Bölüm 9

2.4K 111 12
                                    

Karargaha imzasız bir ihbar gelmişti: Cephanelik yangınının failleri filan saatte filanca adreste olacak diye. Boş ihbarlar çoktur, ancak nedense bu defa içimde doğru iz üzerinde olabileceğimize dair bir şüphe uyandı. Bir manga askeri alıp söylenen adrese gittim. Metruk bir binaydı, ancak içeriden sesler geliyordu. Ani bir baskınla odaya girdim ve silahımı içeridekilere doğrulttum. Kaçmaya çalışan iki kişi silahın namlusunun ucunda donup kaldılar.

Ben de öyle.

Dudaklarımdan tek bir sözcük döküldü.

"Hilal..."

O'ydu. O'ydu! Ne işi var burada?! Yanında bu...bu adamla? Gözlerim nefretle yanındaki genç adamın üzerinde gezindi, onu daha önce de cephaneliğin önünde nümayiş yaparlarken Hilal'in yanında görmüştüm. Besbelli kuvvacıydı. Ve besbelli, küçük, pervasız Hilal'i bu işe o bulaştırmıştı!

Ah, belliydi başına bir iş açacağı! Daha bugün faytonun altında kalmasını son anda önlediğim zaman bile bir şeyler karıştırıyordu. Düşürdüğü kağıtları nasıl da kapmıştı elimden! Ben neden onu o an durdurup başına bu belaları açmasına engel olmadım? Gerekirse onu eve kapatmalı, lakin böyle tehlikeli maceralara atılmaktan men etmeliydim!

Fakat artık çok geçti. Odada cephaneliğin krokilerini de bulmuştuk. Onları tevkif etmem icap ediyordu, yüreğim kanayarak öyle yaptım. İkisini karargaha götürdüm, hücreye atıldılar. Ardından komutanın, yani babamın makamına çıkıp malumat verdim. Albay Cevdet de oradaydı, tevkif edilenin kendi kızı olduğunu öğrenince yüzünde beliren dehşet keder vericiydi. Albay Cevdet mantıklı şeyler söyledi, bu vaziyetin kendisini kızı üzerinden vurmak isteyenlerin bir tuzağı olabileceğini iddia etti. Ancak babam onun mantıklı argümanlarını dinlemeyi reddetti. Silahları bulması için yarına kadar süre verdi: Bunu yapabilirse, Hilal serbest kalacaktı.

Albay Cevdet çıktıktan sonra haddimi aşıp babama gerçekten de Hilal'i idam edip etmeyeceğini sordum. Cevabı tüylerimi ürpertti: Bu vaziyeti Albay cevdet'i imtihan etmek için bir fırsat olarak görüyordu. "Onun hain olup olmadığını anlayacağız, zaten sen de bunu istemiyor muydun?" dedi bana. Yutkundum, cevap veremedim. Evet, istediğim buydu. Lakin... bu şekilde değil. Hilal'in hayatı mevzubahisken değil!

O gün çok zor geçti: Aklım küçük Amazon'un bıçak sırtındaki kaderiyle meşguldü, başka bir şey düşünemez haldeydim. Evde Yıldız'a rastladım, o da durumu öğrenmiş, perişan haldeydi. Onu teselli edecek vaktim de sabrım da yoktu; Ölmez Hasan'ı Başhekim'in öldürdüğünden kuşkulandığımı söyledim, nişanlısına yakınlaşıp malumat edinmesini salık verdim. Daha bir gün önce Yıldız'la izdivaç ihtimalini tasavvur ettiğim tamamen aklımdan uçup gitmişti. Şimdi önemli olan tek şey Hilal'di. Deniz gözlü küçük Amazon kızı...

Lakin bu inatçı Amazon beni uğraştırmaya yeminli görünüyordu: "Seni kurtarabilirim, bana malumat lazım," dediğimde "Bu topraklardan def olup gideceksiniz, al sana malumat!" diye yanıtladı! Feleğim şaştı, bu bir damlacık kızdaki inada inanamıyordum! Sanki idam edilecek olan kendisi değilmiş gibi korkmayı reddediyor, işlemediği bir suçun cezasını çekmeyi birazcık bilgi vermeye yeğ tutuyordu. Bu kız insanı delirtirdi: Onun kararlılığına hem hayran oluyor, hem de fena halde sinirleniyordum. Bu küçük hanımı yakasından tutup sarsmak ve kendine getirmek istiyordum: Öleceksin Smyrni, bir hiç uğruna öleceksin! Nasıl bu kadar umursamaz oluyorsun, hadi sen kendi canını mühimsemiyorsun ama annene, babana, ablana ne çok acı çektireceğini de mi düşünmüyorsun? Buna benzer lakırdılar ettiğimde aldığım tek cevap "seni alakadar etmez!" olduğu için daha da deliriyordum. Şeytan diyor ne hali varsa görsün...

...Ama yapamıyordum. Onu kaderine terk edemiyordum işte. Gün boyu oradan oraya koşturup gerçek suçluyu aradım. Elim boş döndüm. Odamda bitkin, bedbin bir halde otururken Hilal'in şimdi hücrede ne fena halde olduğunu, yalnız olduğunu, üşüdüğünü düşündüm. Babam ona su ve yiyecek verilmesini yasaklamıştı. Gün boyu taştan hücrede tek başına oturup acı çeksin, mukavemeti kırılsın ve konuşmaya mecbur olsun istiyordu. Ah, Hilal'i hiç tanımıyordu. Hem de hiç.

Vatanımdaki YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin