Bölüm 7

2.9K 118 15
                                    

"LEON'DAN"

Onu size nasıl anlatsam... Nereden başlasam...

En baştan başlayayım diyorum da, başlangıçta benim için küçük, asap bozucu bir ufaklıktan başka bir şey değildi. Sokağa çıkma yasağını umursamaz, silahlı askerlere kafa tutar. Bütün centilmenliğimle kendisi ve ablasını bindiğim faytona davet ettiğimde: "ben işgalci bir askerin faytonuna binmem, yürümeyi tercih ederim!" diye kilometrelerce yolu yürüyüp bizi de zora sokar... Kendi soframızda bize nefretle bakar, yüzümüze katiller diye haykırır. Diyorum ya, asap bozucu! Güzeller güzeli ablasının hatrı olmasa çekilir dert değil!

Sonra ne oldu bilmiyorum. Her şey ne zaman değişti, nasıl değişti, bir türlü çözemedim. Çözebilsem, içimde büyüyen bu saçma sapan hislere henüz çok geç olmadan engel olabilirdim belki.

Lakin artık çok geç...

Galiba, evet evet, galiba bu tehlikeli oyun o zaman başladı: Şu kaçak askeri ararken. Onun birtakım dolaplar çevirdiğini anlamıştım. Kimse anlamaz zannediyor, ancak masumiyeti, rol yapamaması kendisini eleveriyor: Başını eğip hızlı hızlı yürüyüşü, sağı solu kolaçan edişi, bir şeyler çevirdiğini hemen aşikar ediyor... 

O gün hastanede karşısına çıktım, canım onunla biraz oynamak istiyordu. Pansumanım değişecek dedim, gidip başka bir hemşireyi çağırayım diye kaçmaya çalışınca önünü kestim: Ohi, siz değişin, dedim; yoksa benden çekiniyor musunuz? Onu canevinden vurmanın yolunu bulmuştum, küçük bir çocuk gibi "yapamazsın, edemezsin"lere tahammül edemiyor, hemen kendini ispat etmeye uğraşıyordu. "Tamam, pansuman malzemelerini alıp geleyim," dedi. Malzemelerle geldiğinde, beni çıplak bir halde onu beklerken buldu. O halini görmeliydiniz, domates gibi kızardı zavallıcık. Çok eğleniyordum, çok! Pansumanımı değiştirirken muvazenesini bozmak için bilhassa ona yakın durdum. Daha önce bir erkekle bu kadar yakın olmadığı öyle aşikardı ki... 

Fakat acayip şey, yine de kendine iyi hakim oldu, hiç açık vermedi. Hatta ondan çok ben heyecanlanmış gibiydim. Burnuma güzel saçlarından yükselen yasemin kokusu doldukça başım döner gibi oluyordu. Sargı bezlerini değiştirirken eli tenime değdiğinde kalbim ürkek bir kuş misali çırpınıyordu, şaşıyordum bu duruma. Evet güzeldi güzel olmasına da, ablasının insanı çarpan havası yoktu onda. Belki Yıldız'ın kardeşi olmasından, belki de hırçınlığından ötürü o güne dek güzelliğine pek dikkat ederek bakmamıştım, cins-i latif gibi düşünmemiştim onu. Şimdi ne oluyordu böyle, nedir bu kalp çarpıntısı? Lakin pek de üstünde durmadım, kim olduğundan bağımsız olarak genç bir kız benim genç erkek bedenimi heyecanlandırmıştı belki, mümkündür, olabilir. Çok kafa yormadım bu duruma. Hem zaten onu kızdırmaya odaklanmıştım, Symrna'nın ikinci efsanesini sırf onu kızdırmak için anlattım.

Doğrusu yine de iyi direndi, anlattığım hikayeleri renk vermeden dinledi, üstü kapalı tehditlerimi her zamanki üslubu ile savuşturdu. Nihayet "pansuman bitti!" diye bir hışımla eşyaları topladı, feracesini savurtarak uzaklaştı yanımdan. Arkasından uzun müddet gülümseyerek baktım. Onunla oynamak hoşuma gitmişti. Hem de tahmin ettiğimden de çok...

Andreas'ı gizlice kaçırmaya çalışacağını biliyordum, bunun ispatını akşam Yıldız gelip elime tutuşturdu: Sahte bir geçiş evrakı, hem de babamın mührünü taşıyan bir evrak! Hizmetçiyi kısaca sorguya çekince hemen öğrendim, meğer küçük hanım o gün gizlice babamın odasına girmiş, onu annem yakalamış. Ah küçük beceriksiz, boyundan büyük işlere kalkışırsan olacağı bu... Yıldız'a teşekkür ettim, bundan sonrası ile ben alakadar olacaktım. Tanrı biliyor ya, hafif de bir soğukluk geçti yüreğimden Yıldız'a karşı: Bunu Hilal'in iyiliği için yaptığını söylüyordu, ancak yaptığı şey kardeşini gammazlamaktı nihayetinde... Yerimde bir başkası olsa küçük hanımın başı epey ağrırdı. Ancak neyse ki benim başka planlarım vardı.

Vatanımdaki YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin