OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

2K 313 101
                                    

Eveeeeettttt… Ortaya bir bomba daha attı ve gitti ikizimiz. Biliyor musun, bazen onun hiç değişmediğini düşünüyorum. Bize illaki saç baş yolduracak, sinirden ağlayacak duruma gelmemize neden olacak. Yok yani, adamın doğasında bir şeyi de açıkça söyleme gibi bir dürtü yok. Dolambaçlı yollardan bizi bitiş noktasına yönlendirmeye çalışıyor fakat bunu yaparken ne kadar yorulduğumuzun, çileden çıktığımızın farkında değil. Ya da değilmiş gibi davranıyor…

Uykusuz kalan tek kişi olarak iç geçirerek oturduğum masa başında diğerlerini izlemeye koyuldum. Bir yandan da duygusal yanımın ortaya koyduğu fikri ölçüp tartıyordum. Ne yalan söyleyeyim, haklıydı. Raiden’ın asla değişmeyen tek yönü buydu. O ya da bu şekilde, beni kıvrandırmaktan büyük bir zevk alıyordu.

Ama yine de hakkını yememek lazım. Adam tüm o megalomanlığına rağmen, gizemli biri gibi de olsa bildiklerini bizimle paylaştı. O olmasaydı, tavşanla yarışa giren kaplumbağa gibi yol alabilirdik ancak. Adım adım, yavaş yavaş ilerleyebilirdik ki, büyük ihtimalle gerçeklere ulaşana dek de çok geç kalmış olurduk.

Küstah ama aynı zamanda artık daha hâlden anlar biri. O yüzden bence onunla ilgili kuşkulanmayı ya da yakınmayı bir kenara bırakmalıyız. En azından şimdilik…

Mantığımın altın vuruş etkisi yaratan sözleri sonrasında onun dediği gibi davranmaya karar verdim. Zaten uğraşmam gereken çok fazla şey vardı, Raiden bu yolda bana destek olmaktan başka hiçbir şey yapmamıştı. Evet, yöntemleri farklıydı belki ama bu sonucu değiştirmiyordu. Günün sonunda beni hep bir adım öne geçiren fikirler hep ona ait oluyordu.

Endray’ın kollarının altında kalan diz üstü bilgisayarı çok yavaş hareketlerle çekmeye başladığımda, vakit kaybetmeden tekrar meleklerle ilgili konu irdelemesi yapmayı düşünmüştüm. Belki Orta Doğu topraklarında böyle bir ize rastlayabilirdim.

Önüme birkaç doküman çıktı, bunlar içerisinde ilk başta yer alan “Orta Doğu Mitolojisi” bağlantısını tıkladım ve kategoriler hâlinde sıralanan başlıkların içerisinde gezinmeye başladım.

Sayfanın sonuna geldiğimde karşılaştığım “Melek Tavus” yazısı gözlerimin önünde neon ışıkları gibi yanıp sönmeye başladı. Birden bire öyle bir adrenaline teslim oldum ki, dudaklarımdan duyduğum sevinci yansıtan garip bir ses çıktı.

Başımı ekrandan kaldırıp etrafa baktığımda kimseyi uyandırmamış olduğumu fark edince gülümseyerek işe kaldığım yerden devam ettim:

“Melek Tavus, (Tavus Kral) Yezidi inancının en önemli tanrısıdır. Fakat melek yalnızca Yezidilere değil, bütün dünyada aittir.

Yezidilikte; Melek Tavus, Tanrı Azda tarafından yaratılmıştır ve o da bütün bir evreni ve insanları meydana getirmiştir.

Melek Tavus; diğer dinlerdeki Şeytan kavramına karşılık gelir. Ama Şeytan insan karşısında boyun eğmediği için Tanrı tarafından cezalandırılıp cennetten sürülmekle bütün itibarını kaybederken, Yezidiler, Melek Tavus’un bu mağrur tavrının aslında asil bir davranış olduğunu savunurlar. Zaten bu tutumu sonrasında da affedildiğini düşünürler.

Adını aldığı Tavus Kuşu ile simgelenir. İnsanların denetleyicisi ve Tanrı’nın bu dünyadaki gölgesidir…”

Okumayı bitirdiğimde avuç içlerimi gözlerime bastırdım. Tamam, bir şey bulmuştum ama nedense Breccan’ın bu Melek Tavus’la bir ilgisi olabileceğini sanmıyordum. Tek bir karaktere bürünmeleri mümkün değildi. Her bir mutasyonu farklı bir melek olarak göstermesi çok daha olasıydı ki zaten yaptığı da buydu. İnsanların arasında meleklerden oluşan bir ordu misali salınıyorlardı.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin