OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM

1.9K 297 40
                                    

"Öncelikle sizleri birkaç konuda uyarmak istiyorum," görevli etrafında bir çember oluşturduğumuzda bakışlarını herkesin üzerinde gezdirdi. Yaklaşık beş dakika önce Derinkuyu'ya gelmiştik ve ben heyecandan ölmek üzereydim. Nihayet son düzlüğe varmıştık, deyim yerindeyse dananın kuyruğu burada kopacaktı. "Aranızda klostrofobisi olan, karanlıktan ve dar yerlerden korkanlar varsa, lütfen en başta söyleyin, içeri girmenize izin verilmiyor çünkü. Aynı şekilde hamile olanlar da buna dâhil.

Eğer sizi uyarmamıza rağmen bunu söylemeyip de saklarsanız ve aşağı indiğinizde başınıza herhangi bir şey gelirse, biz kesinlikle sorumluluk kabul etmiyoruz."

Son derece açık bir dille yapılan bu ikazın ardından yaşlı bir çift ve bir – iki kişi kenara çekildiler. Galiba az önce dillendirilen fobilerden muzdariplerdi, aşağı inip yer altı şehrini göremeyecekleri için son derece üzgün görünüyorlardı.

"Evet, bunu hallettiğimize göre, izin verirseniz size kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum," görevli uzun süredir alışkın olduğu ve ezbere bildiği sözleri ardı ardına sıralamaya başladı. "Kapadokya bölgesine yayılmış irili ufaklı otuz altı adet yer altı şehri vardır. Fakat bunların içerisinde Derinkuyu Yeraltı Şehri, dünyada eşi ve benzeri olmayan bir büyüklük ve dizayna sahiptir. 20.000 insanı barındırabilecek bir kapasitededir. 1963 yılına kadar varlığından bile haberdar olunmazken, o sene tesadüf eseri bir kişi tarafından bulunmuştur ve akabinde de iki yıl sonra halka açılmıştır.

Aşağı yukarı dört kilometre karelik bir alanı kaplayan Derinkuyu, aynı zamanda 'Dünya'nın Sekizinci Harikası' olarak da gösterilmektedir.

Bu şehirlerin yapımına hangi dönemde başlandığına ve kimin, ne için yaptığına dair kesin bir bilgi yoktur. Fakat 4000 yıl önce kurulan Hitit Devleti zamanında da var olduğuna, daha sonrasında Hristiyanlık döneminde genişletilip özellikle Arap akınlarından korunmak için kullanıldığına ilişkin bilgiler vardır."

"Hep söylüyorum, bunu yapanlar Gözleyenler," bir süredir sesi soluğu çıkmayan Raiden yine lafa karıştı. Bir an önce aşağıya inmek için sabırsızlanıyordu. Aslında istese saniyeler içerisinde gözden kaybolup her yeri dolaşabilirdi ama o bizi beklemeyi tercih ediyordu. Hep birlikte bir şeyleri keşfedelim istiyordu sanırım. "Sence istiladan kaçan insanlar neden kendilerini karanlık bir yere hapsetmek istesinler ki? Tamam, bir süreliğine saklanmak için bu mantıklı bir yol, fakat ya bu kaçış aylar sürecek bir zaman dilimine ulaşıyorsa?

O vakit insanlar beslenmek için mutlaka gün ışığına çıkmak zorunda kalacaklardı. Eski devirlerde Rhilinlerinki gibi teknoloji yoktu ne yazık ki. Ekip biçmek için yeraltından ayrılıp toprağı işlemeye mecburlardı ve bunu yaptıkları takdirde de hemen fark edilebilirlerdi. Binlerce kişi için bir tarım alanı oluşturmak o kadar da gözden kaçacak bir şey değil çünkü.

Bu durumda kardeşim, bu sığınakların saldırılara karşı inşa edilmiş olmaları teorisi biraz anlamsızlaşıyor, öyle değil mi?"

"Dediğin doğruysa," derken gözlerimi ikizimin üzerine dikip zihin vasıtasıyla konuştum. "Yani burayı Gözleyenler'in yaptığına bir dakikalığına inanmış gibi yaparsak, buna neden gereksinim duydular peki? Onlar neden kaçıyorlardı?"

Raiden artık yerinde duramadığından bir o yana, bir bu yana gidip geliyordu. Galiba insanların yavaşlığından hayli şikayetçiydi.

"Cyra, eğer biraz olsun merak edip araştırsaydın, bunun yanıtının çok basit olduğunu sen de benim gibi görecektin.

Nuh Tufanı olayını biliyorsun, değil mi? Yeryüzünün tamamının sulara boğulduğu söylenir. Yalnızca Nuh Peygamber ve ailesiyle birlikte gemide bulunanlar bu selden kurtulmuştur ve işte insan ırkı onlardan türemiştir.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin