OTUZUNCU BÖLÜM

2.1K 313 45
                                    

Bazı zamanlarda vücudunuzun çalışma mekanizması tam anlamıyla değişir ve senkronize olan bütün hareketleriniz yolunu şaşırıp bambaşka bir yöne doğru giderler.

O anda tam olarak ben de böyle bir şey yaşıyordum. Düşüncelerim son hızla birbiri ardına sıralanmaya başlamıştı ama bir soluklanıp kendime çeki düzen vermek yerine, ayaklarım beynimden alması gereken komutu beklemeye lüzum görmeden mutfaktan dışarı doğru fırladılar.

İskeleye doğru koşturduğum esnada Raiden’ın bahsettiği her şeyi unutmamak için sürekli kendime hatırlatmalar yapıp durdum. Artık ikizimden kuşkulanmayı bir kenara bırakmıştım, zira bugüne dek, bir görünüp bir kaybolduğu her seferde ne söylemişse doğru çıkmıştı. Ve ben bu defa da böyle olmasını ümit ediyordum.

“Hey!” diye bağırdım Kaen’in yanına vardığımda. Herkes neredeyse içine gömüldükleri işlerinden başlarını kaldırıp bana baktı. Nefes nefese kalmıştım, o sebeple bir – iki saniye durakladım fakat daha fazla beklemeye tahammülüm olmadığı için hemen yere diz çöktüm. “Haklıymışım. Mutasyonlar ve de tabii ki Vhalaxlar, Atlas Okyanusu’nun diğer tarafındalar. Artık bundan eminim.”

“Bu kadar kararlı olmanı neye bağlıyorsun tatlı şey?” Deick elindeki kitabı pat diye kapatıp yanıma geldi. “Yoksa yine mi onları gördün?”

Açıkçası bunu onlara nasıl anlatacağıma henüz karar vermemiştim ama Deick söyledikleriyle bir nevi can kurtarıcım oldu. Hevesle başımı salladım.

“Evet, az önce bir kez daha onlarla iletişime geçtim. Bunu yapmazsam boş yere bekleyeceğimizi biliyordum çünkü. Her neyse, sonuçta isteğim gerçekleşti ve onları gördüm.

Aralarındaki konuşmalarına şahit oldum. Güneşin doğduğu yerlerde olduklarını söylediler. Eh, sanırım siz de benim gibi bu sözlerden bir bağlantı kurabiliyorsunuzdur, değil mi?

Doğu’dalar. Güneş ilk o toprakların üzerine doğuyor. Galiba Uzak Doğu’da bir noktadan bahsediyor olabilirler.”

“Olabilir,” Gaton hemen diz üstü bilgisayarında bir şeyler yazmaya başladı. Yerimde duramadığım için emekler hâlde yanına gittim. “Bakalım gün doğumuna ilk şahitlik eden yer neresi?”

Arama motoruna cevabını deli gibi merak ettiğimiz o soruyu yazdı ve hemen akabinde ekrana bir bir dokümanlar yığılmaya başladı. Rastgele bir başlığı tıkladığında, hepimiz nefeslerimizi tutmuş, bekliyorduk.

“İşte sorumuzun yanıtı,” diyen Gaton gülümsemeye başladı. “Burada yazılanlara göre, Dünya üzerinde Güneş’in ilk doğduğu yer Kamçatka Yarımadası. Rusya’nın en doğusunda olmakla birlikte, Çin ve Japonya’nın da kuzeydoğusuna denk geliyor. Gezegenin en doğu toprağı burasıymış.”

“O zaman önceliğimiz bu yarımada hakkında bilgi toplamak olmalı,” gözlerimi ekrana sabitlerken Gaton’ın kolunu çekiştirdim. “Hadi bak bakalım neler bulabileceksin?”

Gaton her zamanki gibi ivedilikle çalıştı ve kısa bir süre sonra ekranı bana doğru çevirdi. Ben de sesli bir şekilde okuyarak herkesin duymasını sağladım:

“Rusya’ya bağlı ve Asya Kıtası’nın doğusunda yer alan yarımada, Büyük Okyanus’ta Ohotsk ve Bering denizleri arasındadır. Kırka yakın, bazıları sönmüş olan yanardağlara sahiptir.

Soğuk ve ormanlık bir bölgedir. Bu nedenledir ki, büyük yüz ölçümüne rağmen nüfus sayısı azdır. Bu nüfusun yarısı da bir balıkçı limanı olan Petropavlovsk’ta (Kamchatsky) yaşar. Şehrin turistik alt yapısı geliştirilmiştir. Petropavlovsk – Kamchatsky seyahati pahalıdır ama yarımadanın muazzam manzarasının popülerliği de giderek artmaktadır.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin