YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

2.4K 349 97
                                    

"Kaliforniya'da olduklarından emin misin?"

Jasen dilimlediği ekmekleri masaya koydu ve gelip koltuğun uç kısmına oturdu. Bütün şakacı tavırları bir anda yok olmuştu. Gülen yüzü şimdi sert bir havaya hâkimdi.

"Evet, kesinlikle eminim. Dediğim gibi, her şeyi duyamadım ama Irvine ve Kaliforniya isimleri kulağıma çalındı. Eğer bana güvenmiyorsan, Cyra da o kadına ulaşmayı denesin. Belki daha detaylı şeyler öğrenebilir."

Hemen başımı salladım, elbette ben de Deick gibi iletişime geçmeyi deneyebilirdim. Fakat o anda birer ikişer mutfağa doluşan insanları görünce, onlara da neler olduğunu anlatmamız gerektiğini düşündüm ve kısacık bir anlığına bu işe ara verdim.

Zaten her an yeni bir fenalık duymaya alışkın olduklarından, bunu çok da hayretle karşılamadılar. Aksine herkes bir an önce atağa geçmemiz gerektiğini söyledi ve hızlıca yaptığımız kahvaltının ardından işe koyulmak için hazırlık yapmaya başladılar.

Gaton hep olduğu gibi hepimiz adına uçak biletleri ayırttı. İki saat sonra bu kez bambaşka bir eyalete doğru yola çıkacaktık. Ve bu kez işimiz biraz daha zordu. Zira Vhalaxların ne yapacaklarını tahmin etmek pek kolay değildi. Her an, her yerden üzücü bir haber alabilirdik.

Orada ne kadar kalacağımız belli olmadığı için, yanıma neleri almam gerektiği konusunda bir türlü emin olamıyordum. Ancak benim aksime, Haileen daha şimdiden valizini doldurmayı başarmıştı bile.

"O şeylerin hepsini giyecek misin yani?" dedim inanamayarak. Rengârenk tişörtler, pantolonlar ve ayakkabılar valizin dikişlerini zorluyordu.

"Senin gibi tek tip, siyah kıyafetlerle dolanmıyorum ki ben! Elbette giyeceğim."

Dudak büküp arkama döndüm ve kendi işime kaldığım yerden devam ettim. Oysa ben birkaç pantolon ve aynı sayıda tişörtten başka bir şey almayı düşünmüyordum. Ama Haileen'ın hâlini gördükten sonra da kararsızlığı bir kenara bırakıp sırt çantamı yatağımın yanındaki yerinden aldım ve eşyalarımı doldurmak için fermuarını açtım.

Tam elimdeki pantolonlardan birini en dibe koyacağım sırada, çantanın içinde duran bir kâğıt parçası dikkatimi çekti.

Dörde katlanmış, biraz da kırışmış olan sayfayı aldım, omzumun üzerinden Haileen'a baktığımda bütün dikkatini kendi işine verdiğini gördüm ve tekrar önüme dönüp sıkıca tuttuğum kâğıdı açtım.

"Bahçede çok tatlıydın. O Rhilin'in sorgusundan ucuz kurtuldun doğrusu. Aferin kardeşim. Bir kez daha bana benzediğini gösterdin ve böylece ilk sınavını geçmiş oldun."

Kâğıt titreyen parmaklarımın arasından yere düştü. Kendim de tamamıyla hareketsiz kalmıştım. Eğer birisi bana şaka yaptığını sanıyorsa, bu kesinlikle çok çirkin bir yöntemdi. İnsanların duygularıyla oynamanın âlemi yoktu. Hassas olduğum hususlardan biri de buydu.

Sinirli bir hâlde diz çöktüm ve Haileen fark edemeden kâğıdı aldım. Buruşturup cebime koymadan önce son bir kez daha baktım. Altı üstü bir – iki cümleydi fakat her harf bizzat ikizimin dudaklarından dökülmüş gibi hissettirmişti.

Çok fazla kafa yoruyorsun, bu gerçek olamaz. Raiden sahiden de sana ulaşmanın bir yolunu bulsaydı, onu çağırdığında gelirdi. Böyle saklambaç oynar gibi kaçıp durmazdı senden. Biri bize şaka yapıyor. Zaafımızı kullanıyor. İyi düşün, bu durumdan hiç kimseye bahsettik mi daha önce?

Mantığımın dile getirdiklerini düşünürken yatağımın üzerine oturdum. Açık açık Raiden'la ilgili rüyalar gördüğümü itiraf ettiğim tek kişi Kaen olmuştu ama o asla bana böyle bir şey yapmazdı. O yüzden zihnimde ağabeyim adına oluşan şıkkın hemen üzerini karaladım.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin