer bilseydi bir de bunun için yüzüme tükürürdü. Çünkü her zamanki gibi bize kızgın, her şeyin suçlusunu biz ilan etmeye pek meyilliydi. Ancak deniz kıyısında yan yana oturduğumuz kısacık dakikalarda bir şeyler değişti aramızda. O anki melankolinin de tesiriyle Hilal'e ilk kez acıklı çocukluğumdan bir lahza gösterir gibi oldum. Ona Schopenhauer'in bir sözünü alıntıladım, çocukluk çağını mutlu geçirebilenlerin her daim sığınacak bir limanları vardır, en kötü günlerinde bile çocukluk günlerinin mutlu hatıraları ile avunabilirler, dedim. Bunları söylerken yas içindeki bir anne ve babalık vazifesi ile iplerini tamamen koparmış bir babayla geçen yalnız ve mutsuz çocukluğum vardı zihnimde. Gözlerim dolmaya başladı, Hilal beni böyle görmesin diye başımı öteye çevirdim. Fakat halim güzel kalpli meleğimin kalbine dokunmuş olmalı ki bakışları yumuşadı, az önce bana ve benim şahsımda tüm Yunan ordusuna ne kadar öfkeli olduğunu hemen unuttu. Ve birden elimi tuttu! Bu öyle beklenmedik bir hareketti ki, nefesim kesildi. Hatta bununla da yetinmedi, diğer eli ile yüzüme uzandı ve gözlerimin ucundan damlayan bir damla gözyaşını hafifçe sildi. Tanrım, ömrüm boyunca bu kadar mesut olduğumu hatırlamıyorum... Onun bakmaya doyamadığım güzel gözleri bana ilk defa böyle şefkatle bakıyor, yüzünde hafif bir tebessümün izi var... O kadar büyük bir saadet ve huzur kapladı ki içimi, gözlerimi yumdum, bu saniyeleri yudum yudum içmek için bütün duyularımla onun elinin temasına dikkat kesildim. Ve onun billur sesini işittim:
"Çocukluk günlerinin hatıraları pek tatlıdır, doğru... Lakin insan ömrünün hangi çağında olursa olsun güzel hatıralar biriktirebilir Leon... Geçmişin kötü hatıralarına takılıp kalmak yerine bu günümüzde mutlu olacağımız fırsatlar aramak icap eder, öyle değil mi?"
Gözlerimi açtığımda tatlı tatlı gülümsüyordu. Rüya mı görüyorum diye gözlerimi kırpıştırdım, hayır, gerçekti. İnanılır gibi değil, fakat Hilal ilk defa bana karşı bu kadar merhametli ve sevecendi.
Bütün ruhumla gülümsedim. Tanrım, ömrüm boyunca bu kadar büyük bir saadet duyduğumu hatırlamıyorum. Onun ufacık bir dokunuşu, söylediği birkaç tatlı kelam, bana bir damlacık şefkat ve sevgi göstermesi bile bulutların üstüne çıkacak kadar mesut olmama yetip de artıyordu bile! Ah küçük kız, sen bana neler yaptın?
Önlenemez bir dürtü ile elime değen elini sıkıca tuttum, parmaklarımı onun parmaklarına doladım, kuvvetlice sıktım. O güzel gözleri yine mıknatıs gibi beni kendine doğru çekiyordu, direnemedim, ona doğru eğildim. Şimdi yüzlerimiz arasında birkaç santim bile yoktu. Utanıp gözlerini kaçırdı, yanakları pembeleşmişti. Oysa ben, asırlar boyunca böyle durmaya razıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanımdaki Yabancı
Fanfic"Biri ateş biri su... Zıtların müthiş uyumu... En büyük aşklar, en büyük nefretlerden doğmaz mı zaten?" Bir #Hileon hikâyesi... (Hikâye dizi ile olabildiğince uyumlu gidecektir. Ama olur da dizi saçmalar, Yıleon falan yapmaya kalkarsa o zaman yollar...