YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM

2.4K 317 48
                                    

Kaburgalarımdaki ağrı dayanamayacağım bir boyuta ulaşmıştı. Sanki birisi eline aldığı çekiçle göğüs kafesime tıpkı bir demiri döver gibi, ardı ardına darbeler indiriyordu. Fakat kimseden geri kalmamak adına, kendimi bile şaşırtacağım türde bir inatla ilerlemeye devam ediyordum. Biraz önceki duraklamamdan dolayı kaybettiğimiz zamanı telefi etmek zorundaydım, hiç kimse benim yüzümden yakalanmamalıydı. Aksi takdirde bir çuval inciri berbat etmiş olacaktık.

“Seni taşımama izin versen be güzelim,” Kaen arada sırada arkasına dönüp benim iyi olup olmadığıma bakıyordu. “Bak bu şekilde devam edersen çok daha büyük çapta bir zarar vereceksin kendine.”

“Ben iyiyim, sorun yok,” bunları söylerken bile kimseyi inandıramadığımdan emindim, sesim yarı tıslar, yarı cıyaklar gibi bir tonda çıkmıştı. Gözünü bir an olsun üzerimden ayırmayan Jasen, konuştuğumu duyduğunda yüzünü kırıştırdı. Ne zaman söylediğim bir şeyden memnun olmasa böyle bir tepki veriyordu. Ama hakkını vermek gerek, son zamanlarda böylesi bir durum içerisine her girdiğimizde, benimle inatlaşmak yerine, sessizce sanki söylediklerimi ya da davranışlarımı kabul eder gibi bir tavır takınıyordu. Belki de o bu işlerde benden daha profesyoneldi, çünkü benimle ters düşecek bir harekette bulunsa, zaten gidişatı meçhul olan hâlimizi iyice çıkmaza sokacağımızın farkındaydı.

“Bence ayrılıp yola öyle devam edelim,” en sonunda konuştuğunda beni belimden tutup bir kenara çekti Jasen. “Şu hâlimizle peşinde bir boğanın kovaladığı matadorlara benziyoruz. Fazlasıyla dikkat çekici bu. Bir saat belirleyelim ve o zamana kadar farklı yerlerde vakit geçirelim. Örneğin ben Cyra’yı alıp en yakın hastaneye gitmek istiyorum. Sizler de kafanıza göre takılın ama dikkatli olun, hiçbiriniz şüphe uyandırmamalısınız.”

“Jas doğru söylüyor,” Endray gölgesine saklandığımız ağaçların arasından sıyrılıp yola çıktı. “Küçük gruplar hâlinde ilerlersek kimse bizi umursamaz. Siz hastanede işinizi görürken biz de geri dönüş işini ayarlayalım. Burada daha fazla kalmak istemiyorum.”

“Fakat Vhalaxlar az önce çarpıştıklarımızla sınırlı olmayabilir,” diyen Gaton’ın canı sıkkındı. “Ya kaldıkları yerde barınan başkaları da varsa? Şüphesiz buradaki hadiseyi öğrenir öğrenmez intikam için çok daha büyük çaplı bir kötülük yapmaya kalkışabilirler.”

“O zaman ayrılan gruplardan bir ya da ikisi onların ikamet ettiği yere gitsin ve nöbette beklesin. Eğer Vhalaxlara rastlanırsa, sanırım herkes ne yapması gerektiğini biliyordur.”

Kaia’nın içinde bulunduğumuz durumda izlenebilecek en mantıklı yolu dile getirmesi üzerine, diğerleri bunu kendi aralarında kısaca değerlendirdiler ve sonunda ikna olup kabul ettiler.

“Tamam öyleyse,” ağabeyim saatine baktı, “Şurada gece yarısına topu topu iki saat kalmış. Herkes bu iki saatte üzerine düşeni yapsın ve sonrasında hepimiz havaalanında buluşalım.”

Birbirimize dikkatli olmamız gerektiğini iyice tembihledikten sonra, altı gruba ayrılan ekibimiz orada kısa bir süreliğine de olsa birbirine veda etti. Benimle birlikte gelen Kaen, Jasen ve Deick, neredeyse bütününde açık hedef olduğumuz yol boyunca tedirgin davranışlar sergilemeye devam ettiler. Doğrusu ben de endişelenmekten bir türlü kendimi alamıyordum. Daha önceki kaçışlarımızın hiçbirinde bu kadar savunmasız hissetmemiştim kendimi. On beş dakikalık yürüyüşümüz boyunca, yolun büyük bir kısmı açıklıktan oluşuyordu ve bunu beni sanki çıplakmışım gibi hissettiriyordu.

Neyse ki hastaneye çabucak vardık ve böylece ikide birde tiki olan bir insan gibi arkamıza bakmaktan kurtulduk.

“Ahhh!” kendimi tutamayıp inlediğimde, doktor elini göğüs kafesim boyunca gezdirmekle meşguldü.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin